Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

Öte DünyaLıLar Üstüne !

Ünlü filozoflardan sözler, kitaplarından alıntılar, kaynaklar, düşünceler.. Hepsi bu forumda
Cevapla
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

Öte DünyaLıLar Üstüne !

Mesaj gönderen denizindibi »

Zerdüşt'te bir zamanlar , bütün öte dünyalılar gibi insanın ötesi kuruntusuna kapıldı.O zaman bana dünya , ızdıraplı ve eziyet çeken bir tanrının eseri gibi görünürdü.

O zaman bana dünya bir rüya ve bir tanrı şiiri gibi görünürdü.Ilahi memnun olmamışın gözleri önünde bir duman gibi görünürdü.

Iyi ve kötü , haz ve elem , ben ve sen ; yaratıcının gözleri önünde renkli bir duman gibi görünürdü.

Yaratıcı ,kendinden uzaklaşmak istiyordu : o zaman dünyayı yarattı. Acı çeken için ıstırabından uzaklaşmak ve kendini kaybetmek çılgın bir haz verir. Bir zaman dünya bana çılgın bir haz ve bir kendini kaybetme gibi görünürdü.

Bu dünya sonsuz, sonsuz bir çelişkinin örneği, mükemmel olmayan bir örneği mükemmel olmayan yaratıcı için çılgın bir haz dünyayı bir zamanlar böyle görüyordum.

Böylece ben de bütün öte dünyalılar gibi, insanın ötesi kuruntusuna kapıldım.


Gerçekte, insanın ötesi nedir? Ah kardeşlerim, benim yarattığım bu Tanrı, bütün Tanrılar gibi bir insan eseri ve kuruntusuydu. O, bir insandı hatta zavallı bir insan ve bir ben!.. Bu bana kendi kül ve alevimden geliyordu. Bu hayalet bana gerçek öte dünyadan gelmiyordu.

Ne oldu kardeşlerim? Ben kendimi, ıstırap çekeni, yendim. Kendi külümü dağa taşıdım. Ve kendime daha parlak bir alev buldum. Ve bakın, o zaman derhal hayalet kayboldu.

Şimdi benim için, hastalıktan yeni kalkmış biri için, böyle hayaletlere inanmak dert ve ıstıraptır. Istırap ve hakarettir. Öte dünyalılara böyle sesleniyorum.

Bütün öte dünyaları yaratan, acı ve iktidarsızlıktı. Ve yalnız en çok acı çekenin duyabileceği kısa bir mutluluk kuruntusuydu.

Bir adımla, bir ölüm adımıyla son durağa varmak isteyen bir yorgunluk, artık bir şey isteyemeyen zavallı, toy bir yorgunluk. Bütün Tanrıları, öteki dünyaları yaratan duygu.

Bana inanın kardeşlerim, vücuttan yılgınlık gösteren vücuttu! O varlığın kendisine seslenişini dinliyordu. Ve böylece kafasıyla ve yalnız kafasıyla değil, bütün varlığıyla son duvarların arasından geçip öte dünyaya göçmek istiyordu.

Fakat öte dünya, insanlardan iyi gizlenmiştir. O, ilahi bir hiç olan insansız ve insanca olmayan dünya. Ve varlık insana hiç hitap etmez, meğer ki insan olarak bunu yapsın.

Gerçekten; her türlü varlık güç kanıtlanır ve güç söyletilir. Söyleyin kardeşlerim, en iyi kanıtlanan şey en acayip şey değil midir?

Evet bu ben ve "Ben"in karşıtı ve karışıklığı en içten olarak kendi varlığından söz eder. Bu yaratan, isteyen "Ben"ki her şeyin ölçüsü ve değeridir.

Ve bu içten varlık, ben; bu, vücuttan dem vurur ve hatta şiir söylediği, hayal kurduğu ve kırık kanatlarla titrediği zaman bile bedeni ister.

"Ben" gittikçe daha içten konuşmasını öğrenir!.. ve öğrendikçe beden ve hayat için daha fazla saygı duyar.

Benim "Ben"im, bana yeni bir gurur öğretti. Onu insanlara söylüyorum: Artık başınızı kutsal şeylerin gizine gömmeyin. Tersine, onu özgürce taşıyın. Yaşama anlam kazandıran bir kafa taşıyın.

Insanlara yeni bir irade öğretiyorum: Insanın körü körüne gittiği yolu tutun ve onu onaylayın. Hastalar gibi ondan sapmayın!

Bedeni ve hayatı hor gören "Tanrı katını" e "Kurtarıcı kan damlasını" bulan, hastalardır. Fakat bu tatlı ve karanlık zehri bile bedenden ve yaşamdan alıyorlardı!

Sefaletlerinden kaçmak istiyorlardı. Fakat yıldızlar onlara çok uzaktı. O zaman içlerini çekerek; " Ne olur, başka bir varlık ve mutluluğa ulaştıracak Tanrısal yollar bulunsa!" dediler. Böylece kendi çıkmazlarını ve kanlı içkilerini bulmuş oldular.

Bu nankörler, böylece bedenden ve yaşamdan sıyrılabileceklerini zanettiler. Oysaki bu sıyrılışın çarpıntısını ve neşesini kime borçluydular? vücutlarına ve bu toprağa.

Zerdüşt hastalara karşı şefkatlidir. Geçekten onların teselli tarzlarına ve nankörlüklerine kızmaz. Tek, hastalıktan kurtulsunlar ve yenenler arasına katılsınlar ve kendilerinden daha üstün bir varlık yaratsınlar.

Zerdüşt, kendi kuruntusuna dikkatle bakan ve gece yarısı, Tanrısının mezarı etrafına sokulan, hastalıktan yeni kalkmış olanlara kızmaz. Fakat bence onun gözyaşları da hastalıktır ve hasta bir bedenin eseridir.

Şairler ve tanrı çılgınları arasında çok hastalar vardı. Bunlar anlayanlardan ve erdemlerin en genci olan içtenlikten şiddetle nefret ederler.

Onlar daima geriye, karanlık zamanlara bakarlar. Fakat o zaman kuruntu ve iman başka bir şeydi. Aklın çılgınlıkları Tanrı benzerliğiydi ve şüphe günahtı.

Bu Tanrı benzerlerini pek iyi tanırım. Onlar kendilerine inanılmasını isterler. Ve şüphe günahtır derler. Özellikle kendilerinin neye inandıklarını pek iyi bilirim.

Gerçekten onlar da en çok öte dünyalara ve kurtaran kan damlalarına değil, bedene inanırlar ve onlarca kendi bedenleri " Mutlak varlık"tır.

Fakat vücut onlarca hasta bir şeydir ve vücuttan ayrılmak isterler. Onun için ölüm öğütleyenlere inanırlar ve özellikle öte dünya öğütleri verirler.

Kardeşlerim, beni, sağlam vücudun sesini dinleseniz daha iyi, bu ses, daha içten daha temiz bir sestir.

Sağlam, mükemmel, dik vücut daha içten konuşur ve yaşam amacından söz eder.

Zerdüşt böyle dedi
ResimResim
Cevapla

“Ünlü Filozoflardan” sayfasına dön