ZUHRUF SURESI
Gönderilme zamanı: 25 Ara 2008, 19:02
Zuhruf Suresi
Mekke döneminde inmiştir. 89 âyettir. Sûre, adını 35. âyette geçen "Zühruf" kelimesinden almaktadır. Zühruf yaldız, mücevher, dünya hayatının geçici menfaati anlamlarına gelir. Sûrede başlıca tevhit, iman ve vahyin getirdiği hakikatler ile insanların bu hakikatlere ters düşecek şekilde sırf geçici dünya menfaatlerine bağlanarak sergiledikleri çelişki vurgulanmakta, batıla karşı çıkan ve hakkı tutan şahsiyetler olarak Ibrahim, Mûsâ ve Isa peygamberlerden söz edilmektedir.
Bismillâhir Rahmânir Rahîm
1. Ha, Mim.
2. Bu parlak Kitab'ın kadrini bilin!
3. Doğrusu, Biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur'an yaptık ki akıl erdiresiniz.
4. Ve gerçekten o Bizim nezdimizdeki Ana Kitapta. Çok yüksek, çok hikmetlidir.
5. Siz haddi aşan bir kavim olduğunuz için, şimdi sizden o öğüdü bertaraf mı edeceğiz (bir kenara mı atacağız).
6. Oysa Biz öncekiler arasında nice peygamber gönderdik.
7. kendilerine hiçbir peygamber gelmiyordu ki, onunla kesinkes eğlenmesinler.
8. Onun için Biz onlardan daha sert pençelileri helak ettik. (Kur'an'da) öncekilerin mIsali geçti.
9. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette: "Onları O çok güçlü ve herşeyi bilen yarattı." derler.
10. O ki, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye size yollar açtı.
11. O ki bir ölçü ile yukarıdan su indirmekte ve onunla Ölü bir beldeye hayat neşretmekteyiz, işte siz de (kabirlerinizden) öyle çıkarılacaksınız.
12. Ve O ki bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve yumuşak hayvanlardan bineceğiniz şeyler yaptı.
13. Ki, sırtlarına kurulasınız sonra üzerlerine yerleştiğinizde Rabbinizin nimetini anıp şöyle diy esiniz : "Ne yücedir O Allah ki, bunu bizim hizmetimize vermiş; yoksa biz bunu yanaştıramazdık (kendimize boyun eğdiremezdik).
14. Ve muhakkak biz dönüp dolaşıp Rabbimize varacağız."
15. Böyle iken tuttular kullarından ona bir cüz tasladılar (bir kısmım O'nun bir parçası saydılar). Gerçekten insan çok nankör, açık bir küfürbazdır.
16. Yoksa O, yaratıp durduğu mahluklarından kendine kızlar edindi de oğullarla imtiyazı size mi verdi?
17. Oysa onlardan biri o Rahman'a fırlattığı mesel (yakıştırdığı kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesiliyor da üzüntüsünden yutkunup yutkunup dolukuyor.
18. Ya, onlar süs içinde yetiştirilip de mücadeleye gelince beceremeyecek olan (kız çocukların)ı O'na isnad ediyorlar öyle mi?
19. Onlar, Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi yaptılar. Yaratılışlarında hazır mı bulundular? Şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekilecekler.
20. Bir de dediler ki: "Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık." Bu hususta onların bir bilgileri yoktur, sadece atıyorlar.
21. Yoksa Biz onlara bundan önce bir kitap vermişiz de ona mı tutunuyorlar.
22. Hayır! Hayır, şöyle dediler: "Bizler atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerince giderek murada ereriz."
23. Yine böyle senden önce hangi memlekette bir uyarıcı gönderdikse, onun refah içindeki takımı demişti ki: "Bizler atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız."
24. (Uyarıcı) : "Size atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirdimse de mi?" deyince, onlar: "Biz sizin gönderildiğiniz şeylere inanmıyoruz" dediler.
25. Bunun üzerine Biz de onlardan intikamım aldık. Bak o yalan söylüyorsun diyenlerin sonu nasıl oldu?
26. Bir vakit Ibrahim, babasına ve kavmine: "Haberiniz olsun, ben o sizin taptıklarınızdan beriyim.
27. O beni yaratan başka. O beni doğru yola iletecektir." dedi.
28. O, bu sözü, soyu arasında kalan bir kelime yaptı ki, tevhide dönsünler.
29. Fakat bunları ve atalarını kendilerine hak ve apaçık anlatan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp yaşattım.
30. Yaşattım da kendilerine hak gelince : "Bu bir sihirdir, biz buna inanmayız." dediler.
31. Ve: "Ne olurdu şu Kur'an iki şehirden (Mekke, Taif) bir büyük adama indirilseydi?" dediler.
32. Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların dünya hayatındaki geçimlerini aralarında Biz taksim ettik. Bir kısmım diğerinin üstüne çıkardık ki derecelerle bazısı bazısını tutsun çalıştırsın. Rabbinin rahmeti ise onların toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.
33. Eğer insanlar hep (küfre sapacak) bir ümmet olacak olmasaydı. Biz o Rahman'ı inkar eden kimselerin evlerine muhakkak gümüşten tavanlar ve üzerlerinde çıkacaktan asansörler yapardık.
34. Odalarına kapılar; üzerlerine kurulacakları koltuklar, kanepeler, altın'dan süsler yapardık. Doğrusu bütün bunlar dünya hayatinin geçici metal; ahiret ise Rabbin kalında takva sahipleri içindir.
35. Daha nice altın ziynetler verirdik. Çünkü bunların bizce hiçbir kıymeti yoktur. Bütün bunlar dünya hayatının geçici menfaatinden başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri içindir.
36. Her kim Rahman'ın zikrinden (Kur'an'dan) körlük edip görmemezlikten gelirse Biz ona bir şeytan sardırırız (musallat ederiz), artık o ona arkadaş olur.
37. Muhakkak onlar (şeytanlar) onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru sanırlar.
38. Sonunda Bize geldiği zaman: "Ah! Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı; sen ne kötü arkadaşmışsın!" der.
39. "Böyle söylemek bu gün size hiç de fayda vermez, çünkü zulmettiniz, hepiniz azapta müştereksiniz."
40. O halde sağırlara sen mi işittireceksin. yahut körlere. apaçık bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi doğru yolu göstereceksin?
41. Şu halde şayet Biz seni alıp götürürsek (hayatını sona erdirsek), elbette onlardan intikam alacağız.
42. Yahut onlara yaptığımız tehdidi sana gösterirsek! Şüphesiz Biz onlara bunu yapmaya da muktediriz
43. Sen hemen o sana vahyedilene tutun! Muhakkak ki sen doğru bir yol üzerindesin.
44. Ve muhakkak ki o (Kur'an) hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride bundan sorulacaksınız.
45. Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor: Biz Rahman'dan başka ibadet olunacak ilahlar yapmış mıyız?
46. Andolsun ki, Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve topluluğuna gönderdik. (Musa) vardı : "Haberiniz olsun ben bütün alemlerin Rabbinin peygamberiyim." dedi.
47. Onlara böyle mucizelerimizle vardığında, onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.
48. Onlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki vazgeçerler diye tuttuk onları azaba çektik
49. Bu halde (iken bile) diyorlardı ki: "Ey sihirbaz, sende olan ahdi hürmetine bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık yola geleceğiz."
50. Bunun üzerine kendilerinden azabı açtığımızda hemen cayıverdiler.
51. Firavun, kavminin içinde bağırıp şöyle dedi: "Ey kavmim! Mısır kırallığı ve benim altımdan akan şu nehirler benim değil mi? Artık gözünüzü açsanıza!
52. Yoksa ben şundan dana hayırlı değil miyim ki, o hem zavallı hem de meramını anlatamıyor.
53. Eğer o dediği gibi ise, üzerine altın bilezikler atılsa ya, veya yanında melekler dizilse gelse ya!"
54. Bu şekilde (Firavun) kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler, çünkü dinden çıkmış günahkar bir kavim idiler.
55. Böylece Bizi gazaplandırdıkları zaman Biz de kendilerinden intikam aldık, hepsini birden boğuverdik.
56. Böylece onları sonrakiler için hem bir ibret, hem de bir örnek kıldık.
57. Meryem oğlu Isa bir misal olarak ortaya atıldığında kavmin hemen ondan çığrıştılar
58. "Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?" dediler. Bunu sana sadece bir tartışma olsun diye fırlattılar (ortaya attılar). Doğrusu onlar çok kavgacı bir kavimdirler.
59. Hayır, o (Isa) kendisine nimet verdiğimiz ve Israil oğullarına örnek kıldığımız halis bir kuldur.
60. Dilersek sizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaparız.
61. Gerçekten o (Isa) saat için bir ilimdir (kıyametin yaklaştığım gösteren bir bilgidir). Onun için sakın kıyametin geleceğinden şüpheye düşmeyin de bana uyun, işte tek doğru yol ancak budur.
62. Ve sakın sizi şeytan çelmesin; çünkü o size açık bir düşmandır.
63. Isa da açık mucizelerle geldiği vakit şöyle dedi: "Ben size hikmet ve anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir bölümünü açıklamak üzere geldim. Onun için Allah' tan korkun ve bana itaat edin.
64. Haberiniz olsun Allah benim Rabbim, sizin de Rabbiniz ancak O'dur. Onun için hep O'na ibadet edin! Işte bu tek doğru yoldur."
65. Sonra o gruplar kendi aralarında (Isa hakkında) ihtilafa düştüler. Onun için acı bir günün azabından dolayı vay o zulmedenlerin haline!
66. Hep kıyamete, hiç farkında değillerken onun ansızın başlarına gelivermesine bakıyorlar.
67. O gün Allah'tan korkanlar hariç dostlar, birbirlerine düşmandırlar,.
68. "Ey Benim kullarım! Bugün size hiç korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz de.
69. Benim ayetlerime iman edip de samimi müslüman olan kullarım!
70. Girin cennete siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluklar içinde!"
71. Altından tepsiler ve sürahiler ile üzerlerine dönülür dolaşılır. Nefislerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep oradadır. Ve siz orada ebedi kalacaksınız.
72. Işte bu, sizin yaptığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız cennet!
73. Orada sizin için bir çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.
74. Haberiniz olsun ki suçlular cehennem azabında ebediyyen kalacaklardır.
75. Kendilerinden o azap gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir.
76. Biz onlara zulmetmemişizdir. fakat kendileri zalim idiler.
77. Ve şöyle bağrışmaktadırtar: "Ey Malik, Rabbin (bizi yok edip) işimizi bitiriversin!" O da der ki: "Siz her zaman (burada) duracaksınız."
78. Andolsun ki Biz, size gerçeği gönderdik; fakat çoğunuz gerçekten hoşlanmayanlarsınız.
79. Işi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken Biziz.
80. Yoksa onların sırtarım ve fısıltılarım işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiriz; hem de yanlarında elçilerimiz vardır, yazarlar.
81. De ki: "Rahman'ın bir oğlu olsaydı, ben ona tapanların ilki olurdum."
82. Münezzehtir, yücedir o göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın Rabbi onların nitelendirdikleriden.
83. Şimdi bırak onları dalsınlar, oynaya dursunlar, va'dolunduklan günleri (gelip) çatasıya kadar!
84. O gökte de ilah, yerde de ilahtır. Hikmet sahibi O'dur, herşeyi bilen O'dur.
85. Ve O ne yücedir ki, göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı O'nundur. Kıyamete dair bilgi de O'nun yanındadır. Ve hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.
86. O'ndan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler; ancak bilerek gerçeğe şahitlik eden kimseler başka !
87. Andolsun ki, onlara kendilerin! kimin yarattığım sorsan elbette: "Allah" derler. O halde (haktan) nasıl çevrilirler.
88. Onun (peygamberin) "Ey Rabbim, bunlar muhakkak imana gelmez bir kavimdir." demesi hakkı için söylerim ki:
89. "Şimdi sen onlardan vazgeç de "Selam!" de! Artık ilerde bileceklerdir.
Mekke döneminde inmiştir. 89 âyettir. Sûre, adını 35. âyette geçen "Zühruf" kelimesinden almaktadır. Zühruf yaldız, mücevher, dünya hayatının geçici menfaati anlamlarına gelir. Sûrede başlıca tevhit, iman ve vahyin getirdiği hakikatler ile insanların bu hakikatlere ters düşecek şekilde sırf geçici dünya menfaatlerine bağlanarak sergiledikleri çelişki vurgulanmakta, batıla karşı çıkan ve hakkı tutan şahsiyetler olarak Ibrahim, Mûsâ ve Isa peygamberlerden söz edilmektedir.
Bismillâhir Rahmânir Rahîm
1. Ha, Mim.
2. Bu parlak Kitab'ın kadrini bilin!
3. Doğrusu, Biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur'an yaptık ki akıl erdiresiniz.
4. Ve gerçekten o Bizim nezdimizdeki Ana Kitapta. Çok yüksek, çok hikmetlidir.
5. Siz haddi aşan bir kavim olduğunuz için, şimdi sizden o öğüdü bertaraf mı edeceğiz (bir kenara mı atacağız).
6. Oysa Biz öncekiler arasında nice peygamber gönderdik.
7. kendilerine hiçbir peygamber gelmiyordu ki, onunla kesinkes eğlenmesinler.
8. Onun için Biz onlardan daha sert pençelileri helak ettik. (Kur'an'da) öncekilerin mIsali geçti.
9. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette: "Onları O çok güçlü ve herşeyi bilen yarattı." derler.
10. O ki, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye size yollar açtı.
11. O ki bir ölçü ile yukarıdan su indirmekte ve onunla Ölü bir beldeye hayat neşretmekteyiz, işte siz de (kabirlerinizden) öyle çıkarılacaksınız.
12. Ve O ki bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve yumuşak hayvanlardan bineceğiniz şeyler yaptı.
13. Ki, sırtlarına kurulasınız sonra üzerlerine yerleştiğinizde Rabbinizin nimetini anıp şöyle diy esiniz : "Ne yücedir O Allah ki, bunu bizim hizmetimize vermiş; yoksa biz bunu yanaştıramazdık (kendimize boyun eğdiremezdik).
14. Ve muhakkak biz dönüp dolaşıp Rabbimize varacağız."
15. Böyle iken tuttular kullarından ona bir cüz tasladılar (bir kısmım O'nun bir parçası saydılar). Gerçekten insan çok nankör, açık bir küfürbazdır.
16. Yoksa O, yaratıp durduğu mahluklarından kendine kızlar edindi de oğullarla imtiyazı size mi verdi?
17. Oysa onlardan biri o Rahman'a fırlattığı mesel (yakıştırdığı kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesiliyor da üzüntüsünden yutkunup yutkunup dolukuyor.
18. Ya, onlar süs içinde yetiştirilip de mücadeleye gelince beceremeyecek olan (kız çocukların)ı O'na isnad ediyorlar öyle mi?
19. Onlar, Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi yaptılar. Yaratılışlarında hazır mı bulundular? Şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekilecekler.
20. Bir de dediler ki: "Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık." Bu hususta onların bir bilgileri yoktur, sadece atıyorlar.
21. Yoksa Biz onlara bundan önce bir kitap vermişiz de ona mı tutunuyorlar.
22. Hayır! Hayır, şöyle dediler: "Bizler atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerince giderek murada ereriz."
23. Yine böyle senden önce hangi memlekette bir uyarıcı gönderdikse, onun refah içindeki takımı demişti ki: "Bizler atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız."
24. (Uyarıcı) : "Size atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirdimse de mi?" deyince, onlar: "Biz sizin gönderildiğiniz şeylere inanmıyoruz" dediler.
25. Bunun üzerine Biz de onlardan intikamım aldık. Bak o yalan söylüyorsun diyenlerin sonu nasıl oldu?
26. Bir vakit Ibrahim, babasına ve kavmine: "Haberiniz olsun, ben o sizin taptıklarınızdan beriyim.
27. O beni yaratan başka. O beni doğru yola iletecektir." dedi.
28. O, bu sözü, soyu arasında kalan bir kelime yaptı ki, tevhide dönsünler.
29. Fakat bunları ve atalarını kendilerine hak ve apaçık anlatan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp yaşattım.
30. Yaşattım da kendilerine hak gelince : "Bu bir sihirdir, biz buna inanmayız." dediler.
31. Ve: "Ne olurdu şu Kur'an iki şehirden (Mekke, Taif) bir büyük adama indirilseydi?" dediler.
32. Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların dünya hayatındaki geçimlerini aralarında Biz taksim ettik. Bir kısmım diğerinin üstüne çıkardık ki derecelerle bazısı bazısını tutsun çalıştırsın. Rabbinin rahmeti ise onların toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.
33. Eğer insanlar hep (küfre sapacak) bir ümmet olacak olmasaydı. Biz o Rahman'ı inkar eden kimselerin evlerine muhakkak gümüşten tavanlar ve üzerlerinde çıkacaktan asansörler yapardık.
34. Odalarına kapılar; üzerlerine kurulacakları koltuklar, kanepeler, altın'dan süsler yapardık. Doğrusu bütün bunlar dünya hayatinin geçici metal; ahiret ise Rabbin kalında takva sahipleri içindir.
35. Daha nice altın ziynetler verirdik. Çünkü bunların bizce hiçbir kıymeti yoktur. Bütün bunlar dünya hayatının geçici menfaatinden başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri içindir.
36. Her kim Rahman'ın zikrinden (Kur'an'dan) körlük edip görmemezlikten gelirse Biz ona bir şeytan sardırırız (musallat ederiz), artık o ona arkadaş olur.
37. Muhakkak onlar (şeytanlar) onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru sanırlar.
38. Sonunda Bize geldiği zaman: "Ah! Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı; sen ne kötü arkadaşmışsın!" der.
39. "Böyle söylemek bu gün size hiç de fayda vermez, çünkü zulmettiniz, hepiniz azapta müştereksiniz."
40. O halde sağırlara sen mi işittireceksin. yahut körlere. apaçık bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi doğru yolu göstereceksin?
41. Şu halde şayet Biz seni alıp götürürsek (hayatını sona erdirsek), elbette onlardan intikam alacağız.
42. Yahut onlara yaptığımız tehdidi sana gösterirsek! Şüphesiz Biz onlara bunu yapmaya da muktediriz
43. Sen hemen o sana vahyedilene tutun! Muhakkak ki sen doğru bir yol üzerindesin.
44. Ve muhakkak ki o (Kur'an) hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride bundan sorulacaksınız.
45. Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor: Biz Rahman'dan başka ibadet olunacak ilahlar yapmış mıyız?
46. Andolsun ki, Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve topluluğuna gönderdik. (Musa) vardı : "Haberiniz olsun ben bütün alemlerin Rabbinin peygamberiyim." dedi.
47. Onlara böyle mucizelerimizle vardığında, onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.
48. Onlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki vazgeçerler diye tuttuk onları azaba çektik
49. Bu halde (iken bile) diyorlardı ki: "Ey sihirbaz, sende olan ahdi hürmetine bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık yola geleceğiz."
50. Bunun üzerine kendilerinden azabı açtığımızda hemen cayıverdiler.
51. Firavun, kavminin içinde bağırıp şöyle dedi: "Ey kavmim! Mısır kırallığı ve benim altımdan akan şu nehirler benim değil mi? Artık gözünüzü açsanıza!
52. Yoksa ben şundan dana hayırlı değil miyim ki, o hem zavallı hem de meramını anlatamıyor.
53. Eğer o dediği gibi ise, üzerine altın bilezikler atılsa ya, veya yanında melekler dizilse gelse ya!"
54. Bu şekilde (Firavun) kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler, çünkü dinden çıkmış günahkar bir kavim idiler.
55. Böylece Bizi gazaplandırdıkları zaman Biz de kendilerinden intikam aldık, hepsini birden boğuverdik.
56. Böylece onları sonrakiler için hem bir ibret, hem de bir örnek kıldık.
57. Meryem oğlu Isa bir misal olarak ortaya atıldığında kavmin hemen ondan çığrıştılar
58. "Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?" dediler. Bunu sana sadece bir tartışma olsun diye fırlattılar (ortaya attılar). Doğrusu onlar çok kavgacı bir kavimdirler.
59. Hayır, o (Isa) kendisine nimet verdiğimiz ve Israil oğullarına örnek kıldığımız halis bir kuldur.
60. Dilersek sizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaparız.
61. Gerçekten o (Isa) saat için bir ilimdir (kıyametin yaklaştığım gösteren bir bilgidir). Onun için sakın kıyametin geleceğinden şüpheye düşmeyin de bana uyun, işte tek doğru yol ancak budur.
62. Ve sakın sizi şeytan çelmesin; çünkü o size açık bir düşmandır.
63. Isa da açık mucizelerle geldiği vakit şöyle dedi: "Ben size hikmet ve anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir bölümünü açıklamak üzere geldim. Onun için Allah' tan korkun ve bana itaat edin.
64. Haberiniz olsun Allah benim Rabbim, sizin de Rabbiniz ancak O'dur. Onun için hep O'na ibadet edin! Işte bu tek doğru yoldur."
65. Sonra o gruplar kendi aralarında (Isa hakkında) ihtilafa düştüler. Onun için acı bir günün azabından dolayı vay o zulmedenlerin haline!
66. Hep kıyamete, hiç farkında değillerken onun ansızın başlarına gelivermesine bakıyorlar.
67. O gün Allah'tan korkanlar hariç dostlar, birbirlerine düşmandırlar,.
68. "Ey Benim kullarım! Bugün size hiç korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz de.
69. Benim ayetlerime iman edip de samimi müslüman olan kullarım!
70. Girin cennete siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluklar içinde!"
71. Altından tepsiler ve sürahiler ile üzerlerine dönülür dolaşılır. Nefislerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep oradadır. Ve siz orada ebedi kalacaksınız.
72. Işte bu, sizin yaptığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız cennet!
73. Orada sizin için bir çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.
74. Haberiniz olsun ki suçlular cehennem azabında ebediyyen kalacaklardır.
75. Kendilerinden o azap gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir.
76. Biz onlara zulmetmemişizdir. fakat kendileri zalim idiler.
77. Ve şöyle bağrışmaktadırtar: "Ey Malik, Rabbin (bizi yok edip) işimizi bitiriversin!" O da der ki: "Siz her zaman (burada) duracaksınız."
78. Andolsun ki Biz, size gerçeği gönderdik; fakat çoğunuz gerçekten hoşlanmayanlarsınız.
79. Işi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken Biziz.
80. Yoksa onların sırtarım ve fısıltılarım işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiriz; hem de yanlarında elçilerimiz vardır, yazarlar.
81. De ki: "Rahman'ın bir oğlu olsaydı, ben ona tapanların ilki olurdum."
82. Münezzehtir, yücedir o göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın Rabbi onların nitelendirdikleriden.
83. Şimdi bırak onları dalsınlar, oynaya dursunlar, va'dolunduklan günleri (gelip) çatasıya kadar!
84. O gökte de ilah, yerde de ilahtır. Hikmet sahibi O'dur, herşeyi bilen O'dur.
85. Ve O ne yücedir ki, göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı O'nundur. Kıyamete dair bilgi de O'nun yanındadır. Ve hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.
86. O'ndan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler; ancak bilerek gerçeğe şahitlik eden kimseler başka !
87. Andolsun ki, onlara kendilerin! kimin yarattığım sorsan elbette: "Allah" derler. O halde (haktan) nasıl çevrilirler.
88. Onun (peygamberin) "Ey Rabbim, bunlar muhakkak imana gelmez bir kavimdir." demesi hakkı için söylerim ki:
89. "Şimdi sen onlardan vazgeç de "Selam!" de! Artık ilerde bileceklerdir.