Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

Dirimsel Çoşku Ahlakı

o felsefe , bu felsefe , şu felsefe nedir? Işte felsefe akımlarını detaylarıyla bulabileceğiniz bir kaynak.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

Dirimsel Çoşku Ahlakı

Mesaj gönderen denizindibi »

Dirimsel Çoşku Ahlakı

1. Belli bir toplumda , belli bir anda varolan statik bir ahlak vardır; geleneklerin, kurumların içinde sabitleşmiştir; zorunluluk getiren özelliği son incelemede ortak yaşamın gerekirliliğine dayanmaktadır. Diğer taraftan, toplumsal gerekirliliği yaratan yapının yaratıcısı olan yaşama genelde bağlı olan ve coşku dolu dinamik bir ahlâk vardır. Ilk akılcılık, baskı olarak alt-akılcıdır. Ikincisi özlem olarak üst-akılcıdır.

2. Bir alışkanlık şeklinde istence baskı yapan zorunluluğu düşünüyor musunuz? Her zorunluluk kendi arkasından diğer zorunlulukların toplanmış bir yığınını çeker ve böylece kurduğu baskı için hepsinin ağırlığını kullanır. Basit, yalın ahlâksal bir bilinç için zorunluluğun hepsine sahipsiniz. Bu temeldir. ve bu, zorunluluğun en yüksek karmaşıklığa ulaştığı yerde gerektiğinde indirgenebileceği durumdur.

Basit ödevin, hangi anda ve hangi anlamda çok az Kantçı olan "kategorik bir buyruk" biçimini aldığı görülmektedir. Günlük yaşamda bu tür bir buyruğun örneklerini bulmaktan huzursuzluk duyulacaktır. Gerekçesiz ve yanıtsız bir emir olan askeri talimatname "gerekiyor çünkü gerekiyor" demektedir. Ama pekâlâ askere neden göstermeyebiliriz çünkü o bu nedeni tasarımlayacaktır.

Saf bir kategorik buyruk durumu istiyorsak bunu "a priori" olarak kurmamız veya en azından deneyini biçimlendirmemiz gereklidir. Bir düşünce ışığının aydınlattığı ve böylece başkaları için dinlenmeksizin çalıştığı için hata yaptığı değerlendirmesini yapan bir karıncayı düşünelim. Geçici tembellik istekleri, zekanın ışığının aydınlattığı çok kısa bir an sürecektir. Bu anların son noktasında; baskın çıkan içgüdü büyük bir güçle karıncayı işe yöneltirken, içgüdü tarafından yok edilecek zekâ veda anlamında: gerekiyor çünkü gerekiyor , diyecektir. Bu "gerekiyor çünkü gerekiyor", geçici olarak gevşek bırakılan ipin yeniden gerilirken neden olacağı gerilme olan boyun eğilen gerilmenin geçici olarak bilincine varılmasından başka bir şey değildir.

Aynı buyruk, hazırlanacak, uyandığı düş rolünden çıkmaya başlayacak bir uyurgezerin kulağında yankılanır: Hemen yeniden uyurgezerliğin içine düşerse, ortaya çıkacak ve hemen yok olacak olan düşünce için kategorik bir buyruk sözcükler halinde geri dönüşün kaçınılmazlığını ifade edecektir. Kısaca kategorik bir buyruk iç- güdüsel veya uyurgezer yapıdadır. Eğer düşünce ifade edilebilmesine yetecek kadar ve nedenlerini aramaya yetecek kadar olmayan bir zamanda uyanırsa kategorik buyruk bu şekilde sunulur. Ama bu durumda, akıllı bir varlıkta, bir buyruğun, zeki etkinlikten daha fazla olarak yerleşmiş etkinlik, içgüdüsel biçimi ne kadar çok alırsa kategorik biçimi almaya o kadar çok eğilimli olacağı açık değil midir? Ama öncelikle zeki olarak içgüdünün bir taklidine yönelen bir etkinlik tam da insanda alışkanlık olarak adlandırılan şeydir. Ve en güçlü alışkanlık, gücü basit toplumsal tüm alışkanlıkların birikmiş tüm güçlerinden oluşmuş olan alışkanlık zorunlu olarak içgüdüyü en iyi taklit eden alışkanlıktır. Saf olarak yaşanmış bir zorunluluğu tamamen tasarımlanmış ve her türlü akılla doğrulanmış bir zorunluluktan ayıran kısa zaman diliminde zorunluluğun aslında kategoıik buyruk biçimini almış olması şaşırtıcı değil midir: "gerekiyor çünkü gerekiyor"?

3.Ilkel ve saf olarak zorunlu olan şey söylediğimiz şey olduğundan, zorunluluğun yayıldığı, saçıldığı ve hatta onu değiştiren herhangi başka bir şeyin içinde emildiği görülüyor. O halde şimdi tam ahlâkın ne olacağını görelim... Her zaman, içlerinde bu ahlâkın somutlaştığı özel insanlar olmuştur. Hıristiyanlığın azizlerinden önce insanlık Yunan bilgelerini, Israil peygamberlerini, budizmin arahantlarını ve diğerlerini tanımıştır. Mutlak olarak adlandırmanın daha iyi olduğu bu tam ahlâka sahip olmak için her zaman onlara başvurulmuştur Ve hatta bu, şu ana kadar söz konusu edilen ahlâkla incelemesini yaptığımız bu ahlâk arasında, en az ile en çok arası da, iki sınır arasında yalnızca derece farkını değil aynı zama da bir yapı farkını hissettirmektedir.

Birincisi kişilik dışı formüllere ne kadar iyi indirgenirse o kadar saf ve mükemmel olurken, ikincisi, tamamen kendi olmak için, bir örnek haline gelen ayrıcalıklı bir kişilikte somutlaşmalıdır. Birincisinin genelliği bir yasanın evrensel kabulüne dayanırken, ikincisinin genelliği bir modelin ortak taklidine dayanmaktadır. Azizlerin niçin taklitçileri vardır ve iyilikte büyük olan insanlar neden arkalarından yığınları sürüklemişlerdir?

Hiçbir şey istemiyorlar ve buna rağmen elde ediyorlar. Teşvik etmeye gereksinimler yoktur; yalnızca varolurlar; varoluşları bir çağrıdır. Çünkü bu başka ahlâkın özelliği böyledir. Doğal zorunluluk baskıdır veya zorlamadır, buna karşın tam ve mükemrnel ahlâkta bir çağrı vardır.
Ahlakın ve Dinin Iki Kaynağı- Bergson.
Felsefe Yapıtlarından Seçilmiş Metinler-Armand Cuvillier- Çeviri:M.Mukadder Yakupoğlu- Doruk Yayıncılık
ResimResim
Cevapla

“Felsefe Akımları” sayfasına dön