Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

Noam Chomsky -ÜRETICI DÖNÜŞÜMSEL DILBILGISI

Felsefenin doğuşu, ünlü filozafların hayatı, yaşamları, eserleri gibi felsefi düşüncenin gelişme sürecini buradan takip ediyoruz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

Noam Chomsky -ÜRETICI DÖNÜŞÜMSEL DILBILGISI

Mesaj gönderen denizindibi »

ÜRETICI DÖNÜŞÜMSEL DILBILGISI



Aşağıdaki metin, Dilbilime Giriş ( Zeynel Kıran, Seçkin Yayınları, 2002 ) Noam Chomsky: Üretici Dönüşümsel Dilbilgisi bölümünden alıntılar ile oluşturulmuştur.



Dilin içine, konuşan bireyin yaratıcılığını yerleştiren N.Chomsky, bir yandan soyut yapıların üretiminin biçimsel ilkelerini açıklamak, öte yandan, insan zekasının olağanüstü gücünü vurgulamak istemiştir.



N.Chomsky’nin 1955 yılında yazdığı ancak 1975 yılında yayınlanan The Logical Structure of Linguistic Theory (Dilbilimsel Kuramın Mantıksal Yapısı) adlı yapıtında temellerini attığı üretici dilbilgisi, bugün birçok değişime uğramış ve uğramaktadır. Kuşkusuz bu değişmeler başlangıçta yalnızca sesbilimsel ve sözdizimsel betimlemeyi amaçlayan bir kurama anlambilim bileşeninin eklenmesinden kaynaklanır.



Chomsky’ye gelinceye kadar, dil konusundaki düşünceler daha çok betimlemeye yönelikti. Geleneksel ve yapısal dilbilgilerinin tümü dilin sınıflandırma örnekçeleriydi. Bunlar iyice betimlenmiş tümce örnekçelerine, dillerin doğru ya da yanlış tümcelerini içeren listelere indirgenebilir. Dillerin işleyişi konusunda hiçbir varsayım ileri sürmedikleri gibi, dil evrenselleriyle onların özellikleri konusunda hiçbir açıklama getirmezler. Oysa N.Chomsky artık dilin işleyişi kuramını oluşturmak için yeterince gözlem yapıldığını belirtmiştir.



Edinç/Edim




N. Chomsky’e göre, dilbilim kuramı, konuşucu-alıcının edincini inceler. Dilbilimci dilsel edinci konuşucu ve alıcının kendi anadili konusunda sahip olduğu sezgisel bilgi olarak tanımlar. Bu bilgi, konuşan öznede örtük olarak bulunur; başka bir deyişle, edinç her insanda gücül bir biçimde var olan bir dilsel dizgedir. Edinç kendi anadilinde konuşan özneye bilmediği, işitmediği ya da söylemediği tüm tümceleri üretebilme ve onları anlayabilme olanağını verir. Işte bu edinç sayesinde, konuşan özne şu ya da bu tümcenin dilbilgisi kurallarına uygun olup olmadığını değerlendirir, kısacası dilbilgisel tümceleri dilbilgisel olmayan tümceden ayırt eder.

(…..)

Çocuğun dili öğrenmesi, duyduğu tümcelerin basit bir yinelemesi ve taklidiyle gerçekleşmez. Çocuk dilin ilkelerini anlayacak, kendi kendine yeni tümceler üretecek yetenektedir. Kuşkusuz, insanı öteki canlı varlıklardan ayıran en belirleyici özellik onun, dili kullanma yeteneğine sahip bir yaratık oluşudur. Insan dili sevinç, acı, açlık gibi duygulara yanıt veren koşullandırılmış ya da içgüdüsel basit bir refleks değildir. Dil yalnız iletişim işlevi gören bir araç olarak da sınırlanamaz. N. Chomsky, “insan kendi türüne özgü bir yeteneğe, genel akla ve de dış olaylara bağlı olmayan benzersiz bir zihinsel düzenleme tipine sahiptir (...). Insan, dili serbest bir anlatım ve düşünceyi araç olarak kullanabilecek yetenektedir”, der. Örneğin, hiçbir hayvan, en yetenekli şempanze bile, insan dilini öğrenemez. Oysa, zeka ve kültür düzeyi ne olursa olsun, her insan bir dil öğrenir ve konuşur. En zeki hayvanlar bile insan dilini öğrenemediklerine göre, kuşkusuz dil yeteneğinin zeka ile hiçbir ilişkisi yoktur, çünkü dilyetisi doğuştan gelen insana özgü bir özelliktir.



Çocuğun akıl almaz bir hızla anadilini öğrenmesi karşısında N. Chomsky iki varsayım öne sürer:



1. Insan doğuştan mantık yapılarına sahiptir.

2. Dillerin gözle görülür çeşitliliğine karşın, son derece de düzenli dizgeleri vardır. Bu dizgeleri yöneten ya da dillerin uymak zorunda olduğu ortak kurallar vardır. N. Chomsky bunlara «dil evrenselleri» adını verir. Böylece, evre edinç kavramı tanımlanmış olur. Bu, çeşitli dillerin dilbilgisini açıklayan temel dil kurallarını hemen kavrayabilme yetisidir. Bu temel kurallar arasında, özne-isim grubu ile fiil grubu; sözlükbirim ile biçimbirim; ayırıcı birim olarak sesbirim ile çift eklemliliğin işleyişi arasındaki ayrımı sayabiliriz.



Evrensel edinç doğuştan gelir, özel edinç ise sonradan öğrenilir. Birincisi ikincisinin öğrenilme koşuludur. Ikincisi birincisinin uygulama alanıdır. Her iki edinç de sezgiseldir: Özne konuşurken kullandığı özel ya da evrensel kuralların bilincinde değildir.



Edim ise, edincin konuşucular tarafından dilin kullanımı sırasında gerçekleştirilmesidir. Edincin gerçekleşmesi, bellek, dikkat, bir söyleme duyulan ilgi derecesi, anlatını gereksinimi, yorgunluk, heyecan ve bulunulan çevre gibi çeşitli dildışı etkenlere göre kişiden kişiye büyük değişiklikler \ gösterir. Dağdaki bir çobanın edimiyle üniversitedeki bir öğretim elemanının edimi ya da asker arkadaşlarıyla beraber iken aynı öğretim elemanının edimi farklıdır. Böylece, edimin incelenmesi büyük ölçüde ruhbilimi ve toplumdilbilimi ilgilendirir. Edim, konuşma eylemini etkileyen pek çok etkeni göz önünde bulundurmak zorundadır.
ResimResim
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

Noam Chomsky- Derin Yapı/Yüzey Yapı

Mesaj gönderen denizindibi »

Derin Yapı/Yüzey Yapı



Üretici-dönüşümsel dilbilgisinde, sözdizimsel bileşende elde edilen, evrensel nitelikli olduğu varsayılan, biçimsel, soyut tümce yapısına «derin yapı» ya da «anlam yapısı» denilir, «yüzey yapı» ise derin yapılara uygulanan dönüşümler sonucu gerçekleştirilen. iletişime elverişli duruma gelen somut tümce biçimidir. Port-Royal dilbilimcileri gibi, N. Chomsky de sözce çözümlemesinde iki düzeyden söz eder: Bir yanda konuşucunun ürettiği ya da alıcının algıladığı yüzey yapı adı verilen, görünen dizimsel bir birleşim, öte yanda tümcenin anlamını taşıyan derin yapı vardır. N. Chomsky bu ayrı ürettiği ya da alıcının algıladığı yüzey yapı adı verilen, görünen dizimsel bir birleşim, öte yanda tümcenin anlamını taşıyan derin yapı vardır.



(….)

N.Chomsky, Cartesian Linguistics (Kartezyen Dilbilim) adlı yapıtında bir tümcenin derin yapısını yüzey yapısından ayırt edilebileceğini belirtir. Birincisi, anlamın yorumlamasını yapan örtiik ve soyut bir yapıdır, ikincisi sesbilgisel yorumlamayı belirleyen ve gerçekleşmiş sözcenin fiziksel biçimine göndermede bulunan birimlerin yüzeysel birleşimidir.



Daha önce belirtildiği gibi. N. Chomsky, kuramının üçüncü evresinde anlamın sadece derin yapıda değil, yüzey yapıda da oluşabileceğini kabul etmiştir.



Bu iki kavram, edimsel anlamı çok yakından ilgilendirir. N Chomsky’de derin ve yüzey yapı kavramları sözdizimsel bir yapı olan tümceyle ilgilidir. Derin yapı, dönüşüm işlemlerinden önceki

gerçekleşmemiş, henüz sese, sözcüğe dökülmemiş olduğu için, soyut bir yapıdır.



Derin yapı katmanlarındaki anlam öğeleri dönüşüm işlemleri sonunda belli bir dile özgü ses, biçimbilim, sözdizimi kurallarının işlemesiyle somutlaşarak gerçeklik kazanır, başka bir deyişle, yüzey yapıya kavuşurlar.



Kısacası, dönüşüm işlemleri sayesinde yüzey yapıya doğru çıkarak görünür duruma gelirler. Bir tümcenin içeriği, yani anlamı, söz konusu kurallara dayanan işlemler sonucu, «etken»den «edilgen»e, «olumlu»dan «olumsuz»a, «soru» biçimine geçebilen döntişümlerle aşağıdaki bir dizi tümce elde edilir:



Polis göstericileri tutukladı.

Polis göstericileri tutuklamadı.

Polis göstericileri tutukladı mı?

Göstericiler polis tarafından tutuklandı.



Bu tümceler, kurucu öğeleri ve yapılan açısından ayrılıklar gösterse de, “polis”. “göstericiler” ve “polis”in gerçekleştirdiği “tutuklamak” eylemi iize nne kurulmuş oldukları için, aynı anlamı, aynı içeriği taşımaktadırlar. Ancak, bunlar yüzey yapıları ayrı, derin yapıları aynı olan tümcelerdir. Bu açıdan bakıldığında, bir ölçüde, eşanlamlı sayılabilirler. N. Chomsky’e göre, şöyle bir tümce, derin yapısında en az iki ileti saklar. “Kardeşim iyileşti”, tümcesi derin yapısında,



1. Kardeşim şimdi iyi

2. Kardeşim daha önce hastaydı



gibi iki ileti yanında ayrıca bir üçüncü iletiyi de taşır:



3. Benim bir kardeşim var.



Bunlardan (1) söylenen anlatu, (2) ve (3) ise söylenmeyen önvarsayım sal anlamlardır. Ancak, derin yapıdaki anlamlann yanında, bunlar yine «söylenmiş anlamlar»dır. Oysa aynı sözce



Ilacı keselim.

Artık okula gidebilir.

Arkadaşlarıyla oynayabilir.

Artık tatil programımızı yapmalıyız.



gibi sayısız sözceyi ima yoluyla üretir. Imalardaki anlamlar derin yapıda «söylenmemiş» oldukları için bir niyet, bir düşünce boyutunda kalırlar.



Bir sözcede, konuşucular ve durum, derin yapıda bulunmayan başka anlamların da ortaya çıkmasında belirleyicidirler. Önce ses düzleminde, konuşucunun belli bir yöreye ait olma (toplumsal konum), eğitim durumu (birey sel konum) vb... yananlamlar yer alır. Bunların dışında, dilsel yapısındaki anlam yerdeşliğini bozmayacak, yine derin yapıda yer almayan bir dizi ruhsal boyutta örtük anlamlar ortaya çıkararak sözceye çok ayrı görünümler verebilir.
ResimResim
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

Noam Chomsky - Üretici-Dönüşümsel Dilbilgisi Tasarısı

Mesaj gönderen denizindibi »

Üretici-Dönüşümsel Dilbilgisi Tasarısı



Dilin biçimsel bir dizge olduğu görüşüne dayanan günümüz dilbilimi, dilin simgesel görünümleri yerine «dönüşümsel» bir yapı olarak onun tüm biçimsel düzenini inceler. N. Chomsky, önce sözcük düzeyini bir kenara bırakarak, sözdizimsel işlevlerle birleşim haline gelebilen dilin temel birimi tümcenin yapısını ele alır. Daha sonra, temel sözdizimsel öğeler (özne ve yüklem) bülünüp, -cebirsel (X) ve (Y) simgeleriyle gösterilerek-, «üretimsel» denilen bir süreç sırasında isimlere ve eylemlere dönüşürler.



(Anlam sorunları yerini, dil evrensellerinin dilbilgisi kurallarına uygun, anlambilimsel açıdan da doğru tümceler üreten, bireşim sürecini betimleyen bir biçimselleştirmeye bırakır. N. Chomsky’nin üretici dilbilgisi, dilin neden bir göstergeler dizgesinden oluştuğunu araştırmaz.



Bunun yerine, dil denilen, dilbilgisi kurallarına uygun tümcelerin bir anlam yükü taşıdığı bu sonsuz sayıda yinelenebilen dizgenin biçimsel ve sözdizimsel işleyiş biçimini inceler. Böylece çağdaş dilbilim, dili tözel niteliğinden ayırarak anlamı, tümceler üreten sözdizimsel dönüşüm sürecinin bir sonucu olarak betimlemektedir. Görüldüğü gibi, çağdaş dilbilim F.de Saussure!ün dil anlayışını aşmıştır.
ResimResim
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

Mesaj gönderen denizindibi »

Noam Chomsky bir makalesinde diyor ki:

"Assuming that language has the same general properties of other biological systems, we should, therefore, be seeking three factors that shape the growth of language in the individual:

1. Genetic factors, the topic of universal grammar. These interpret part of the environment as linguistic experience and determine the general course of development to the languages attained.

2. Experience, which permits variation within a fairly narrow range.

3. Principles not specific to the faculty of language, including principles of efficient computation, which would be expected to be of particular significance for systems such as language, determining the general character of attainable languages."

Çeviri. "Dilin, diğer biolojik sistemlerle ortak genel özelliklere sahip olduğunu kabul edersek, bir şahıstaki gelişimini 3 etkende aramalıyıa.

1. Genetik etken, ki bu da evrensel dil ile ilgilidir.

2. Deneyim, ki bu da oldukça kısıtlı bir açılıma neden olur.

3. Dil yeteneği ile kısıtlı olmayan prensipler (ilkeler). Bu tür ilkelere etkin hesaplama ilkeleri dahil edilebilir, ki bunlar dil gibi özel sistemlerde ulaşılabilecek dilleri belirlemek açısından özellikle anlamlıdır."

Benim bu konuda ilk iki nokta hakkında ekleyeceğim herhangi bir sözüm yok. Ancak, üçüncü nokta oldukça önemlidir. Yer yüzünde tüm dünya dilleri incelendiğinde ana 2 dil yapısı ortaya çıkmıştır. Bunlar "eklemeli diller" ve "bükümlü diller"dir. Bükümlü diller Hind-Avrupa ve Sami dil gurupları, eklemeli diller ise Ural-Altay dil guruplarıdır. Üçüncü bir grup olarak Çince, tek heceli bir dil olarak görülebilir. Ancak Çince bir dil grubu değil tek başına bir dildir ve yayılmadan belli bir bölge içinde kalmıştır.

Eklemeli dillerin ilkeleri matematik ilkelerine benzer. Nasıl ki 1985 gibi sayı 19*100 + 8*10 + 5 gibi üç parçaya ayrılabilirse eklemeli dillerde benzer şekilde "yazmamış" sözcüğünü yaz + ma + mış şeklinde 3 parça olarak indirgeyip ayırabiliriz. Aynı şeyi bükümlü dillerde yapamazsınız. Örneğin, ingilizcede "yazmamış" "I did not know that he/she did not write" şeklinde 9 (hatta 10) sözcükle ifade edebilirsiniz ama bu açıklama, sözcük olmaktan çıkıp bir cümle haline gelmiş bir ifadedir. Bu ingilizce ifadeye matematiksel bir toplam olarak bakmak mümkün değildir.
ResimResim
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

ÜRETICI BIR DILBILGISINE DO?RU

Mesaj gönderen denizindibi »

ÜRETICI BIR DILBILGISINE DO?RU



ABD’de Zellig Harris önceleri Bloomfieldeci okulun doğrultusunda çalışmalar yapıyordu ve dilbilimsel çözümlemenin kuramsal tutarlılığını arttırmak için özellikle “Yapısal Dilbilim Yöntemleri” (1951) adlı kitabında dağılımsal çözümleme‘nin ilkelerini belirledi. Anlam ölçütünün kullanılmasını bir yana bırakarak (bu ölçüt, sözgelimi baron ve balon sözcüklerini birbirinden ayırt etmeye yarayan iki farklı sesbirimin [r] ve [ l ] nin bulunduğunu göstermeye yarıyordu) onun yerine daha kesin bir yaklaşım getirmek istiyordu.



Burada söz konusu olan, dilbilimsel betimlemeyi, sesbirimlerle biçimbirimlerin dağılımlarının dökümüne, yani bu birimlerin yer aldıkları bağlamların toplamına dayandırmaktı. Harris böylece cümleyi dolaysız kurucular’ına ayıran bir çözümleme geliştirdi.



Sözgelimi;



Genel müdür hediye verdi gibi bir cümle önce şu iki kurucuya ayrılır: Genel müdür/hediye verdi. Bunlar, Ahmet hediye verdi veya Genel müdür geliyor gibi daha yalın cümlelerin kurucularıyla yer değiştirebilecek özelliktedir.



Daha sonra, saptanan iki kurucu öğe de kendi aralarında bölümlenir: (genel) (müdür) / (hediye verdi). Ardından (genel) (müdür) / [hediye] [verdi] gibi yeni bir bölümleme yapılır ve böylece aşamalı bir biçimde en küçük birimlere kadar ulaşılmaya çalışılır.



Harris daha sonraki çalışmalarında özellikle sözdizimden kaynaklanan anlam belirsizlikleri sorunundan hareket ederek dönüşümsel dilbilim’e yöneldi: gerçekten de anlam ölçütünü reddetmesi sonucu, bir cümlenin anlam bakımından nasıl belirsiz olacağını ve bu belirsizliğin de nasıl ortadan kaldırılacağını açıklayacak biçimsel yöntemler bulmak zorunda kaldı.



Sözgelimi Türkçe’deki «Orta yaşlı erkek satış elemanı aranıyor.» cümlesi birkaç anlam taşıyabilir:



«Bir iş yeri, satış elemanı olarak bir erkek arıyor.»

veya « Orta yaşlı erkek satış elemanı (polisçe) aranıyor.»

veya «Orta yaşlı erkek satış elemanı, bela arıyor.»

veya «Orta yaşlı erkek satışı için bir eleman aranıyor.»

veya «Orta yaşlı erkek, satış elemanı arıyor.»



Bu güçlük çekirdek cümleye inilerek açıklanmaya çalışılır:

«Bir satış elemanı aranıyor (o, orta yaşlı ve erkek olmalıdır).»



Söz konusu anlamı belirsiz cümlede işte bu çekirdek cümlelerden hareket edilerek gerçekleştirilen dönüşümler sonucu kurulur. Bir başka alana ilişkin örneklerde de aynı yapıyı taşıyor gibi görünen cümlelerin ayrı dönüşümleri geçirmediği görülür.





Harris’in öğrencisi Noam Chomsky de bu dönüşüm kavramını bambaşka biçimde kullandı. Dilbilimin sınıflandırma evresini aşma düşüncesiyle dillerin ve dil yetisinin bir model’ini oluşturmaya çalıştı: bu amaçla da bir dilbilgisinin, sonsuz sayıda cümle üretmeyi sağlayan sonlu sayıdaki kurallar bütününden oluştuğu ilkesinden hareket etti. Öte yandan, Harris’in tersine, konuşucuların kendi dilleri hakkındaki bilgilerinin de (edinim) [anlamı belirsiz bir cümleyi veya dilbilgisi kurallarına uymayan bir cümleyi kavramayı, sonsuz sayıda cümle üretmeyi ve anlamayı sağlayan edinilmiş kurallar bütünü] dilbilimsel incelemenin konusu olduğu görüşünü kabul etti.



Ayrıca, bir cümlenin dilbilgisel kurallara uygunluğunun, anlamından bağımsız olduğu gerçeği üstünde durdu. Verdiği şu ünlü iki Ingilizce örnek arasında:



1. Colorless green ideas sleep fnriously («renksiz yeşil düşünceler uyuyorlar çılgınca»);

2. Furiously sleep ideas green colorless (çılgınca uyuyorlar düşünceler yeşil renksiz»);



Birinci cümlenin Ingilizce’nin dilbilgisel kurallarına uygun olduğunu, ikinci cümleninse söz konusu kurallara uygun olmadığını, ama her ikisinin de hiçbir anlam taşımadığım (şiirsel bir bağlam dışında elbette) gösterdi.



Demek ki Chomsky’ye göre sözdizimsel betimleme (veya üretici dilbilgisi) dilin bütün doğru cümlelerini üretmeyi sağlayacak kurallar bütünü olmak zorundadır.



Port-Royal’in «Genel ve Açıklamalı Dilbilgisi»nde ortaya atılmış görüşlere yeniden başvuran Chomsky, derin yapılar ile yüzeysel yapılar arasında bir ayrım yaptı: yüzeysel yapıların, dönüşüm kurallarının uygulanmasıyla derin yapılardan yola çıkılarak üretildiğini ileri sürdü.



Anlamı belirsiz cümleler örneğine yeniden dönecek olursak bu yaklaşıma göre, anlam belirsizliğinin yalnızca yüzeysel yapı düzeyinde var olduğunu söyleyebiliriz. Cümlenin üretim sürecini yeniden yaşamak, bir başka deyişle ilgili derin yapıyı bulmak için, dönüşüm kurallarım tersine uygulamak gerekir. Daha genel olarak belirtecek olursak, bir cümle, yeniden yazım kurallarının uygulanması sonucu ortaya çıkmıştır. Sözgelimi Genel müdür değerli hediyeler dağıttı cümlesi aşağıdaki kuralların uygulanması sonucu elde edilmiştir:







Bu türetme işleminin tümü bir «ağaç» ile gösterilebilir. Burada ki çizgiler bir simgeyi, kuralın uygulanması sonucu bir simgenin yerini alan öğeye bağlar:









Chomsky’nin ortaya attığı kuramların gerek ABD’de gerekse Avrupa’daki etkisi büyük oldu ve bu kuramlar giderek daha karmaşık bir yapıya dönüştürüldü. Sözgelimi Chomsky’nin birçok öğrencisi üretici dilbilgisindeki temel nitelikli sözdizim bileşeni ile bu bileşene bağlı olan sesbilim ve anlambilim bileşenleri arasındaki bağıntıları araştırdı. Bunun sonucunda da birbirine rakip birçok farklı okul çerçevesi içinde son derece biçimselleştirilmiş bir kuram ortaya çıktı. Ama bu kuramda açıkça görülen tutarlı bir betimleme modeli oluşturma isteği (bu isteği bir bakıma Bloomfield’in ve Hjelmselv’in yaklaşımlarına da bağlayabiliriz) Soussure sonrası dilbilimde yaşanan bilimsellik çabasının bir kanıtı olarak değerlendirebiliriz
ResimResim
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

SÖZDIZIMSEL YAPILAR

Mesaj gönderen denizindibi »

SÖZDIZIMSEL YAPILAR



Aşağıdaki yazı A.B.D.’li dilbilimci N. Chomsky’nin 1957’de yayımlanan ve üretici-dönüşümsel dilbilgisinin birinci aşamasını oluşturan Syntactic Structures (Sözdizimsel Yapılar) adlı yapıtının Fransızca çevirisinden aktarılmıştır. Bkz.: Structures syntaxiques, Paris, Seuil, 1969, s.13,16.



1.

Giriş.



Sözdizim, özel dillerde tümcelerin kurulmasını sağlayan ilkelerin ve süreçlerin incelenmesidir. Belli bir dilin sözdizimsel incelemesinin konusu, bir dilbilgisinin kurulmasıdır; bu dilbilgisi, çözümlenen dilin tümcelerini üreten bir çeşit düzenek olarak kabul edilebilir. Daha genel olarak, dilbilimciler, üretme yeteneği olan (uygun) dilbilgilerinin altında yatan temel özellikleri belirleme işiyle ilgilenmelidirler. Bu araştırmaların sonucunda ortaya bir dil yapısı kuramı çıkmalıdır. Özel dilbilgilerinde yararlanılan betimleyici düzenekler, bu kuram içinde, özel dillere başvurmadan soyut olarak sunulacak ve incelenecektir. Söz konusu kuramın işlevlerinden biri de, her dil için bir dilbilgisi seçmeyi sağlayan genel bir yöntem yaratmak olacaktır; incelenen her dil için de, elde, tümcelerden oluşan bir bütünce bulunacaktır.



Dilbilim kuramının ana kavramı “dil(bilim)sel düzey” kavramıdır. Sesbilim, biçimbilim ya da dizimbilim gibi bir dil(bilim)sel düzey, temelde, dilbilgilerinin oluşturulmasında geçerli olan betimleyici bir düzenekler bütünüdür; sözcelerin bir çeşit gösterim yöntemini oluşturur. Bir dilbilim kuramının üretme yeteneğini belirlemek için önce bu kuram içindeki düzeyler bütününe denk düşen dilbilgisi biçimini kesin ve açık seçik olarak geliştirmek, ardından da doğal diller için, söz konusu biçimle ilgili yalın ve açıklayıcı dilbilgileri oluşturma olanağını araştırmak gerekir. (...)



2. Dilbilgisinin bağımsızlığı.



2.1. Sonlu ya da sonsuz bir tümceler bütününü bundan böyle “dil” olarak adlandıracağız; söz konusu tümcelerden her biri sonlu uzunluktadır ve sonlu bir öğeler bütününden oluşur. Bütün doğal diller, yazılı ya da sözlü biçimleriyle bu tanımlamaya uyarlar, çünkü her doğal dilin sonlu sayıda sesbirimi (ya da alfabesinde harfleri) vardır ve tümce sayısının sonsuz olmasına karşılık, her tümce bu sesbirimlerin (ya da harflerin) sonlu bir dizisi biçiminde gösterilebilir.



Biçimselleştirilmiş bir matematik dizgesindeki “tümceler” bütünü de bir dil olarak kabul edilebilir. Bir D dilinin dilbilimsel çözümlemesinin başlıca amacı, dilbilgisel dizileri (D’nin tümceleri) dilbilgisel olmayan dizilerden (D’nin olmayan tümceler) ayırmak ve dilbilgisel dizilerin yapısını incelemektir. D’nin dilbilgisi, böylece D’nin tüm dilbilgisel dizilerini üreten ve dilbilgisel olmayan dizilerin hiçbirini üretmeyen bir düzenek olacaktır. D için önerilmiş bir dilbilgisinin üretme yeteneğini deneme yolu da, ürettiği dizilerin gerçekten dilbilgisel olup olmadıklarını, yani yerli bir konuşucu tarafından kabul edilip edilemeyeceklerini, vb. belirlemektir. (...)





Dilbilgisinin amaçlarını anlamlı bir biçimde tanımlamak için, tümcelerin ve tümce olmayan bütünlerin bir ölçüde bilindiğini kabul etmek yeterlidir. Bir başka deyişle, kanıtlama için kimi sesbirim dizilerinin kesinlikle tümce olduğunu, kimilerinin de kesinlikle böyle olmadığını kabul edebiliriz. Dilbilgisi, birincileri içerebilecek, ikincileri de dışlayabilecek biçimde en yalın olarak düzenlendiği anda biz onu (birçok ara durum söz konusu olduğunda) kendi kendine karar vermeye bırakabiliriz. Açıklama yöntemlerinin en alışılmış özelliğidir bu. Demek ki, belli sayıdaki açık seçik durum, her hangi özel bir dilbilgisi için bir üretme yeteneği (uygunluk) ölçütü sağlayacaktır. Yalnızca bir tek dil, tek başına ele alınırsa, bu girişim yetersiz bir üretme yeteneği kanıtı sağlar, çünkü değişik birçok dilbilgisi açık seçik durumları düzgün bir biçimde inceleyebilir. Ama açık seçik durumların her dil için aynı yönteme göre oluşturulmuş dilbilgileri tarafından düzgün biçimde incelenmesini gerekli buluyorsak, genelleştirme yaparak çok güçlü bir koşul yaratabiliriz bundan. Bir başka deyişle, belli bir dilbilim kuramı, her dilbilgisinin, betimlediği dil içindeki tümcelerin oluşturduğu bütünceye bağlanma biçimini önceden belirler. Bu durumda elimizde çok güçlü bir üretme yeteneğini (uygunluk) sınama yolu• var demektir: Bu sınama yolu, hem “dilbilgisel tümce” kavramının “gözlemlenen tümce” açısın dan genel bir açıklamasını vermeye çalışan bir dilbilim kuramı için, hem de böyle bir kurama göre oluşturul muş dilbilgileri bütünü için geçerlidir. (...)



XX.yy.da Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları- Mehmet Rifat, Om Yayınevi, 2000
ResimResim
Cevapla

“Filozoflar Tarihi - Ünlü Filozoflar” sayfasına dön