1. sayfa (Toplam 2 sayfa)

mezardan uzanan eL

Gönderilme zamanı: 20 Eki 2008, 18:37
gönderen denizindibi
Serdar on iki yaşındaydı. Bir yıl vardı ki, mahalle arkadaşlarıyla şehir dışındaki top sahasında maç yapmaya gidiyorlardı. Birkaç günde bir öğleden sonra maç yapmaya giderken ağaçlıktan dolanıp top sahasına varıyorlardı. Aslında kestirmeden gitmek vardı ya o zaman da mezarlıktan geçmek gerekiyordu. Bu işe de pek istekli olan yoktu. Bazen maç uzuyor, karanlığa kalıyorlardı. Çocuklar evlerine geç kalmamak için, böyle durumlarda mezarlıktan geçiverelim diye maç bitiminde atıp tutuyorlardı ama mezarlık kapısına gelindiğinde sesler kesiliyordu.

Bir iki derken bu durum bir akşamüstü yine karanlığa kalınmıştı. Maç çok uzamış ve epey geç olmuştu. Dönüşü yok mutlaka mezarlıktan geçiyoruz diyenler yine mezarlık kapısına gelindiğinde susmuştu. Serdar duruma el koymak ihtiyacını hissetmişti. “ Arkadaşlar, arkamda tek sıra olun. Ben sizi mezarlıktan geçiririm “ dedi ve arkadaşlarının arkasında tek sıra olmasını sağladı. Hafif ay ışığı vardı ve kesme taşlardan yapılmış mezarlık içindeki dar yolu aydınlatıyordu. Etraf zifiri karanlıktı. Çocuklar sessizce Serdar’ın peşi sıra ilerlediler. Yolun yarısına gelinmişti ki yan taraftaki mezarlıktan bir el uzandı. “ Tut elimi, benim elimi tut “ diyordu derinden gelen bir ses. Serdar irkildi. Yüreği ağzına gelecekmiş gibi oldu. Çok korktu. Arkasına baktı. Kimse yoktu. Hani arkadaşları neredeydi? Gerisin geriye dönüp kaçmaya başladı. Hızla mezarlıktan çıktı. Hedefi top sahasıydı. Oraya ulaşmak istiyordu. Iki kere arkasına da bakmıştı. Gördükleri tarifi imkansız şeylerdi. Peşinde ölüler vardı.

Serdar top sahasına vardığında bugünkü maçta gol attığı kalenin içine yattı. Arkasında kalenin filesi vardı. Uzanıp tutmaya çalışan olursa fark ederdi. Tehlike gelse gelse önden gelirdi. Böyle bir şey olursa o zamanda ona göre davranırdı. Serdar kalenin içine girdiği andan itibaren peşindekilerin kaybolduğunu anladı. Yine de her an tetikteydi. Gözleri dört bir yana fır dönüyordu. Serdar o gece sabaha kadar uyanık bekledi. Güneşin doğuşunu görmek kimseyi Serdar kadar sevindiremezdi. Derin bir oh çekti ve gerisin geri dönüp mezarlıktan geçerek evine vardı. O el uzanan mezar sessizliğin sesini dinliyordu. Bir hareket yoktu.

Eve giderken ilerde Namıkların evinin önünde bir polis arabası vardı. Galiba yirmi-yirmi beş adam ve kadın vardı. Polisler onlarla konuşuyordu. Eve girdi. Annesi, babası evdeydi. “Oğlum nerede kaldın? Bütün gece neredeydin? “ diye sordular. Serdar olanları anlattı. Babası öğretmendi. Polislerin yanına götürdü. Olayın tek görgü şahidiydi. Polisler, Serdar’ın anlattıklarını dinlediler. Zabıt tuttular. Daha sonra evine geldi. Yemek yedikten sonra uyudu. Ertesi gün kaybolan çocukların aileleri bir evde toplandılar. Serdar olanları onlara da anlattı. Sorulan soruları cevapladı. Inanan da vardı, inanmayan da. Şu bir gerçekti: Ortada kaybolan on dört tane çocuk vardı. Işte buna hepsi inanıyordu.

Mezarlıkta ve top sahasında yapılan araştırmalar sonuçsuz kaldı. Aradan bir ay geçti. Bir ateş yanmıştı ve alev alev yanan ateş sönmüştü. Olanlar unutulmaya başlamıştı. Araştırmalar sırasında Serdar’ın dikkatini mezarcı Mahmut çekmişti. Mezarcı Mahmut, Serdar’ın anlattıklarını doğruluyor ve daha önce de o mezarın yanında bazı çocukların kaybolduğunu söylüyordu. Serdar onun mezarlık içindeki evine gitti. Onunla uzun uzadıya konuştu. Mezarcı Mahmut o mezar alıcı dedenin mezarı diyordu. Doksan iki yaşında ölmüştü. Öteki kaybolan çocuklar geri gelmedi, bunlar da geri gelmez diyordu.

Serdar ve ailesi dört yıl sonra o şehirden taşındılar. Aradan uzun yıllar geçti. Namık, Hikmet, Vahdettin, Mesut…tam otuz beş yıldır yoktular. Serdar geçen yazın yıllar sonra ilk defa o mezarlıktan geçti. Mezarcı Mahmut çoktan ölmüş, vasiyeti üzerine alıcı dedenin mezarının üstüne gömülmüştü. Bu işlemden sonra burada hiç çocuk kaybolmamıştı. Serdar mezarlıktan ayrılırken, çocuk konuşmaları, gülüşmeleri duyar gibi olmuştu.

Gönderilme zamanı: 20 Eki 2008, 18:40
gönderen cr@zy
devam ediyonyaa pess akşama bana uyku yok yanduuumm yanduuummm.. :bidibidisun39:

Gönderilme zamanı: 21 Eki 2008, 09:31
gönderen denizindibi
ama ben dedim cr@zy uyardım senbi :lol2::lol2::lol2:

bak dün ofisten çıkarken ışıkları söndüremedim, arkamdan birileri geliyo falan sandım, bide anahtarımı masamın üstünde unutmuşum , arkadaşım gelene kadar ofis kapısı açık , kapıyla ofis arasında bekledim :bidibidisun13: bi daha da bu bölüme girmiycem yaa :lol2:

Gönderilme zamanı: 21 Eki 2008, 10:05
gönderen gusselim33
ay bu sesler ney daa yeni farkediyorum bu kadarda olmazki canımm korktumm :mrgreen:

Gönderilme zamanı: 21 Eki 2008, 17:31
gönderen su_perisi
bu hikayedeki korku unsuru nerede :lol:

Gönderilme zamanı: 21 Eki 2008, 17:37
gönderen oyun_delisi
burada ses efektleri resimler ve ortamdan dolayı artık herşey br korku unsuruuu.. bak :mrgreen: bu ifadeden bile korktum. neden acaba ne geçiriyor içinden. yoksa başıma geleceklere mi gülüyor dieee

:bidibidisun39:

Gönderilme zamanı: 21 Eki 2008, 17:48
gönderen denizindibi
oyun_delisi yazdı:burada ses efektleri resimler ve ortamdan dolayı artık herşey br korku unsuruuu.. bak :mrgreen: bu ifadeden bile korktum. neden acaba ne geçiriyor içinden. yoksa başıma geleceklere mi gülüyor dieee

:bidibidisun39:

:lol2: :lol2: :lol2: :lol2: :lol2: :lol2:

Gönderilme zamanı: 21 Eki 2008, 17:49
gönderen oyun_delisi
sana hayranım denizindibi.. insanlar korkarken nasıl gülüyosunn yavv helal vallaaa..

Gönderilme zamanı: 21 Eki 2008, 17:52
gönderen denizindibi
oyun_delisi yazdı:sana hayranım denizindibi.. insanlar korkarken nasıl gülüyosunn yavv helal vallaaa..
ama ben sana gülüyorum :lol2:
herşeye verilecek bi cevabın var, bunları yazarkenki halini düşünüyorum :lol2::lol2:

Gönderilme zamanı: 21 Eki 2008, 17:53
gönderen cr@zy
denizindibi korkudan ne yapacağını şaşırdığı için sade gülebiliyo bide akşam gidişini düşünüyo onada gülüyo yazıııkkk akıllı narin denizindibinide kaybettikk :lol2: