Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

AhLak ve ÖzgürLük

Felsefenin doğuşu, ünlü filozafların hayatı, yaşamları, eserleri gibi felsefi düşüncenin gelişme sürecini buradan takip ediyoruz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

AhLak ve ÖzgürLük

Mesaj gönderen denizindibi »

AHLAK VE ÖZGÜRLÜK



I. Ahlâk ve Özgürlük: "Benim mesleğim, tüm düşündüklerimi yazmaktır" diyen Voltaire, 99 cilt eser vermiştir. Bunların doğrudan doğruya felsefeyi ilgileyeni azdır; fakat hemen hepsi felsefesel görüşlerle bezenmiştir. XVIII. yüzyıl Fransız filozofları, düşünleri­mizin deneylerden geldiğini kabul etmek su­retiyle duyumculuğa bağlanmıştır, fakat yine duyumcular gibi ruh, Tanrı, özgürlük ve adaleti inkâr ettikleri halde, siyasal özgürlüğü ve sosyal adaleti savunmak suretiyle kendi ilkeleriyle tutarsız (inconsequence) bir duru­ma düşmüşlerdi. Descartes' in doğuştan düşün­ler kuramına karşı Locke' un görgücülüğünü (emprisme) benimsemişlerdi. Descartes' i bu Ingiliz filozofunun gözüyle kavramış olan bu çağdaki Fransız filozoflarının başında Voltaire görülür. O, Micromega adlı eserinde (ch. VII) Descartesçiliği pek alaylı bir dille eleştirir. Onun felsefesi kamul duyuya (sens commun) inanma ve pratiğin zorunlulukları gibi iki esasa dayanır. ‘’Frederic II’ le Mektuplaşma’’ ad­lı eserinde, "metafiziğimi, gücüm yettiği ka­dar ahlâka dönüştürüyorum" (32. Mektup) diyen Voltaire. bu kurallara uygun olarak ödevi, Tanrıyı, özgürlüğü, içgüdüyü, çıkar gözetmemeyi (hasbîlik) ve birçok yerlerde de ahreti kabul eder. Çoğu kez, üstadım diye nitelendirdiği Lockc' a karşı, zorunlu, mutlak, ebedi, tümel bir ahlak kanununun gerçeğine inanır: ‘’Iklim, töreler, dil, kanunlar, tapım (culte) ve zekâlarının ölçüleri itibariyle çeşit­li olan insanlar gördüm ve tüm bunların aynı ahlaksal temellere sahip olduklarını fark et­tim. Bana herhangi birinin doğru (juste) olması kavramı o denli doğal ve tüm insanlar arasında pek evrensel olarak kabul edilmiş oluyor ki, onun her kanundan, her sözleşim ve dinden bağımsız olduğu sonucuna ulaşıyo­rum". ‘’Iftirayı iyi bir eylem sayan hiç bir kavim yoktur; insan toplumlarını felakete sü­rükleyen en büyük cinayetler bir sahte ada­let vesilesiyle yapılmışlardır’’.



Voltaire' e göre, haklı ve haksızın (injuste) sınırlarını çizmek çok zordur. Bunu sağlıkla hastalık arasında, eşyanın uygunu ile uygun­suzu ve doğru ile yanlış arasındaki ortak du­rum gibi göstermek güçtür. Bunlar, birbirine karışan inceliklerdir; fakat, bunlar arasındaki kesin renkler tüm gözlere çarpar. "Türlü du­rum ve koşullara göre, ahlaksal kanunun yo­rumlamalarında binlerce fark vardır; ama esas daima aynıdır ki, bu, doğrudur; doğru değildir, düşüncelinden ibarettir’’ (La Philosophie Ignorante). Voltaire, bu eserde, Hobbes' a hitap eden ve ‘’Locke’ ye Karşı’’ başlığını taşıyan bir bölüm ayırmıştır; o, burada da üstadının, dünyada yalnız uylaşımlı kanunlar vardır, iddiasını reddeder; ahlâkı incelemeye başlayan bir kimsenin en önce, Locke' un ese­rini kalbinden reddetmeye başlayacağını kay­deder, Voltaire, türlü eserlerinde özgürlüğü savunmuştur. Bir kaderci olan Frederic II’ le mektuplaşmalarını kapsayan, ‘’Correspomlance Avec le Prince Royal de Prusse’’ adlı eserin­deki tartışmaları bu konu üzerinde toplan­mıştır. Bunun esasları şöyle özetlenir:



1. Özgürlük, ruhumuzun seçmesine uygun olarak bir şeyi düşünmek ya da düşünmemek, hareket etmek ya da etmemek gücüdür.



2. Direnilemez bir karakteri olan içsel duy­gumuz, bize özgür olduğumuzu temin eder. Bu duygu o denli güçlüdür ki, ondan kuş­kulanmak için yapacağımız ufak bir tanıtla­ma girişimi bile bizi çelişikliğe (tenakuz) dü­şürür. Bu itibarla bunu hiç bir suretle tanıtlayamayız; yani, özgür olup olmadığımızı dü­şünmek bile özgür olduğumuzu kanıtlar.



3. Özgür olduğuma inandığım halde, özgür değilim; Tanrı’ nın beni aldatmak için özellikle yaratmış olması gerekecektir. Bu ise, onu. sonsuz bilgeliğine yakışmayan bir hareket tarz­ına mahkûm etmek demektir.



4. Özgürlük düşmanları bile, bizde özgür­lük duygusunun var olduğunu itiraf ederler Kendi özel özgürlüğünden içtenlikle kuşkula­nan hiç kimse bulunamaz.



5. Kaderciler de kendi görüşlerini, her an gidişleriyle yalanlamak zorundadırlar.



6. "Tüm yurttaşlar, eşit olarak özgür ola­bilirler. Özgür olmak, kanundan başka bir şeye bağlı olmamak demektir". Voltaire, öz­gürlükte yapılmış olan türlü itirazlara da ge­reken karşılıkları verir ki, bazıları şunlardır:



a) Beden arızaları ve tutkuları özgürlüğü­müzü yok ederler, itirazına verdiği karşılık şudur: Bu akıl yürütme, tamamıyla şu akıl yürütmeye benzer: Insanlar bazen hastalanır­lar, öyleyse onların asla sıhhatleri yerinde de­ğildir. Bu ihbarla tersine olarak, birinin kendi hastalık ya da köleliğini hissetmekten başka bir şey görmemiş olması, onun daha önce, sa­lim ve özgür olduğunun kanıtıdır. Insanda özgürlük, ruhta sağlık demektir.



b) Irade, zorunlu olarak ve daima algıcımızın (müdrike) en iyileridir, diye hükmetti­ği şeylerle belirlenir; tıpkı terazi kefelerinin daima ağır tarafa eğildiği gibi, Voltaire' in bu itiraza vermiş olduğu yanıt da şudur: Far­kında olmaksızın irade ve algıcın o denli küçük varlıkları yaratılır ki. bunların birbiri üzerine etki yaptıkları varsayılır; fakat bu, bir yanılmadır. Yargılayan ve karar veren yalnız bir tek varlık vardır; ve o, yargıladığı zaman, edilgin, karar verdiği zaman, etkin­dir. Etkin olanla edilgin olan arasında hiç bir bağlantı yoktur. Kuşkusuz ki, algıcımızı belirleyen eşyanın ayrımlarıdır. Bu güzel ta­nıma göre. ilgisizlik özgürlüğü varsa, aptal­lar, ahmaklar, hatta hayvanlar, bizden daha özgür olacaklardır ve ne kadar az düşünceye sahip olursak, o kadar özgür olmuş olacak ve eşyanın farklarını o kadar az algılamış ola­cağız. Yani, budalalığımızla orantılı olarak... ki, bu saçmadır ve bunu Voltaire fark etme­miştir. Biz, en iyi olduğuna hükmettiklerimizi seçeriz; fakat, fiziksel zorunlulukla ahlaksal zorunluluk özentiyle ayırt edilmesi gereken iki ayrı şevdir; bu ahlaksal zorunluluk en yetkin, doğal ve fiziksel olan özgürlükle uz­laşabilir.

Belirlemelerimiz (determinatione) ne denli iyi nedenlere dayanırlarsa, yetkinliğe o denli fazla yaklaşırız; en seçkin bîr derece içinde bizden daha yetkin olan varlıkların ve hatta Tanrının özgürlüğünü karakterleyen de bu yetkinliktir.



c) Tanrı, eylemlerimizi yanılmaksızın görür; öyleyse özgür değilim. Voltaire' in bu itiraza verdiği karşılık da şudur: Tanrı’ nın öncelbilimi (prescience), eşyanın varoluşlarının nede­ni değildir. Bu bilimin kendisi de, bu varoluş üzerine kurulmuştur. Bir eylemin yalın bir öncelbilimi meydana gelmeden önce oluştu­rulmuş olmasından sonraki bilgisiyle hiç bir surette farklı olamaz; yani, bir eylemin oluş­turulmadan önceki bilgisiyle oluşturulduktan sonraki bilgisi arasında hiç bir fark yoktur. Tanrısal öncelbilimle insel özgürlüğün uygun­luğunu bilmemekliğimizden, bu uygunluğun anlaşılamaz ya da olmaz olduğu sonucu çıkmaz. Tanrı, özgür yaratıkları yaratabilir. Eğer özgür varlıkları yaratmak, hem de bunların eylemlerini önceden görmek çelişik olsaydı, Tanrı, bu eylemleri, adeta generalin herhan­gi bir kimseye izin verdiğinden bir kralın haberi olmadığı gibi. bu eylemleri bilmemeye razı olacaktı. Tanrının bu öncelbilimi kanıtı insan özgürlüğü aleyhine bazı güçlere sahipse de. Tanrı özgürlüğünü de yıkacak bir kanıt sayılır. Çünkü Tanrı, ne yapacağını da yanılmaksızın önceden görür. Tanrı, özgür eylemlerimizi, zeki bir adamın böyle bir fır­satta karakterini bildiği bir adamın hangi par­tiyi tutacağını az çok önceden görmesi gibi görür, denemez mi?



d) Eğer insan, özgür ise, Tanrı' dan bağım­sız olur. Voltaire bu itiraza karşı, bize verdiği azıcık özgürlük, Tanrının sonsuz gücü­ne asla zarar vermez, der. Zira, bu ilgilen­me de onun sonsuz gücünün eseridir. Voltaire, tüm bunlardan sonra, "insanlık adına bizim biraz olsun özgürlüğe sahip olduğumuzu dü­şününüz. Zira siz, bizlerin birer makine ol­duğumuzu sanıyorsanız, eğlenceleriniz ve kurduğunuz dostluklar ne olacaktır? Büyük ey­lemleriniz ne pahasına yapılmış olacaklardır? zatî şahanelerinin insanlara daha mutlu ve iyi bir hayat bağışlamak için özenmelerine karşı, hangi minneti duymak zorunda kalına­caktır?" (39. Mektup).
ResimResim
Cevapla

“Filozoflar Tarihi - Ünlü Filozoflar” sayfasına dön