Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

Birlik-Beraberlik Hasretimizin Son Adresi: Çanakkale

O kadar forumumuz arasında konunuza uygun forum mu bulamadınız? "Bu konu nerde paylaşaılacak yaaaa" mı diyorsunuz? Konum konusuz , mesajlarım forumsuz mu kaldı diyorsunuz? Işte formu olmayan konular burada...
Cevapla
cr@zy
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 7047
Kayıt: 10 Tem 2008, 18:09
Konum: ist

Birlik-Beraberlik Hasretimizin Son Adresi: Çanakkale

Mesaj gönderen cr@zy »

Değil mi, cephemizin sinesinde iman bir,
“Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
“Değil mi, sinede birdir vuran yürek… Yılmaz!
“Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz.”
Mehmed Âkif’in hemen her şiirinde dillendirdiği birlik-beraberlik hasretini bu şiiri vesilesiyle yürekten selamlıyor, etrafında ihtilafsız ittifak edebileceğimiz ortak değerleri öne çıkarmamızı gerektiren günler yaşadığımızı Çanakkale Zaferi vesilesiyle bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Tarih ortak değerlerimizden biridir. Özellikle Çanakkale Zaferi, yakın tarih içindeki yeri bakımından son derece anlamlıdır.
Anlamlıdır, çünkü “Osmanlı bitti, bir daha dirilemeyecek şekilde yere serildiler” denilen bir zamanda kazanılmıştır. Mahiyeti itibariyle bir diriliş cehdi, aynı zamanda da birlik-beraberlik sembolüdür. Ayrıca da Istiklâl Savaşı’mızın moral kaynağıdır.
Aynı amaçlar uğruna savaşan Türk Mehmed’le Kürt Hasso, Laz Temel’le Arnavut Mestan, Çerkez Abdullah’la, Abaza Mustafa aynı mezarda koyun koyuna ebediyeti uyuyorlar. Işte bu özellikleri ve güzellikleriyle “Çanakkale Destanı”nı keşfetmeye ve kavramaya ihtiyacımız var.
Hatırlayalım ki, Çanakkale Zaferi, Avrupa'nın “Hasta Adam” damgasını vurduğu bir devletin varlık mücadelesidir. Mücadele kaybedilseydi her şey bitecekti. Ama kazanıldı. Bir millet ateşle imtihan olundu Çanakkale'de, tarihle hesaplaştı ve kendi varoluş tarihini kendi kanıyla yeniden yazdı.
Oysa yıllarca savaşmaktan yorgundu. Imparatorluğun geniş coğrafyası içinde on yedi yıl aralıksız savaşmıştı. Trablusgarp'tan Balkanlar'a kadar tüm vatan sathını kanıyla âdeta sulamıştı.
Yıl 1897: Cephe Dömeke… Paçamıza salınan Yunan ordusuyla hesaplaşıyoruz...
Hemen arkasından Makedonya'da varlık mücadelesi veriyoruz. 1911'de Osmanlı mirasından Trablusgarp’ı (Libya) aparmak isteyen Italya ile savaşıyoruz. Trablus Savaşı bitmeden Balkanlar alevleniyor, oraya koşuyoruz. Karşımızda Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan ve Karabağ namıyla tekmil Avrupa var yine; Anadolu'nun ter temiz gençleri Balkan topraklarında kalıyor. Imparatorluğun sınırları ise Edirne'de çiziliyor...
Yıl 1914: Cephe bütün vatan… Yine kan, barut, ateş! Ve biz yine ateşin ortasındayız! Üstelik Imparatorluğumuzun merkezi kendi içine kapanmış, politikacılar iktidardan pay kapmaya çalışırken Allahüekber Dağları’ndaki buz cehennemi 86 bin vatan evlâdını yutmuştur.
Nihayet Çanakkale: Dünyanın en güçlü, en teknik, en eğitimli ordularının karşısında dünyanın en yorgun milleti... 18 büyük zırhlı, 24 denizaltı, 13 torpido gemisi ve 42 uçaktan oluşan Müttefik Kuvvetler, 506 topla günde ortalama 23 bin mermi gönderiyor mevzilerimize. Bizim elimizde ise çoğu eski, demode 150 top var. Atılabilen mermi sayısı sadece 370. Bu açığı kapatmak için bulunabilen tek yol ise, mevzilere soba boruları yerleştirilip top görüntüsü verilmesinden ibaret… Mehmetçik Çanakkale’de sadece orantısız güç kullanan “düşman”la değil, aynı zamanda açlıkla, yoklukla, yoksullukla ve her türlü bulaşıcı hastalıkla da savaşıyor.
Ingilizler zaferden emindir. Bu emniyet ve gurur içinde, Ingiliz Donanması Kurmay Başkanı Sör Roger Keyes, 13 Kasım 1915 tarihinde hatıra defterine şu notu düşüyor: “Bahriye Nazırımız (Denizcilik Bakanı) Çörçil'in (Churchill) enerjik idaresi altında dev adımlarla ilerliyoruz. Çanakkale Boğazı’nı mutlaka geçeceğiz!”
Aynı tarihlerde Amiral Robeck ise Ingiliz Donanması’nda bulunmadığına hayıflanıyor ve şunları söylüyor: “Şimdi savaş gemilerinden birinde olmayı ne kadar isterdim. Çörçil'e inanıyorum. Çanakkale Boğazı geçilecek ve donanmamız Osmanlı Sultanının sarayı önünde demirleyecektir.”
Ingiltere'nin müttefiki Fransızlar da aynı rüyayı görüyorlar. Fransız Savaş Filosu Komutanı Gepra (Guepratte) seyir defterine şu notu düşüyor: “Müttefik donanmasının Çanakkale'yi geçeceğine hiç şüphem yok. Bu bir prestij meselesidir. Bütün mesele Istanbul'a ilk girme şerefinin kime ait olacağıdır: Ingiltere'nin mi, Fransa'nın mı?”
Ve Churchill, donanmayı Çanakkale'ye gönderdiği andan itibaren yaptığı bütün konuşmalarda aynı hayali seslendiriyor: “Çanakkale mutlaka geçilmelidir, geçilecektir. Osmanlı Devleti mutlaka bertaraf edilmelidir, edilecektir!” Bu amaçla son büyük saldırısını gerçekleştirmek için hazırlanıyor. Aynı günlerde Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, subaylarını çadırında toplamış, şöyle konuşuyor: “Silah arkadaşlarım! Biz, düşmanın toplarına ve zırhlılarına karşı imanımızla çıkacağız. Şarapnellere ve mermilere göğsümüzü siper edeceğiz. Ve bütün dünyaya Çanakkale Geçilmez sözünü bir darb-ı mesel gibi söyleteceğiz.”
Avrupa bayram yeri gibi... Başkentler süslenmiş, tarihi kiliseler silinip süpürülerek zafer âyinine hazırlanmıştır. 18 Mart 1915 akşamına kadar bu hava sürüyor. Tekmil Avrupa zafer müjdesi bekliyor.

Nihayet 18 Mart... Mehmed Akif’in “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ” dediği kuvvetler karadan ve denizden saldırıya kalkıyor. Çanakkale sırtları denizden, havadan ve karadan atılan bombalarla bir anda cehenneme dönmüştür.
Bu saldırılar bir kısmı çocuk yaşta, bir kısmı yedeksubay ikiyüz elli bin (üçyüz altmış bine kadar çıkan hesaplar var) şehide mal olacaktır, ama Çanakkale buna rağmen geçilemeyecektir.

Yavuz Bahadıroğlu
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

Mesaj gönderen denizindibi »

ÇANAKKALE ŞEHITLERI TÖRENLE ANILIYOR


Resim


Çanakkale Zaferi'nin 94. Yıl Dönümü ve Şehitler Günü'nde Sakarya'da Düzenlenen Törende Şehit Aileleri Gözyaşı Döktü.
Resim


Çanakkale Zaferi'nin 94. yıl dönümü ve Şehitler Günü'nde Sakarya'da düzenlenen törende şehit aileleri gözyaşı döktü.
18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi'nin 94. yıl dönümü dolayısıyla Serdivan ilçesindeki şehitlikte tören düzenlendi. Törene Sakarya Valisi Hüseyin Atak, Garnizon Komutanı ve 1. Piyade Tugay Komutanı Veli Yıldırım, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Irfan Sezer, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimler Derneği üyeleri, şehit aileleri, askerler ve vatandaşlar katıldı. Çelenk sunumu ve saygı duruşu ile başlayan törende şehitler için saygı atışı yapıldı. Istiklal Marşı'nın okunmasının ardından Vali Atak, Tugay Komutanı Yıldırım ve Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Sezer şehitlik defterini imzaladı.


Garnizon Komutanlığı adına konuşma yapan Topçu Üsteğmen Kaan Gülerce, Çanakkale Zaferi'nin barutun kanla kanın canla buluştuğu, canın vatan millet ve bayrak uğruna destanlaştığı, ölümden korkmayan canların toprağı vatana dönüştürdüğü gün olduğunu söyledi. "Bugün Çanakkale'nin geçilemeyeceğinin Türk Milleti'nin esir edilemeyeceğinin, Türk vatanının parçalanamayacağının tüm dünyaya haykırıldığı gündür" diyen Gülerce, "Bugün Türk adının duyulduğu andan itibaren şanlı bayrağımızı yeryüzünün pek çok noktasına taşıyarak üç kıtayı Türk yurdu haline getirenlerin kurdukları devletler ve imparatorluklarla tarihe yön verenlerin kazandıkları zaferler, çağ kapatıp çağ açanların idealleri uğruna bedenlerini bu kutsal topraklara koydukları gündür. Bugün davul zurna ile asker ocağına gönderdiği oğlunun tertemiz alnını öperek son yolculuğuna uğrayan aziz şehit anaları babaları eş ve çocuklarının gurur günüdür.18 Mart vatanımızın bağımsızlığı ve bütünlüğü uğruna canlarını seve seve feda eden, Asya'da, Afrika'da, Avrupa'da, yavru vatan Kıbrıs'ta ve güzel yurdumuzun dört bir yanındaki şehitliklerde savaş şartları gereği bilinmeyen yerlerde kefensiz olarak yatan binlerce kahraman şehidimizin aynı günde görkemli bir şekilde anılması için belirlenmiş şehitleri anma günüdür." dedi.

Mazisi şan, şeref ve zaferlerle dolu Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yaparken görevinin başında yitirdikleri dünyanın en kahraman, en soylu, en büyük askerlerini kara deniz ve hava şehitlerini bir kez daha saygıyla andıklarını ifade eden Gülerce, şöyle konuştu: "Bugün ülkemizin milli birlik ve beraberliğini korumak, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla gözlerini kırpmadan hayatlarını feda eden emniyet teşkilatı şehitlerimizin, yurdumuzun en ücra köşelerinde öğrencilerine bir kelime öğretebilmek mücadelesi içinde kalleşçe katledilerek en yüksek mertebeye ulaşan eğitim şehitlerinin huzurunda saygıyla eğildiğimiz gündür."


ŞEHIT ANNESI: O?LUMLA BULUŞACA?IM GÜNÜ BEKLIYORUM


Şırnak Uludere'de 1986'da teröristlerle girdiği çatışmada şehit olan Jandarma er Emin Büyükgöl'ün annesi Eda Büyükgöl (70), oğlunun isminin yer aldığı anıta karanfil bıraktı. Şehit annesi ve kardeşi anıt başında gözyaşı döktü.

Her gün yokluğunu yaşadığı oğlunun anıtını görmeye ilk kez geldiğini söyleyen şehit annesi Büyükgöl, "1986'da oğlum Şırnak Uludere'de teröristlerle girdiği çatışmada şehit oldu. 22 yıldan beri burayı ilk kez görüyorum. Şimdi canlandım. Ne mutlu bize. Bir evlat yetiştirdik. Gözümün nuru ve bir taneydi. Vatan uğruna canını verdi. Feda olsun. Ne diyeyim ki. Gözümüzün nuruydu. 6 evladımdan birisiydi. Allah o acıyı bir daha kimseye yaşatmasın. Mekanı cennet oldu. Inşallah ahirette de buluşuruz. Oğlumla buluşacağım günü bekliyorum." şeklinde konuştu.

Tören, şehitlerin isimlerinin yer aldığı anıtlara karanfil bırakılmasıyla sona erdi. (CIHAN)

(Cihan Haber Ajansı)
ResimResim
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

Mesaj gönderen denizindibi »

ÇANAKKALE ZAFERI
Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Çanakkale Boğazı’nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece Istanbul’a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.

1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Itilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar. Bu inançla Ingiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada’dan Boğaz’ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, Ingilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havantopu ile dövdüler.

Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, Ingiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar.

24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü. bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. 2 Aralık günü Ingiliz denizaltısı da bir deneme yaptı. Derinden engelleri aşarak Boğaz’a girdi. Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı. Zırhlımızda bulunan subaylardan on’u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü.

19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti. Boğaz’a iyice sokuldular. Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi. Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı.

Itilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı. Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi. Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı. Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı. Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan­mayla Boğaz’a saldıracağını, yakında Istanbul’da olacağını Londra’ya bildirdi.

Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz’a mayın hattı döşenmesi emrini verdi. Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz’a on birinci hat olarak döşendi. Boğaz’daki mayın sayısı on bir hat olarak 400′ü aşmıştı.

18 Mart 1915: Ingiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı’na girdi. Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, Ingilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile Inflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.

Ikinci grupta Ingiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, Irresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu.

Ingilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz’ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar. Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı. Az sonra, tüm gemiler, Dardanos’a saldırdı. Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar. Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu. Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü. Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:

«Insan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir. Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun­ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.»

Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek Ingiliz savaş gemilerini ileri sürdü. Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu. Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler. Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı. Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren’e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar. Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor.

«Saat 13.45′de Suffren’in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla­mayla sarsıldı. Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu. Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.»

Türk tabyaları, Boğaz’ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler. Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu. Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar. Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar. Bu arada düşman savaş gemilerinden Inflexible, Irressitible büyük hasar gördü. Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı. Itilaf devletleri Çanakkale Boğazı’nı denizden aşamadılar. Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı’nın geçilemeyeceğini öğrendiler.

Itilaf devletleri Çanakkale Boğazı’nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar. Artık Çanakkale kara savaşları başlı­yordu. Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir’den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi. Alman komutanı Von Sanders’in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi.

Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal’in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen’de Conkbayır’da, savaştı. Cephanesi biten askerlere:

— Süngü tak emrini verdi. Daha sonra ;
— «Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi. Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı. Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı. Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu. Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu. Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu. Düşman dalgalar halinde Conkbayır’a doğru ilerliyordu. Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı. Anafartalar Savaşı’nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal’in göğsüne isabet etti. Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı.

Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı. Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı. Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar’dır. 19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8 - 9 Ocak’ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı. Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.

Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü. Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir.

Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal’in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın kaynağı oldu.

Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır. Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer örnektir.
ResimResim
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

Mesaj gönderen denizindibi »


ÇANAKKALE ZAFERI


Resim

Resim

Resim
ResimResim
Cevapla

“Uygun Forum Yok” sayfasına dön