Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

bir düşüncede devr-i daim

Felsefeyle ilgili yazmak , paylaşmak istedikleriniz, söyleyecekleriniz, felsefi düşünceleriniz.. Aşağıdaki bölümlere uymayan diğer tüm paylaşımlarınız bu forumda
Cevapla
Kullanıcı avatarı
denizindibi
Yıldızlaşan Üye
Yıldızlaşan Üye
Mesajlar: 6120
Kayıt: 10 Tem 2008, 16:21
Konum: denizin dibinden....

bir düşüncede devr-i daim

Mesaj gönderen denizindibi »

Günümüzün hayat felsefesi, topyekûn nesilleri, fıtrat kanunlarıyla karşı karşıya getirdi ve onlarla çarpıştırdı. Bugünün insanı, düşünceden tasavvura, tasavvurdan davranışlarına kadar, tabiîliğin karşısında ve yapmacıklarla iç içe... O, hiç düşünmeden hemen hayatın her kesiminde, fıtratı ve fitrîliği hoyratça baltaladı ve kendini sunîlik akımlarına kaptırıp gitti. Düşünüp plânlamasında, düşüncelerini sisteme koymasında; yiyip içme ve yatıp kalkmasında, ferdî ve içtimaî bütün davranışlarında; tâlim ve terbiye gibi rûhu insanlığa yükseltme hamlelerinde ve bu hususdaki sistem ve metodunda: içtimaî ve iktisâdî problemlerini halletmesinde ve dünya ile alâkalı bütün iç ve dış politikasında hep kendinden kaçtı ve haricî kriterlerin tesirinde kaldı.

Ve hele modern ilim ve teknolojik gelişmeler, insanoğlunun gözlerini öylesine kamaştırdı ki, artık o, iki adım ötesini görememekte, ilim ve teknolojinin dışında hiçbir şeye tam güvenememekte, güvenmek bir yana; mevcut teknik imkânlarla her müşkülünü yenip, her problemini çözebileceğine inanacak kadar çarpık kanâatler taşımaktadır.

Halbuki her türlü muvaffakiyetin ilk şartı, iman ve mücadele gücüdür. Gönlünü inançla donatıp, dimağını yüksek düşüncelerin meşcereliği haline getiren kimseler, hayatın her dönemecinde ayrı bir huzur, ayrı bir hazza ererek kendilerini âdetâ cennet bahçelerinde hissederler. Bu iman ve mücadele gücünden mahrum gönüller ise, en küçük zorluklar karşısında sarsılıp ümitsizliğe düşmeye, cesaretlerini yitirip devre dışı kalmaya mahkûmdurlar.

Bugün dünyamızda, oldukça çaplı sayılabilecek bir varoluş kavgasının verildiği; bir ölçüde cehaletin kısmen yenildiği; yararlı bir kısım düşünce sistemlerinin geliştirildiği ve bu sistemlerin azimli, kararlı takipçilerinin bulunduğu; eğer bizim dünyamız için de geçerliyse, bir Rönesansa temel teşkil edebilecek ilmî materyal, düşünce birikimi, kültür ve san'at faaliyetlerinin ümit verici ve sevindirici bir noktaya ulaşmış olduğu; bugüne kadar durmadan alternatifsizliğiyle övünen küfür ve ilhadın fikir plânında bütün bütün iflas ettiği; mukallid ve gezginci ruhların, düşünce dilenciliğinden vazgeçip kendi dünyalarına seyahata karar verdikleri birer gerçektir ve bu millete hizmeti vazife bilenlerin başarı hanelerine kaydedilmesi gerekli olan önemli hadiselerdendir.

Ne var ki bütün bunlar, dünyalardan daha ağır bir ulu düşünceyi tahakkuk ettirmede, yapılması gerekli olan şeylerin sadece bir kısmını teşkil etmektedir. Gerçek güç ve ters yüz edilmez kuvvete gelince o, fikir urbasına bürünmüş her türlü heva ve hevesten sıyrılarak hak düşüncesiyle bütünleşmekte; her yeni teşebbüste şahsî arzu ve isteklerimizi bir tarafa iterek Hakk'ın hoşnutluğunu esas almakta; bilumum yetersiz ve tutarsız davranışlarımızın çehresinde Kudreti Sonsuz'un baş döndürücü irade ve iktidarını müşahede ederek, nefsânîlik, kendi kendimizi putlaştırma, Hakk'ın icraatında kendimize bir pay ayırma gibi şirklerden uzaklaşarak "mülk senin, sikkeyi basan sensin; hüküm de sana aid-dir!" gibi yüksek idrak ve nezih bir anlayışta aranmalıdır.

Şu kat'iyen unutulmamalıdır ki, hayata perestiş, ruhun sefilleşmesi ve insanın, insanî melekelerini kaybederek içten içe çürümesidir. Yaşama zevki, insanı yüceltecek duygular üzerine oturmuş bir dev, azim ve iradenin başına indirilmiş bir balyozdur. Hayat tutkusu, ferdi bohemleştiren bir maraz ve toplumun boynuna takılmış bir kementtir. Fert bu marazdan kurtulacağı, toplum da bu kemendi boynundan atacağı âna kadar, millet meflûç ve bahtsız, vatan da bir "dârülaceze "den ibarettir.

Yükselip semalar ötesine ulaşmak da, en yukarılardan yıkılıp, baş-aşağı bataklığa gömülmek de, bir imtihan gizliliği içinde insana tevdî edilmişdir. Kader-denk pozisyonunu değerlendiren her ferd, sonsuz iradeden göreceği destekle, yükselip erilmezlere erebilmesine mukabil; bu hamle ve bu destekten mahrum bahtsızlar hep dizlerini dövüp acı akıbetlerine ağlayacaklardır.

Ezelden beri Ilâhî âdetler, var olduğu günden bu yana tekvini emirler, hep böyle cereyan etmiş, böyle cereyan ediyor ve böyle cereyan edecektir. Bu Ilâhî bir kanundur ve bu kanuna göre, insanın insanlık semâsına çıkabilmesi için, temiz niyet, sistemli düşünce, sarsılmayan bir azim ve sürekli gayrete ihtiyacı vardır. Bu hususlarda insanoğluna ilk yardım, o daha dünyaya gelmeden önce yapılmış, daha sonraki desteklerin de sözü verilmiştir. Artık ona, hemen her dönemeci itibariyle çeşitli lütûflara mazhar olacağı bu sırlı hayat yolculuğunda, sadece döne döne yükselmek kalıyor.


alıntıdır
ResimResim
Cevapla

“Felsefe Genel Forumu” sayfasına dön