Osmanlı tarihinin en acıklı sayfasını şüphesiz Sarıkamış Faciası oluşturuyor. Facianın üzerinden 95 yıl geçti, ancak bilanço bile henüz belli değil. Her geçen gün, 'Sarıkamış tarihimizin en kara sayfası' diyenleri haklı çıkartacan yeni bir ayrıntı ortaya çıkıyor
Güneri Civaoğlu, Şeffaf Oda'da 'Güz Sancısı' fiminin ekibi ile birlikte konuk ettiği Karakoyunlu'nun son projesine ait küçük ipuçlarını yazdı.
Yazdığı dönem romanları ile 'Varlık Vergisi' ve '6-7 Eylül Olayları'na ışık tutan ve her iki romanı da sinema filmine uyarlanan eski bakan Yılmaz Karakoyunlu, bu kez de 'Üç Aliler Divanı' romanında Sarıkamış Faciası'nı anlatacak
Bu romanların altındaki imza, ekonomist olarak özel sektördeki başarılarının yanı sıra, siyasette de doruklara çıkan ANAP Genel Başkan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yapan Yılmaz Karakoyunlu'nun... Türkiye'nin önemli ve duyarlı dönemlerini, bugünün kuşaklarına aşk ekseni etrafında örerek anlatıyor.
Karakoyunlu şimdi Üç Aliler Divanı adlı romanı yazıyor. Istiklal Mahkemeleri'ni anlatan bu romandan sonra Beyaz Mahşer yayımlanacak. Bu romanda da 1914 Aralık ayı sonunda binlerce Mehmetçiğin donarak öldüğü Sarıkamış faciası anlatılıyor.
Mehmetçik'in cesedi köpeklere yem oldu
Türk tarihinin en kara sayfası Rus arşivinden çıkan görüntüyle bir kez daha kahretti.
90 bin askerimizin şehit olduğu Sarıkamış Faciası'nın Rus askerler tarafından çekilen görüntüleri ortaya çıktı. Enver Paşa'nın bir macerası uğruna feda edilen ve sayıları 60 binle 90 bin arasında olduğu ifade edilen Türk genci, Sarıkamış'ta bir mermi bile atmadan hayali bir politikanın ve yanlış bir askeri stratejinin kurbanı oldu.
MEHMETÇIKIN CESEDI KÖPEKLERE YEM OLDU
Görüntüler yaşanan facianın boyutlarını gözler önüne seriyor. Rus askerleri tarafından çekilne görüntülerde, şehit olan askerlerimizin kar altından çıkan cesetlerinin köpeklere yem olduğu görülüyor.
SARIKAMIŞ'TA YAŞANAN TRAJEDI Birinci Dünya Savaşında felâketle neticelenen askerî harekât.
Osmanlı Devleti harbe; 1878’den beri Rus işgalinde bulunan Kars, Sarıkamış, Ardahan gibi doğu illerimizi geri almak, Doğu Avrupa’da Ruslarla harp hâlinde olan Almanlara yardım etmek, kazanılacak bir zaferle Kafkaslar ve Orta-Asya’daki Türk illerinin kapısını açmak maksatlarıyla, başta Enver Paşa olmak üzere, iktidarda bulunan Ittihatçılar tarafından sokuldu.
Türk bayrağı çekilip, Yavuz ve Midilli adı verilen iki Alman zırhlısı, Karadeniz’deki Rus limanlarını bombardıman etti. Rusya da buna karşılık olarak 30 Ekim 1914 tarihinde Türkiye’ye taarruz etti. Rus-Kafkas ordusu, Karadeniz’den Ağrı Dağındaki hudut üzerinden yedi kol hâlindeki saldırısıyla Pasinler’e kadar ilerledi. Rus ordusunun taarruzu, Köprüköy’de durduruldu. Üçüncü ordu, 3-9 Kasım 1914 günlerinde meydana gelen Köprüköy Meydan Muharebesinde Rus ordusunu yendi.
Üçüncü Ordu Komutanı, mevsim şartlarını dikkate alıp, ayrıca askerin kaput başta olmak üzere, giyim ve iâşesinin yetersizliğini, top ve süvari atlarının azlığını hesaba katarak, sıcağı sıcağına düşmanı takip etmedi. Köprüköy Meydan Muharebesinin raporlarını alan, yarbaylıktan paşalığa terfi ettirilen Harbiye Nazırı (Millî Savunma Bakanı) Enver Paşa, Alman kurmay ve generalleriyle Erzurum’a geldi. Enver Paşa, Erzurum ve Köprüköy’de birer taburu teftiş etmişti; ancak ordu birliklerinin tamamı hakkında yeterli bilgiye sahip değildi. Üstelik, ordu kumandanı Hasan Izzet Paşanın, bu mevsimde harekât yapılamayacağı, taarruzun bahara bırakılması tavsiyesine karşılık, onu vazifesinden azletti ve taarruza karar verdi. Üçüncü Ordu Komutanlığı vazifesini de üzerine alan Enver Paşa, 18 Aralık 1914 tarihinde, kıtalara, taarruz emrini verdi.
Taarruza iştirak eden birliklerin büyük bir kısmı, özellikle Arabistan’dan geri çekilen ve Güneydoğu Anadolu’dan sevk edilenler, sıcak iklime alışık olup, teçhizatları yönünden kış şartlarına hazırlıksızdı. Üçüncü Ordunun üç kolordusu (9, 10, 11. Kolordular), 24 Aralık 1914 günü -39 derece soğukta Büyük Sarıkamış Çevirme ve Kuşatma (Ihâta) Harekâtına başladı. Ayrıca, gerilla harbi yapan yarı resmi Türk çeteleri de, Ardahan’a hareket etti. Üçüncü Ordudan bazı kıtalar, 24-25 Aralık gecesi, Sarıkamış’a ulaşmayı başardı. Ancak, Allahü Ekber Dağlarını aşarken çetin zorluklar ve kış şartları sebebiyle gerek miktar, gerekse mevcut silahları yönünden çok zayiat ve kayıp verdiler. Allahü Ekber Dağlarını aşan Mehmetçiklerden bir kol da, Sarıkamış’ın doğusundaki Selim Istasyonuna vararak demiryolunu tahrip edince, Sarıkamış’taki Rus kolorduları paniğe uğradı. Gayriresmî Türk çeteleri de, 1915 yılı başında Ardahan’a girdi. Rus Kafkas Ordusu Başkumandanı, Üçüncü Ordunun ilerleyişi üzerine; 2-3 Ocak 1915 günlerinde telsiz-telgraf ile müttefikleri Fransa ve Ingiltere’ye, günde birkaç defa yalvarırcasına başvurarak:
“Telefon konuşmalarını durduran soğuk ve kış, Türk ordusunu engelleyemiyor. Ikinci bir cephe açarak, Türk ordularının ilerlemesi durdurulamaz ise, zengin Bakü petrolleri, Osmanlı-Alman ittifakının eline geçecek ve Hindistan yolu onlara açık bulunacaktır!” haberini gönderiyordu.
Kış, 3-4 Ocak 1915 gecesi daha da şiddetlendi. Fırtına ile yağan kar, yolları tıkayıp, çadırları yıktı. Arkasından da dondurucu soğuklar bastırınca, 150 000 kişilik ordunun 90 000’i (veya 60 000’i) donma, dizanteri ve tifo gibi hastalıklarla mahvoldu. Sarıkamış Istasyonuna giren Enver Paşa, bu felaket karşısında, Üçüncü Orduyu yüzüstü bırakıp, Istanbul’a döndü. Bu harekâtta Ruslar, 32 000 kayıp verdiler.
Sarıkamış Harekâtı; kuşatma harekâtıyla düşman kuvvetlerinin arkasına düşmeyi hedef alan, başarılı bir plândı. Ancak, stratejinin faktörlerinden zaman iyi değerlendirilmediği, kuvvetler de böyle bir harekâtı yapacak şekilde teçhizatlandırılmadığı için başarısızlıkla sonuçlandı.
Ordunun kış şartlarına hazır olmaması ve olumsuz iklim şartları sebebiyle ikmal ve iaşe hizmetlerinin yapılmayışı, kıtalarda açlığa, hayvanların telef olmasına, dolayısıyla birliklerin dağılmasına sebep oldu. Enver Paşanın şuursuzca verdiği gece taarruzu emirleri, kayıpları daha da arttırdı.
Sarıkamış Harekâtı sonunda, Doğu Anadolu kapıları, Ruslara açıldı. 13 Mayıs 1915’te Ermenilerin işbirliği yaptığı Rus kuvvetleri, önce Van’a, bilâhare Muş ve Bitlis’e girdi. Ermenilerin harp esnasında Ruslara yaptıkları büyük hizmetin karşılığı olarak, bu illerin valilikleri, Ermenilere verildi. Harpten sonra, Ermeni-Rus işbirliği sonunda, bölge halkına karşı müthiş bir soykırıma girişildi. Van Gölünün ortalarına kayıklarla taşınıp öldürülen, suya dökülen çocuk, kadın, genç ve ihtiyar Türklerin sayısı, kesin olarak tespit edilmemesine rağmen, çok fazladır. Esasen, bu harp sırasında Ermeni Komitacıları, hemen her tarafta isyana hazırlanarak, birçok yerde depolar dolusu silah ve cephane biriktirdiler. Bu silah, teçhizat ve destekle katliam yapıp, Doğu Anadolu’yu harabeye çevirdiler.
SARIKAMIŞTA ASKERIMIZIN TAYINI
Sarıkamış 9. Piyade Tümen Komutanlığı'nda görevli Istihbarat Binbaşı Mehmet Balyemez'in tanıttığı 87 yıl önceki mönüde neredeyse yemek adına hiçbir şey yok.
43. Alay 1. Piyade Taburu 1. Bölüğün 4 günlük yemek mönüsü:
"15 Haziran 1917: Sabah üzüm hoşafı, öğle yok, akşam yağlı buğday çorbası, ekmek tam
26 Haziran 1917: Sabah yok, öğle yok, akşam üzüm hoşafı, ekmek tam
18 Temmuz 1917: Sabah üzüm hoşafı, öğle yok, akşam yok, ekmek yarım
8 Ağustos 1917: Sabah yarım ekmek, öğle yok, akşam şekersiz üzüm hoşafı"
Ruslara esir düşmüş 16 bin yaralı askerimizden 3 bine yakınının donan bacaklarının dizlerinden aşağısı kesilmiş.


