MAIDE SURESI MEALI
Gönderilme zamanı: 09 Ağu 2008, 14:29
Maide Suresi
Medine döneminde inmiştir. 120 âyettir. Sûre adını, 112. ve 114. âyetlerde yer alan "mâide" (sofra) kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca; verilen sözlerin yerine getirilmesi, Israiloğullarının sözlerinde durmamaları, Hristiyanların yanlış inançları, dünyaya düşkünlükleri ve yolsuzlukları, müslümanlar için bazı talimat, uyarı ve dini hükümler konu edilmektedir.
Bismillâhir Rahmânir Rahîm
1. Ey iman edenler, sözleşmelerinizi yerine getiriniz! Ihrama girdiğinizde avlanmayı helal saymamanız şartıyla size, şu okunacak olanların dışındaki hayvanlar helal kılındı. Şüphesiz ki, Allah istediği hükmü koyar.
2. Ey iman edenler, ne Allah'ın şearine =dini merasimlerine, ne haram aya, ne kurbanlık hediyelere, ne gerdanlıklarına, ne de Rablerinin gerek nimetini, gerekse hoşnutluğunu arayarak Beyt-i Haram'a doğru gelenlere sakın saygısızlık etmeyin! Ihramdan çıktığınızsa, isterseniz avlanın. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoydular diye bazılarına karşı beslediğiniz kin, sakın sizi tecavüze sevketmesin! Iyilik ve takva sahibi olmada yardımlaşın, günah ve sınırı aşmada yardımlaşmayın! Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çok çetindir.
3. Size şunlar haram kılındı: Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından yenmiş olup da henüz canlı iken kesmedikleriniz, dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve zararla kısmet paylaşmanız. Bunlar, birer yoldan çıkıştır. Bugün kafirler dininizi söndürebilmekten ümitlerini kestiler; onlardan korkmayın, yalnız benden korkun! Işte bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak müslümanlığa razı oldum. Her kim aşırı açlık durumunda çaresiz kalır da günaha eğilim maksadı olmaksızın, onlardan yemek zorunda olursa, elbette Allah, bağışlayandır, merhamet sahibidir.
4. Sana kendilerine neyin helal edildiğini soruyorlar. De ki: Size bütün temiz nimetler helal edildi. Allah'ın size öğrettiği şekilde eğiterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdiklerinden yiyin ve üzerine besmele çekin, Allah'tan korkun; Çünkü Allah, hesabı çabuk görendir.
5. Bugün temiz nimetler size helal edildi. Kendilerine kitap verilenlerin yemekleri size, sizin yemekleriniz de onlara helaldır. Hür mü'min kadınlarla, sizden önce kendilerine kitap verilenlerin hür kadınları, namusunuzu muhafaza etmek, zina etmemek, gizli dost tutmamak, kendilerine mehirlerini verip nikahlamak şartıyla size helaldır. Her kim şeriatın hükümlerini tanımazsa, bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve o ahirette zarara uğrayacaklardandır.
6. Ey iman edenler, namaza kalkacağınız vakit, yüzlerinizi, dirseklere kadar; ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip topuklara kadar ayaklarınızı (yıkayın). Eğer cünüpseniz tastamam yıkanın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya biriniz hacet yerinden gelmişse ya da kadınlara dokunmuş olup da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin, niyetle o topraktan ellerinize ve yüzlerinize sürün. Allah'ın muradı sizi sıkıntıya koşmak değildir; fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz.
7. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve "Işittik ve itaat ettik." dediğiniz zaman sizden aldığı sözü unutmayın, Allah'tan korkun; çünkü Allah, bütün sinelerin özünü bilir.
8. Ey iman edenler, Allah için duran (gerekeni yapan) hakimler, adalet örneği şahitler olun! Sakın bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin! Adaletli davranın! Takvaya en yakın olan odur. Allah'tan korkun! Çünkü Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
9. Allah, iman edip güzel işler yapanlara, kendilerine hem bağışlanma hem de büyük mükafat olduğuna dair söz verdi.
10. Küfredip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennem sakinleridir.
11. Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki o nimetini anın! Hani bir vakit bir topluluk size el uzatmayı kurmuştu da O, bunların ellerini size dokundurmalarını engellemişti. Siz, hep Allah'tan korkun ve mü'minler yalnız Allah'a dayansınlar!
12. Andolsun ki, Allah, Israil oğullarından söz almıştı, içlerinden on iki kefil de göndermiştik ve Allah: "Haberiniz olsun Ben sizinle beraberim. Andolsun ki, eğer siz namazı kılar, zekatı verir, peygamberime inanır, kendilerine kuvvetle yardım eder ve Allah'a gönülden ödünç verirseniz, kesinlikle günahlarınızı silerim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra içinizden her kim nankörlük edip küfre saparsa, artık düz yolun ortasından sapmış, kendini zayi etmiş olur." diye buyurmuştu.
13. Sonra bu sözleşmelerini bozmaları yüzünden, Biz onları lanetledik ve kalplerini kaskatı ettik. Onlar, kelimleri yerlerinden oynatarak değiştirirler, uyarıldıkları gerçeklerden paylarını almayı unuttular. Içlerinden pek azı dışında, onlardan sürekli bir hainlik görürsün, yine de sen, onları affet ve aldırma! Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.
14. "Biz hıristiyanız." diyenlerden de antlarını almıştık; derken bunlar da uyarıldıkları gerçeklerin birçoğunu unuttular. Biz de aralarına, kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin bıraktık. Yarın Allah, onlara ne sanatlar yaptıklarını bildirecektir.
15. Ey kitap verilenler, şimdi size, kitabınızın gizlemekte olduğunuz birçok yerlerini sizlere açıklayan birçoğunu da geçiveren Peygamberimiz geldi. Işte size Allah'tan bir nur, bir parlak kitap geldi.
16. Allah, rızası ardınca gidenleri onunla kurtuluş yollarına yöneltecek ve izni ile onları karanlıklardan aydınlığa çıkarıp doğru bir yola koyacak.
17. Andolsun ki, "Meryem'im oğlu Mesih, Allah'tır." diyenler kafir olmuşlardır. De ki: "Eğer Allah, Meryem'in oğlu Mesih'i annesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini yok etmek isterse, ondan kim birşey kurtarabilir?" Bütün göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı Allah'ındır, dilediğini yaratır ve Allah herşeye gücü yetendir.
18. Bir de yahudiler ve hıristiyanlar: "Biz Allah'ı oğulları ve sevgilileriyiz." dediler. De ki: "Öyle ise neden size günahlarınızdan dolayı azap ediyor? Doğrusu siz, onun yarattıklarından bir insan topluluğusunuz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. Göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı Allah'ındır ve sonunda dönüş de O'nadır!
19. Ey kitap verilenler, bakınız size, peygamberlerin gelişinin kesintiye uğradığı bir zamanda: "Bize ne müjdeyle sevindirecek bir müjdeci ne de ihtar ile gocunduracak bir uyarıcı gelmedi!" demeyesiniz diye, tatlı ve acı gerçekleri açıklayan elçimiz geldi! Işte size hem müjdeci hem de uyarıcı bir peygamber geldi! Allah, her şeye gücü yetendir.
20. Bir zaman Musa, kavmine: "Ey kavmim, Allah'ın size verdiği nimeti düşünün; çünkü O, içinizden peygamberler gönderdi, sizi hükümdarlar yaptı ve alemlerden hiçbirine vermediğini size verdi.
21. Ey kavmim, haydi Allah'ın sizin için yazdığı Mukaddes Yer'e girin ve gerisin geri dönmeyin, yoksa zarara uğramış olarak perişan olursunuz." demişti.
22. Onlar: "Ey Musa, orada hepsi de zorba bir topluluk var ve onlar oradan çıkmadıkça biz oraya girmeyiz. Eğer onlar çıkarlarsa biz de gireriz." dediler.
23. Allah'ın her ikisine de nimet verdiği, Allah'a karşı gelmekten korkan iki er çıkıp şöyle söyledi: "Onlara kapıdan hücum edin, kapıyı tutun, oraya bir kez girdiniz mi kesinlikle galipsiniz, haydi Allah'a dayanın, gerçekten inanan kimselerseniz!"
24. Onlar: "Ey Musa, onlar orada bulundukça biz asla oraya girmeyiz! Haydi, sen Rabbinle git, ikiniz savaşın; biz işte burada oturacağız!" dediler.
25. Musa: "Ey Rabbim, görüyorsun, ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum; artık bizimle o doğru yoldan çıkmış topluluğun arasını ayır!" dedi.
26. Allah şöyle buyurdu: "Artık orası, onlara kırk yıl yasak edildi. Oldukları yerde sersem sersem dönüp duracaklardır. Artık o yoldan çıkmış topluluğa acıma!"
27. Bir de onlara Adem'in iki oğlunun başından geçen olayı hakkıyla oku! Hani ikisi, birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edildi, diğerininki edilmedi. Bu: "Ben seni kesinlikle öldüreceğim!" dedi. Diğeri: "Allah, ancak kendisinden korkanlarınkini kabul buyurur.
28. Andolsun ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbı olan Allah'tan korkarım.
29. Ben, hem benim hem de kendinin günahını yüklenip cehennemliklerden olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası işte budur!" dedi.
30. Bunun üzerine nefsi ona kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi de tutup onu öldürdü ve artık hüsrana uğrayanlardan olmuştu.
31. Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermesi için yeri deşen bir karga gönderdi. O: "Eyvah, şu karga olup da kardeşimin cesedini gömemedim ha!" dedi ve artık pişmanlığa düşenlerden olmuştu.
32. Bunun için Israiloğullarına kitapta şunu bildirmiş idik: "Her kim bir kişiyi, bir kişi karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuğu olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." Andolsun ki, peygamberlerimiz onlara apaçık delillerle geldiler de sonra içlerinden bir çoğu, bütün bunların arkasından hala yeryüzünde bozgunculuk ve cinayette çizgiyi aşmaktadırlar.
33. Allah'a ve peygamberine karşı savaşmaya kalkışan ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, öldürülmelerinden veya asılmalarından veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesinden veya bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu, onların dünyada çekecekleri bir zillettir. Ahirette ise kendilerine büyük bir azap vardır.
34. Ancak, siz kendilerini ele geçirmeden önce tevbe edenleri olursa, biliniz ki, Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
35. Ey iman edenler, Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya vesile arayın, O'nun yolunda cihad edin ki, mutluluğa erebilesiniz.
36. Şüphesiz, o küfredenler, yeryüzündekilerin hepsi ve bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için tümünü fidye verecek olsalar, yine kendilerinden kabul edilmez. Onlara elem veren bir azap vardır.
37. Onlar, ateşten çıkmak isteyecekler, fakat ondan çıkacak değillerdir. Onlara boyuna sürüp gidecek bir azap vardır.
38. Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadın, suçları sabitleşince, yaptıklarının karşılığı ve Allah tarafından kelepçek (caydırıcı bir ceza olmak üzere) ellerini kesin. Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.
39. Böyle iken her kim de yaptığı zulmün ardından tevbe edip dürüstlüğe dönerse, Allah elbette tevbesini kabul eder, çünkü gerçekten Allah, bağışlayan ve merhamet edendir.
40. Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır, dilediğini azaba çeker, dilediğinin günahını bağışlar. Allah herşeye gücü yetendir.
41. Ey şanlı Peygamber, gerek ağızlarıyla "Biz inandık." deyip de kalpleriyle inanmayanlardan, gerekse yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin! Onlar yalancılık etmek için dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler, yerli yerinde söylenen kelimeleri sonradan değiştirirler, "Size böyle fetva verilirse tutun, verilmezse sakının!" derler. Allah, kimin fitneye düşmesini dilerse sen onun lehine Allah'tan hiçbir şey koparamazsın. Onlar, öyle kimselerdir ki, Allah, kalplerini temizlemek istememiştir. Onların hakları dünyada zillet ahirette de büyük bir azaptır.
42. Onlar, sürekli yalancılık için dinler, boyuna haram yerler. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hükmet, istersen onlardan yüz çevir. Eğer yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Şayet hükmedersen, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, adaletli kimseleri sever.
43. Içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken seni nasıl hakem yapıyorlar, sonra arkasından ne diye dönüyorlar? Öylelerin müminlerle alakası yoktur.
44. Gerçekten Biz, içinde bir hidayet, bir nur bulunan Tevrat'ı indirdik. Kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bir de Allah dostları ve ilim adamları da Allah'ın kitabını muhafaza etmekle görevli olmaları ve üzerine şahit olmaları dolayısıyla onunla hüküm verirlerdi. Artık insanlardan korkmayın, Benden korkun ve Benim ayetlerimi birkaç paraya değişmeyin! Ey hakimler, her kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, onlar hep kafirlerdir.
45. Biz, onda onların üzerine şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, dişe diş, yaralamada ödeşme. Kim de bu hakkını sadakasına sayarsa, o, günahlarının bağışlanmasına vesile olur. Her kim de Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, onlar hep zalimlerdir.
46. Arkadan da o peygamberlerin izleri üzerinde Meryem'in oğlu Isa'yı, önündeki Tevrat'ı bir doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona içinde bir hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayıcı ve takva sahipleri için bir hidayet ve öğüt olmak üzere Incil'i verdik.
47. Incil'e inananlar da Allah'ın onun içinde indirdiği ile hükmetsin. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, onlar dinden çıkmış günahkarlardır.
48. Sana da önünde bulunan kitapları doğrulayıcı ve onlara bir şahit olmak üzere bu hak kitabı indirdik; onun için sen de aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, sana gelen gerçekten ayrılıp da onların arzuları arkasından gitme! Her biriniz için bir kanun ve bir yol tayin ettik. Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat sizi, her birinize verdiği şeylerde imtihan edecek. O halde durmayın, hayırlı işlerde yarışın. Nihayet dönüşünüz hep Allah'adır. O zaman O, hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
49. Ve şu emri indirdik: "Aralarında yalnız Allah'ın indirdiği ile hükmet, onların keyiflerine uyma ve onların Allah'ın indirdiği hükümlerin birinden seni şaşırtmalarından sakın! Yine yüz çevirirlerse bil ki, Allah, onların bazı günahları sebebiyle, başlarına bir bela getirmek istiyor. Her halde insanlardan birçoğu Allah yolundan çıkmışlardır.
50. Durmuşlar da onlar cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kimmiş Allah'tan daha güzel hüküm verecek? Fakat bunu inancı kesin bir kavim anlar.
51. Ey iman edenler, yahudilerle hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. Içinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak o da onlardandır. Allah ise zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.
52. Onun için yüreklerind münafıklık derdi olanların: "Ne yapalım, başımıza tersine bir devrin gelmesinden korkuyoruz." diyerek onların içine koşup durduklarını görürsün. Umulur ki, Allah, yakında o zaferi getirir veya katından bir emir buyurur da içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.
53. Iman edenler de: "O sizinle birlikte olduklarına dair Allah'a olanca güçleriyle yemin edenler şunlar mı? Onların bütün çabaları boşa gitti de en büyük zarara uğradılar." derler.
54. Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, duysun: Allah onların yerine, kendisinin sevdiği, onların da kendisini seveceği, mü'minlere karşı boyunları aşağıda, kafirlere karşı başları yukarıda, Allah yolunda savaşan, dil uzatanın kınamasından korkmayan bir kavim getirir. Işte o, Allah'ın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah, ihsanı bol, herşeyi bilendir.
55. Sizin dostunuz önce Allah, sonra peygamberi, sonra namaza devam eden ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek zekat veren mü'minlerdir,
56. Ve her kim Allah'a, peygamberine ve iman edenlere dost olursa, şüphe yok ki, ancak Allah'tan yana olanlar üstün geleceklerdir.
57. Ey iman edenler, ne sizden önce kitap verilenlerden dininizi eğlenceye alıp oyuncak yerine koyanları ne de kafirleri dost tutmayın! Allah'tan korkun, eğer inananlar iseniz.
58. Namaz için ezan okuduğunuz zaman, onu bir eğlence ve oyun yerine koyuyorlar. Işte bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.
59. De ki: "Ey kitap verilenler, siz yalnızca Allah'a inanmamızdan; bize indirilene ve daha önce indirilene inanmamızdan, bir de çoğunuz doğru yoldan çıkmış olduğunuzdan dolayı bizden hoşlanmıyorsunuz."
60. De ki: "Allah yanında cezaca bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah'ın la'net ettiği, gazabına uğrattığı, kendilerini maymunlara ve domuzlara dönüştürdüğü kimselerle Tağut'a tapanlar, işte bunlar, yerleri en kötü yer olan ve doğru yoldan en çok sapanlardır."
61. Size geldiklerinde: "Biz inandık." derler. Oysa yanınıza kafir girmiş kafir çıkmışlardır. Allah ise onların neler sakladıklarını kendilerinden daha iyi bilir.
62. Onlardan birçoğunun, günaha girmek, haksızlık yapmak ve haram yemek için sür'at yarışı yaptıklarını görürsün. Yaptıkları ise ne kötü!
63. Bari Allah dostları ve bilginleri, onları yalan söylemekten ve haram yemekten alıkoysaydılar. Ne kötü bir sanata alışmışlar!
64. Bir de Yahudiler: "Allah'ın eli bağlıdır." dediler ve dedikleri yüzünden elleri bağlandı ve la'netlendiler. Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi nimet veriyor. Andolsun ki, sana Rabbinden indirilenler, onlardan birçoğunun azgınlığını küfrünü artıracaktır. Bununla birlikte, aralarına kıyamete kadar sürecek olan bir düşmanlık ve kin bıraktık. Her ne zaman savaş için bir ateş tutuşturdularsa, Allah onu söndürdü. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.
65. Eğer kitap verilenler iman edip Allah'tan korksalardı, şüphesiz onların kötülüklerini örter ve onları nimeti bol cennetlere koyardık.
66. Eğer onlar Tevrat'ı, Incil'i ve Rablerinden kendilerine indirileni doğruca uygulasalardı, hem üstlerinden hem de ayaklarının altlarında olanlardan yerlerdi. Içlerinden orta yolu tutan bir ümmet de yok değil; fakat çoğu ne kötü işler yapıyorlar!
67. Ey şanlı Peygamber, sana Rabbinden her indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan onun elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Emin ol, Allah, kafirleri muratlarına erdirmeyecektir.
68. De ki: "Ey kitap verilenler, siz Tevrat'ı, Incil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz." Andolsun ki, Rabbinden sana indirilen -bu Kur'an-, onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. O halde kafirlere acıyacağın tutmasın!
69. Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlar her kim Allah'a ve ahiret gününe iman edip de dürüstçe çalışırsa, artık onlara korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir.
70. Andolsun ki, Biz Israiloğullarından teminat aldık ve kendilerine peygamberler gönderdik. Canlarının istemediği bir hükümle bir peygamber geldikçe, bir takımına yalancı dediler bir takımını da öldürüyorlardı.
71. Ve başlarına bir fitne kopmayacak sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah, tevbelerini kabul buyurdu, sonra içlerinden birçoğu tekrar kör ve sağır kesildiler. Şimdi de Allah, ne yapıyorlar görüyor.
72. "Meryem oğlu Mesih Allah'tır." diyenler kesinlikle kafir oldular. Oysa Mesih şöyle demişti: "Ey Israiloğulları, hepiniz benim de sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin! Kim Allah'a ortak koşarsa, Allah ona cennetini yasak etmiştir, varacağı yer ateştir ve zulmedenlerin yardımcıları yoktur."
73. "Allah, üçün üçüncüsüdür." Diyenler elbette kafir oldu. Oysa, bir tek ilahtan başka ilah yoktur. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kafir olarak kalanlara kesinlikle pek acı veren bir azap dokunacaktır.
74. Bunlar hala Allah'a tevbe edip O'ndan bağışlanmalarını dilemeyecekler mi? Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
75. Meryem'in oğlu Mesih yalnızca bir peygamberdir. Ondan önce de bir çok peygamberler gelip geçti. Annesi de gayet doğru bir kadındır. Ikisi de yemek yerlerdi. Bak biz onlara ayetlerimizi nasıl açık anlatıyoruz! Sonra da nasıl çevrildiklerine bir bak!
76. De ki: "Siz Allah'ı bırakıp da size kendiliklerinden ne zarar ne de yarar verme gücü bulunmayan şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa herşeyi işiten ve bilen yalnız Allah'tır.
77. De ki: "Ey kitap verilenler, dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın ve bundan önce şaşmış, birçoklarını da şaşırtmış ve yolun doğrusundan sapmış bir kavmin keyifleri ardından gitmeyin!"
78. Israiloğullarından o küfredenler, hem Davud'un hem de Meryem'in oğlu Isa'nın dili ile lanetlendiler. Bu, onların isyan etmeleri ve hakkın sınırlarını aşmakta olmaları yüzündendi.
79. Işledikleri bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmezlerdi. Gerçekten ne kötü iş yapıyorlardı!
80. Onlardan birçoğunun Allah'ı tanımayanlara yardakçılık ettiklerini görürsün. Elbette ki, onların kendileri için takdim ettiği hediye ne çirkin! Allah onlara gazap etmiştir ve sonsuza kadar azapta kalacaklardır.
81. Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inansalardı, o kafirleri dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu imandan uzak fasıklardır.
82. Insanların inananlara düşmanlık bakımından en azılısı olarak herhalde yahudilerle Allah'a ortak koşanları bulacaksın. Inananlara dostluk bakımından en yakın olarak da her halde "Biz hıristiyanlarız." diyenleri bulacaksın. Bunun sebebi, onların içinde bilgin keşişlerin ve dünyayı terk etmiş rahiplerin bulunmasıdır ve bunlar büyüklük taslamazlar.
83. Peygambere indirileni dinledikleri zaman onun hak olduğuna aşinalıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup boşandığını görürsün. Onlar: "Ey bizim Rabbimiz, inandık iman getirdik, şimdi Sen bizi şahitlik yapanlarla beraber yaz!
84. Rabbimizin bizi iyilerle birlikte bulundurmasını gönülden arzu ederken, biz ne diye Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım." derler.
85. Böyle demelerine karşılık Allah da kendilerine mükafat olarak altlarından ırmaklar akan cennetleri içlerinde ebedi kalmak üzere verdi. Işte iyilik yapanların mükafatı budur.
86. Küfredip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar hep cehennem ehlidirler.
87. Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı nimetlerin hoşlarını kendinize haram kılmayın, aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.
88. Hem Allah'ın size rızık olarak verdiği nimetlerden helal ve temiz olarak yiyin hem de kendisine inanmış olduğunuz Allah'tan korkun!
89. Allah, bilmeyerek yaptığınız boş yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile kendinizi bağladığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti çoluk-çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. Işte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti bu! Bununlar beraber, yeminlerinizi gözetin. Allah size hükümlerini böylece açıklıyor ki, şükredesiniz.
90. Ey iman edenler, içki, kumar, putlar ve kısmet çekilen zarlar, hep şeytan işi, murdar bir şeydir. Onun için siz ondan kaçın ki yakayı kurtarasınız.
91. Ey iman edenler, içki, kumar, putlar ve kısmet çekilen zarlar, hep şeytan işi, murdar bir şeydir. Onun için siz ondan kaçın ki yakayı kurtarasınız. Şeytan, içki ve kumarla sadece aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazı kılmaktan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyorsunuz değil mi?
92. Allah'ı ve peygamberleri dinleyin, karşı gelmekten sakının! Eğer kulak asmazsanız biliniz ki, elçimize düşen sadece açık bir tebliğden ibarettir.
93. Iman edip yararlı işler yapan kimseler bundan böyle (Allah'tan) korktukları, imanlarında sebat ettikleri, yararlı işler yapmaya devam ettikleri, sonra sakındıkları ve imanlarında iyice sağlamlaştıkları, yine sakınmakla beraber her yaptığını güzel yapan kişi mertebesine erdikleri takdirde, daha önce (haramı) tatmalarından ötürü kendilerine bir günah yoktur. Allah iyi davrananları sever.
94. Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, Allah sizi elleriniz ve mızraklarınızın erişeceği bolluk içinde bir avla sınayacak ki, gıyabında kendisinden korkanlar meydana çıksın. Kim bunun üzerine saldırıda bulunursa ona gayet acı bir azap vardır.
95. Ey iman edenler, sizler ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. Içinizden kim onu kasten öldürürse Kabe'ye varacak bir kurbanlık olmak üzere öldürdüğü hayvanın dengi bir ceza vardır ki, buna aranızdan adalet sahibi iki kişi hükmeder. Veya bir keffaret vardır ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki bu şekilde yaptığının vebalini tatsın. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim bir daha yaparsa Allah onun intikamını alacak. Allah, azizdir, intikamı vardır.
96. Deniz avı ve onu yemek, size ve yolculukta olanlarınıza yiyecek olmak üzere helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı bulunduğunuz sürece size haram kılındı. Huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tan korkun!
97. Allah Ka'be'yi, o Beyt-i Haram'ı insanlar için hayat kaynağı yaptı, o haram ayı, boyunları bağsı ve bağlı kurbanlıkları da. Bütün bunlar, Allah'ın göklerde ve yerde olanları bildiğini, sizin de bilmeniz içindir. Gerçekten Allah herşeyi bilendir.
98. Biliniz ki Allah, hem azabı çok şiddetli, hem de bağışlayan ve merhamet edendir.
99. Peygamberin üzerine düşen sadece tebliğdir. Açıkladığınız ve gizlediğiniz şeylerin hepsini bilecek olan ise, ancak Allah'tır.
100. De ki: "Pis ile temiz bir olmaz, pis olanın çokluğu tuhafına gitse bile. O halde ey temiz özü, düşünür beyni olanlar, Allah'a sığının ki, kurtuluşa eresiniz!
101. Ey iman edenler, size açıklanınca fenanıza gidecek şeyleri sormayın! Oysa Kur'an indirildiği esnada sorarsanız, onlar size açıklanır. Allah onları şimdilik affetmiştir. Allah, çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır.
102. Nitekim, böyle meseleleri sizden evvel bir topluluk sordu da sonra bu yüzden kafir oldular.
103. Allah, ne kulağı yarılan, ne salma bırakılan, ne erkek-dişi ikizler doğuran, ne de on defa doğurması yüzünden yük vurulamayan hayvanların (adanmasını) meşru kılmadı. Fakat küfreden kimseler, Allah adına yalan söyleyerek O'na iftira ediyorlar. Çoklarının da aklı ermez.
104. Bunlara: "Gelin Allah'ın indirdiği hükümlere ve peygambere." denildiği zaman: "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter!" derler. Ya ataları birşey bilmeyen ve doğru yolda bulunmayan kimseler idiyseler de mi?
105. Ey iman edenler, siz kendinizi düzeltmeye bakın; siz doğru gittikten sonra öte taraftan sapıtanlar size ziyan dokunduramaz. Hepinizin varışı sonunda Allah'adır. O size neler yaptıklarınızı o zaman haber verecektir.
106. Ey iman edenler, herhangi birinize ölüm emareleri geldiğinde, vasiyette bulunurken, kendi içinizden iki adaletli şahit veya yolculukta olup da ölüm musibeti başınıza geldiyse sizden olmayan iki şahit tutun. Bunları namazdan sonra alıkorsunuz. Şüphelendiğiniz takdirde de şöyle yemin ederler: " Vallahi akraba da olsa yeminimizi hiçbir şeyle değişmeyiz, Allah için şahitliği de gizlemeyiz, yoksa biz o zaman şüphesiz günaha girenlerden oluruz."
107. Eğer bu şahitlerin bir günah işledikleri anlaşılırsa o vakit tercihe şayan olan bu iki kişinin yerine, bunların aleyhlerinde bulundukları karşı taraftan iki şahit dikilir, bunlar da şöyle yemin ederler: "Vallahi bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur, biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik, aksi halde şüphesiz zalimlerden oluruz."
108. Işte bu, şahitliği gerektiği gibi yapmalarına veya yeminlerinden sonra, yeminlerinin kabul edilmemesinden korkmalarına en yakın bir çaredir. Allah'tan korkun ve söyleneni iyi dinleyin! Çünkü Allah fasıklar topluluğunu doğru yola çıkarmaz.
109. Allah bütün Resulleri toplayacağı o günde: "Size ne cevap verildi." diye soracak. Onlar da: "Bizim bir bilgimiz yok, gizli olanları bilen ancak Sensin Sen!" diyecekler.
110. Allah o günde şöyle buyuracak: "Ey Meryem oğlu Isa, sana ve anana olan nimetimi düşün; hani seni Cebrail ile destekledim, insanlarla hem beşikte hem de yetişkin iken konuşuyordun; sana yazı yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı ve Incil'i öğrettim. Hani Benim iznimle çamurdan kuş biçiminde birşey yapıyordun, içine üflüyordun da Benim iznim ile bir kuş oluveriyordu; anadan doğma körü ve abraşlıyı Benim iznimle iyi ediyordun; hani ölüleri Benim iznimle diriltiyordun ve hani Israiloğullarına açık delillerle geldiğinde, onlardan inkar edenler: "Bu apaçık bir büyüden başka birşey değildir." demişlerdi de, seni onlardan kurtarmıştım. Allah bütün Resulleri toplayacağı o günde: "Size ne cevap verildi." diye soracak. Onlar da: "Bizim bir bilgimiz yok, gizli olanları bilen ancak Sensin Sen!" diyecekler.
111. Ve hani Havarilere: "Bana ve Resulüme iman edin!" diye emretmiştim, onlar da: "Iman ettik, bizim şüphesiz müslüman olduğumuza şahit ol!" demişlerdi.
112. Bir vakit Havariler: "Ey Meryem oğlu Isa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi de Isa da: "Inanıyorsanız Allah'tan korkun!" demişti.
113. Onlar: "Biz istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz mütmain olsun da senin bize doğru söylediğini bilelim ve onu -Allah'ın indireceği sofrayı- bizzat görenlerden olalım." dediler.
114. Meryem oğlu Isa şöyle yalvardı: "Allah, ey bizim yegane Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve kudretinden bir nişane olsun! Bizleri rızıklandır. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın!"
115. Allah buyurdu ki: "Ben onu size muhakkak indiririm. Fakat bundan sonra içinizden kim nankörlük ederse, Ben onu kainatta hiç kimseye yapmayacağım bir azap ile cezalandırırım.
116. Ve Allah şöyle buyurduğu zaman: "Ey Meryem oğlu Isa, sen misin o insanlara "Beni ve o anamı Allah yanında iki tanrı edinin." diyen?" "Haşa, dedi, sen her türlü eksikliklerden münezzehsin ya Rab! Benim için gerçek olmayan bir sözü söylemem bana yakışmaz. Eğer söylemiş olsaydım elbette Sen bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ben ise Senin zatında olanı bilmem! Şüphesiz Sen, gizlilikleri çok iyi bilensin.
117. Sen bana ne emrettinse, ben onlara sadece onu söyledim. Hep "Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin!" dedim. Aralarında bulunduğum müddetçe üzerlerinde kontrolcü idim. Ne zaman ki beni içlerinden aldın, onları gözetleyen yalnız Sen kaldın. Zaten Sen herşeye şahitsin.
118. Eğer Sen onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan yine şüphe yok ki sen çok güçlü ve hikmet sahibisin."
119. Allah buyurur ki: "Işte bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlar için, altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan. Işte o büyük kurtuluş budur.
120. Bütün o göklerin, yerin ve onlarda olan herşeyin hükümranlığı Allah'ındır. O, herşeye daima gücü yetendir.
Medine döneminde inmiştir. 120 âyettir. Sûre adını, 112. ve 114. âyetlerde yer alan "mâide" (sofra) kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca; verilen sözlerin yerine getirilmesi, Israiloğullarının sözlerinde durmamaları, Hristiyanların yanlış inançları, dünyaya düşkünlükleri ve yolsuzlukları, müslümanlar için bazı talimat, uyarı ve dini hükümler konu edilmektedir.
Bismillâhir Rahmânir Rahîm
1. Ey iman edenler, sözleşmelerinizi yerine getiriniz! Ihrama girdiğinizde avlanmayı helal saymamanız şartıyla size, şu okunacak olanların dışındaki hayvanlar helal kılındı. Şüphesiz ki, Allah istediği hükmü koyar.
2. Ey iman edenler, ne Allah'ın şearine =dini merasimlerine, ne haram aya, ne kurbanlık hediyelere, ne gerdanlıklarına, ne de Rablerinin gerek nimetini, gerekse hoşnutluğunu arayarak Beyt-i Haram'a doğru gelenlere sakın saygısızlık etmeyin! Ihramdan çıktığınızsa, isterseniz avlanın. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoydular diye bazılarına karşı beslediğiniz kin, sakın sizi tecavüze sevketmesin! Iyilik ve takva sahibi olmada yardımlaşın, günah ve sınırı aşmada yardımlaşmayın! Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çok çetindir.
3. Size şunlar haram kılındı: Ölü, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından yenmiş olup da henüz canlı iken kesmedikleriniz, dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve zararla kısmet paylaşmanız. Bunlar, birer yoldan çıkıştır. Bugün kafirler dininizi söndürebilmekten ümitlerini kestiler; onlardan korkmayın, yalnız benden korkun! Işte bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak müslümanlığa razı oldum. Her kim aşırı açlık durumunda çaresiz kalır da günaha eğilim maksadı olmaksızın, onlardan yemek zorunda olursa, elbette Allah, bağışlayandır, merhamet sahibidir.
4. Sana kendilerine neyin helal edildiğini soruyorlar. De ki: Size bütün temiz nimetler helal edildi. Allah'ın size öğrettiği şekilde eğiterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdiklerinden yiyin ve üzerine besmele çekin, Allah'tan korkun; Çünkü Allah, hesabı çabuk görendir.
5. Bugün temiz nimetler size helal edildi. Kendilerine kitap verilenlerin yemekleri size, sizin yemekleriniz de onlara helaldır. Hür mü'min kadınlarla, sizden önce kendilerine kitap verilenlerin hür kadınları, namusunuzu muhafaza etmek, zina etmemek, gizli dost tutmamak, kendilerine mehirlerini verip nikahlamak şartıyla size helaldır. Her kim şeriatın hükümlerini tanımazsa, bütün yaptıkları boşa gitmiştir ve o ahirette zarara uğrayacaklardandır.
6. Ey iman edenler, namaza kalkacağınız vakit, yüzlerinizi, dirseklere kadar; ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip topuklara kadar ayaklarınızı (yıkayın). Eğer cünüpseniz tastamam yıkanın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz veya biriniz hacet yerinden gelmişse ya da kadınlara dokunmuş olup da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin, niyetle o topraktan ellerinize ve yüzlerinize sürün. Allah'ın muradı sizi sıkıntıya koşmak değildir; fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz.
7. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve "Işittik ve itaat ettik." dediğiniz zaman sizden aldığı sözü unutmayın, Allah'tan korkun; çünkü Allah, bütün sinelerin özünü bilir.
8. Ey iman edenler, Allah için duran (gerekeni yapan) hakimler, adalet örneği şahitler olun! Sakın bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin! Adaletli davranın! Takvaya en yakın olan odur. Allah'tan korkun! Çünkü Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
9. Allah, iman edip güzel işler yapanlara, kendilerine hem bağışlanma hem de büyük mükafat olduğuna dair söz verdi.
10. Küfredip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennem sakinleridir.
11. Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki o nimetini anın! Hani bir vakit bir topluluk size el uzatmayı kurmuştu da O, bunların ellerini size dokundurmalarını engellemişti. Siz, hep Allah'tan korkun ve mü'minler yalnız Allah'a dayansınlar!
12. Andolsun ki, Allah, Israil oğullarından söz almıştı, içlerinden on iki kefil de göndermiştik ve Allah: "Haberiniz olsun Ben sizinle beraberim. Andolsun ki, eğer siz namazı kılar, zekatı verir, peygamberime inanır, kendilerine kuvvetle yardım eder ve Allah'a gönülden ödünç verirseniz, kesinlikle günahlarınızı silerim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra içinizden her kim nankörlük edip küfre saparsa, artık düz yolun ortasından sapmış, kendini zayi etmiş olur." diye buyurmuştu.
13. Sonra bu sözleşmelerini bozmaları yüzünden, Biz onları lanetledik ve kalplerini kaskatı ettik. Onlar, kelimleri yerlerinden oynatarak değiştirirler, uyarıldıkları gerçeklerden paylarını almayı unuttular. Içlerinden pek azı dışında, onlardan sürekli bir hainlik görürsün, yine de sen, onları affet ve aldırma! Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.
14. "Biz hıristiyanız." diyenlerden de antlarını almıştık; derken bunlar da uyarıldıkları gerçeklerin birçoğunu unuttular. Biz de aralarına, kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin bıraktık. Yarın Allah, onlara ne sanatlar yaptıklarını bildirecektir.
15. Ey kitap verilenler, şimdi size, kitabınızın gizlemekte olduğunuz birçok yerlerini sizlere açıklayan birçoğunu da geçiveren Peygamberimiz geldi. Işte size Allah'tan bir nur, bir parlak kitap geldi.
16. Allah, rızası ardınca gidenleri onunla kurtuluş yollarına yöneltecek ve izni ile onları karanlıklardan aydınlığa çıkarıp doğru bir yola koyacak.
17. Andolsun ki, "Meryem'im oğlu Mesih, Allah'tır." diyenler kafir olmuşlardır. De ki: "Eğer Allah, Meryem'in oğlu Mesih'i annesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini yok etmek isterse, ondan kim birşey kurtarabilir?" Bütün göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı Allah'ındır, dilediğini yaratır ve Allah herşeye gücü yetendir.
18. Bir de yahudiler ve hıristiyanlar: "Biz Allah'ı oğulları ve sevgilileriyiz." dediler. De ki: "Öyle ise neden size günahlarınızdan dolayı azap ediyor? Doğrusu siz, onun yarattıklarından bir insan topluluğusunuz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. Göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı Allah'ındır ve sonunda dönüş de O'nadır!
19. Ey kitap verilenler, bakınız size, peygamberlerin gelişinin kesintiye uğradığı bir zamanda: "Bize ne müjdeyle sevindirecek bir müjdeci ne de ihtar ile gocunduracak bir uyarıcı gelmedi!" demeyesiniz diye, tatlı ve acı gerçekleri açıklayan elçimiz geldi! Işte size hem müjdeci hem de uyarıcı bir peygamber geldi! Allah, her şeye gücü yetendir.
20. Bir zaman Musa, kavmine: "Ey kavmim, Allah'ın size verdiği nimeti düşünün; çünkü O, içinizden peygamberler gönderdi, sizi hükümdarlar yaptı ve alemlerden hiçbirine vermediğini size verdi.
21. Ey kavmim, haydi Allah'ın sizin için yazdığı Mukaddes Yer'e girin ve gerisin geri dönmeyin, yoksa zarara uğramış olarak perişan olursunuz." demişti.
22. Onlar: "Ey Musa, orada hepsi de zorba bir topluluk var ve onlar oradan çıkmadıkça biz oraya girmeyiz. Eğer onlar çıkarlarsa biz de gireriz." dediler.
23. Allah'ın her ikisine de nimet verdiği, Allah'a karşı gelmekten korkan iki er çıkıp şöyle söyledi: "Onlara kapıdan hücum edin, kapıyı tutun, oraya bir kez girdiniz mi kesinlikle galipsiniz, haydi Allah'a dayanın, gerçekten inanan kimselerseniz!"
24. Onlar: "Ey Musa, onlar orada bulundukça biz asla oraya girmeyiz! Haydi, sen Rabbinle git, ikiniz savaşın; biz işte burada oturacağız!" dediler.
25. Musa: "Ey Rabbim, görüyorsun, ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum; artık bizimle o doğru yoldan çıkmış topluluğun arasını ayır!" dedi.
26. Allah şöyle buyurdu: "Artık orası, onlara kırk yıl yasak edildi. Oldukları yerde sersem sersem dönüp duracaklardır. Artık o yoldan çıkmış topluluğa acıma!"
27. Bir de onlara Adem'in iki oğlunun başından geçen olayı hakkıyla oku! Hani ikisi, birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edildi, diğerininki edilmedi. Bu: "Ben seni kesinlikle öldüreceğim!" dedi. Diğeri: "Allah, ancak kendisinden korkanlarınkini kabul buyurur.
28. Andolsun ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbı olan Allah'tan korkarım.
29. Ben, hem benim hem de kendinin günahını yüklenip cehennemliklerden olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası işte budur!" dedi.
30. Bunun üzerine nefsi ona kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi de tutup onu öldürdü ve artık hüsrana uğrayanlardan olmuştu.
31. Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermesi için yeri deşen bir karga gönderdi. O: "Eyvah, şu karga olup da kardeşimin cesedini gömemedim ha!" dedi ve artık pişmanlığa düşenlerden olmuştu.
32. Bunun için Israiloğullarına kitapta şunu bildirmiş idik: "Her kim bir kişiyi, bir kişi karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuğu olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." Andolsun ki, peygamberlerimiz onlara apaçık delillerle geldiler de sonra içlerinden bir çoğu, bütün bunların arkasından hala yeryüzünde bozgunculuk ve cinayette çizgiyi aşmaktadırlar.
33. Allah'a ve peygamberine karşı savaşmaya kalkışan ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, öldürülmelerinden veya asılmalarından veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesinden veya bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu, onların dünyada çekecekleri bir zillettir. Ahirette ise kendilerine büyük bir azap vardır.
34. Ancak, siz kendilerini ele geçirmeden önce tevbe edenleri olursa, biliniz ki, Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
35. Ey iman edenler, Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya vesile arayın, O'nun yolunda cihad edin ki, mutluluğa erebilesiniz.
36. Şüphesiz, o küfredenler, yeryüzündekilerin hepsi ve bir o kadarı kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için tümünü fidye verecek olsalar, yine kendilerinden kabul edilmez. Onlara elem veren bir azap vardır.
37. Onlar, ateşten çıkmak isteyecekler, fakat ondan çıkacak değillerdir. Onlara boyuna sürüp gidecek bir azap vardır.
38. Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadın, suçları sabitleşince, yaptıklarının karşılığı ve Allah tarafından kelepçek (caydırıcı bir ceza olmak üzere) ellerini kesin. Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.
39. Böyle iken her kim de yaptığı zulmün ardından tevbe edip dürüstlüğe dönerse, Allah elbette tevbesini kabul eder, çünkü gerçekten Allah, bağışlayan ve merhamet edendir.
40. Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır, dilediğini azaba çeker, dilediğinin günahını bağışlar. Allah herşeye gücü yetendir.
41. Ey şanlı Peygamber, gerek ağızlarıyla "Biz inandık." deyip de kalpleriyle inanmayanlardan, gerekse yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin! Onlar yalancılık etmek için dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler, yerli yerinde söylenen kelimeleri sonradan değiştirirler, "Size böyle fetva verilirse tutun, verilmezse sakının!" derler. Allah, kimin fitneye düşmesini dilerse sen onun lehine Allah'tan hiçbir şey koparamazsın. Onlar, öyle kimselerdir ki, Allah, kalplerini temizlemek istememiştir. Onların hakları dünyada zillet ahirette de büyük bir azaptır.
42. Onlar, sürekli yalancılık için dinler, boyuna haram yerler. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hükmet, istersen onlardan yüz çevir. Eğer yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Şayet hükmedersen, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, adaletli kimseleri sever.
43. Içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken seni nasıl hakem yapıyorlar, sonra arkasından ne diye dönüyorlar? Öylelerin müminlerle alakası yoktur.
44. Gerçekten Biz, içinde bir hidayet, bir nur bulunan Tevrat'ı indirdik. Kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bir de Allah dostları ve ilim adamları da Allah'ın kitabını muhafaza etmekle görevli olmaları ve üzerine şahit olmaları dolayısıyla onunla hüküm verirlerdi. Artık insanlardan korkmayın, Benden korkun ve Benim ayetlerimi birkaç paraya değişmeyin! Ey hakimler, her kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, onlar hep kafirlerdir.
45. Biz, onda onların üzerine şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, dişe diş, yaralamada ödeşme. Kim de bu hakkını sadakasına sayarsa, o, günahlarının bağışlanmasına vesile olur. Her kim de Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, onlar hep zalimlerdir.
46. Arkadan da o peygamberlerin izleri üzerinde Meryem'in oğlu Isa'yı, önündeki Tevrat'ı bir doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona içinde bir hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayıcı ve takva sahipleri için bir hidayet ve öğüt olmak üzere Incil'i verdik.
47. Incil'e inananlar da Allah'ın onun içinde indirdiği ile hükmetsin. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, onlar dinden çıkmış günahkarlardır.
48. Sana da önünde bulunan kitapları doğrulayıcı ve onlara bir şahit olmak üzere bu hak kitabı indirdik; onun için sen de aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, sana gelen gerçekten ayrılıp da onların arzuları arkasından gitme! Her biriniz için bir kanun ve bir yol tayin ettik. Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat sizi, her birinize verdiği şeylerde imtihan edecek. O halde durmayın, hayırlı işlerde yarışın. Nihayet dönüşünüz hep Allah'adır. O zaman O, hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.
49. Ve şu emri indirdik: "Aralarında yalnız Allah'ın indirdiği ile hükmet, onların keyiflerine uyma ve onların Allah'ın indirdiği hükümlerin birinden seni şaşırtmalarından sakın! Yine yüz çevirirlerse bil ki, Allah, onların bazı günahları sebebiyle, başlarına bir bela getirmek istiyor. Her halde insanlardan birçoğu Allah yolundan çıkmışlardır.
50. Durmuşlar da onlar cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kimmiş Allah'tan daha güzel hüküm verecek? Fakat bunu inancı kesin bir kavim anlar.
51. Ey iman edenler, yahudilerle hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. Içinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak o da onlardandır. Allah ise zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.
52. Onun için yüreklerind münafıklık derdi olanların: "Ne yapalım, başımıza tersine bir devrin gelmesinden korkuyoruz." diyerek onların içine koşup durduklarını görürsün. Umulur ki, Allah, yakında o zaferi getirir veya katından bir emir buyurur da içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.
53. Iman edenler de: "O sizinle birlikte olduklarına dair Allah'a olanca güçleriyle yemin edenler şunlar mı? Onların bütün çabaları boşa gitti de en büyük zarara uğradılar." derler.
54. Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, duysun: Allah onların yerine, kendisinin sevdiği, onların da kendisini seveceği, mü'minlere karşı boyunları aşağıda, kafirlere karşı başları yukarıda, Allah yolunda savaşan, dil uzatanın kınamasından korkmayan bir kavim getirir. Işte o, Allah'ın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah, ihsanı bol, herşeyi bilendir.
55. Sizin dostunuz önce Allah, sonra peygamberi, sonra namaza devam eden ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek zekat veren mü'minlerdir,
56. Ve her kim Allah'a, peygamberine ve iman edenlere dost olursa, şüphe yok ki, ancak Allah'tan yana olanlar üstün geleceklerdir.
57. Ey iman edenler, ne sizden önce kitap verilenlerden dininizi eğlenceye alıp oyuncak yerine koyanları ne de kafirleri dost tutmayın! Allah'tan korkun, eğer inananlar iseniz.
58. Namaz için ezan okuduğunuz zaman, onu bir eğlence ve oyun yerine koyuyorlar. Işte bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.
59. De ki: "Ey kitap verilenler, siz yalnızca Allah'a inanmamızdan; bize indirilene ve daha önce indirilene inanmamızdan, bir de çoğunuz doğru yoldan çıkmış olduğunuzdan dolayı bizden hoşlanmıyorsunuz."
60. De ki: "Allah yanında cezaca bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah'ın la'net ettiği, gazabına uğrattığı, kendilerini maymunlara ve domuzlara dönüştürdüğü kimselerle Tağut'a tapanlar, işte bunlar, yerleri en kötü yer olan ve doğru yoldan en çok sapanlardır."
61. Size geldiklerinde: "Biz inandık." derler. Oysa yanınıza kafir girmiş kafir çıkmışlardır. Allah ise onların neler sakladıklarını kendilerinden daha iyi bilir.
62. Onlardan birçoğunun, günaha girmek, haksızlık yapmak ve haram yemek için sür'at yarışı yaptıklarını görürsün. Yaptıkları ise ne kötü!
63. Bari Allah dostları ve bilginleri, onları yalan söylemekten ve haram yemekten alıkoysaydılar. Ne kötü bir sanata alışmışlar!
64. Bir de Yahudiler: "Allah'ın eli bağlıdır." dediler ve dedikleri yüzünden elleri bağlandı ve la'netlendiler. Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi nimet veriyor. Andolsun ki, sana Rabbinden indirilenler, onlardan birçoğunun azgınlığını küfrünü artıracaktır. Bununla birlikte, aralarına kıyamete kadar sürecek olan bir düşmanlık ve kin bıraktık. Her ne zaman savaş için bir ateş tutuşturdularsa, Allah onu söndürdü. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.
65. Eğer kitap verilenler iman edip Allah'tan korksalardı, şüphesiz onların kötülüklerini örter ve onları nimeti bol cennetlere koyardık.
66. Eğer onlar Tevrat'ı, Incil'i ve Rablerinden kendilerine indirileni doğruca uygulasalardı, hem üstlerinden hem de ayaklarının altlarında olanlardan yerlerdi. Içlerinden orta yolu tutan bir ümmet de yok değil; fakat çoğu ne kötü işler yapıyorlar!
67. Ey şanlı Peygamber, sana Rabbinden her indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan onun elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Emin ol, Allah, kafirleri muratlarına erdirmeyecektir.
68. De ki: "Ey kitap verilenler, siz Tevrat'ı, Incil'i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça hiçbir şey değilsiniz." Andolsun ki, Rabbinden sana indirilen -bu Kur'an-, onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. O halde kafirlere acıyacağın tutmasın!
69. Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlar her kim Allah'a ve ahiret gününe iman edip de dürüstçe çalışırsa, artık onlara korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir.
70. Andolsun ki, Biz Israiloğullarından teminat aldık ve kendilerine peygamberler gönderdik. Canlarının istemediği bir hükümle bir peygamber geldikçe, bir takımına yalancı dediler bir takımını da öldürüyorlardı.
71. Ve başlarına bir fitne kopmayacak sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah, tevbelerini kabul buyurdu, sonra içlerinden birçoğu tekrar kör ve sağır kesildiler. Şimdi de Allah, ne yapıyorlar görüyor.
72. "Meryem oğlu Mesih Allah'tır." diyenler kesinlikle kafir oldular. Oysa Mesih şöyle demişti: "Ey Israiloğulları, hepiniz benim de sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin! Kim Allah'a ortak koşarsa, Allah ona cennetini yasak etmiştir, varacağı yer ateştir ve zulmedenlerin yardımcıları yoktur."
73. "Allah, üçün üçüncüsüdür." Diyenler elbette kafir oldu. Oysa, bir tek ilahtan başka ilah yoktur. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kafir olarak kalanlara kesinlikle pek acı veren bir azap dokunacaktır.
74. Bunlar hala Allah'a tevbe edip O'ndan bağışlanmalarını dilemeyecekler mi? Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
75. Meryem'in oğlu Mesih yalnızca bir peygamberdir. Ondan önce de bir çok peygamberler gelip geçti. Annesi de gayet doğru bir kadındır. Ikisi de yemek yerlerdi. Bak biz onlara ayetlerimizi nasıl açık anlatıyoruz! Sonra da nasıl çevrildiklerine bir bak!
76. De ki: "Siz Allah'ı bırakıp da size kendiliklerinden ne zarar ne de yarar verme gücü bulunmayan şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa herşeyi işiten ve bilen yalnız Allah'tır.
77. De ki: "Ey kitap verilenler, dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın ve bundan önce şaşmış, birçoklarını da şaşırtmış ve yolun doğrusundan sapmış bir kavmin keyifleri ardından gitmeyin!"
78. Israiloğullarından o küfredenler, hem Davud'un hem de Meryem'in oğlu Isa'nın dili ile lanetlendiler. Bu, onların isyan etmeleri ve hakkın sınırlarını aşmakta olmaları yüzündendi.
79. Işledikleri bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmezlerdi. Gerçekten ne kötü iş yapıyorlardı!
80. Onlardan birçoğunun Allah'ı tanımayanlara yardakçılık ettiklerini görürsün. Elbette ki, onların kendileri için takdim ettiği hediye ne çirkin! Allah onlara gazap etmiştir ve sonsuza kadar azapta kalacaklardır.
81. Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inansalardı, o kafirleri dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu imandan uzak fasıklardır.
82. Insanların inananlara düşmanlık bakımından en azılısı olarak herhalde yahudilerle Allah'a ortak koşanları bulacaksın. Inananlara dostluk bakımından en yakın olarak da her halde "Biz hıristiyanlarız." diyenleri bulacaksın. Bunun sebebi, onların içinde bilgin keşişlerin ve dünyayı terk etmiş rahiplerin bulunmasıdır ve bunlar büyüklük taslamazlar.
83. Peygambere indirileni dinledikleri zaman onun hak olduğuna aşinalıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup boşandığını görürsün. Onlar: "Ey bizim Rabbimiz, inandık iman getirdik, şimdi Sen bizi şahitlik yapanlarla beraber yaz!
84. Rabbimizin bizi iyilerle birlikte bulundurmasını gönülden arzu ederken, biz ne diye Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım." derler.
85. Böyle demelerine karşılık Allah da kendilerine mükafat olarak altlarından ırmaklar akan cennetleri içlerinde ebedi kalmak üzere verdi. Işte iyilik yapanların mükafatı budur.
86. Küfredip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar hep cehennem ehlidirler.
87. Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı nimetlerin hoşlarını kendinize haram kılmayın, aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.
88. Hem Allah'ın size rızık olarak verdiği nimetlerden helal ve temiz olarak yiyin hem de kendisine inanmış olduğunuz Allah'tan korkun!
89. Allah, bilmeyerek yaptığınız boş yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile kendinizi bağladığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti çoluk-çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. Işte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti bu! Bununlar beraber, yeminlerinizi gözetin. Allah size hükümlerini böylece açıklıyor ki, şükredesiniz.
90. Ey iman edenler, içki, kumar, putlar ve kısmet çekilen zarlar, hep şeytan işi, murdar bir şeydir. Onun için siz ondan kaçın ki yakayı kurtarasınız.
91. Ey iman edenler, içki, kumar, putlar ve kısmet çekilen zarlar, hep şeytan işi, murdar bir şeydir. Onun için siz ondan kaçın ki yakayı kurtarasınız. Şeytan, içki ve kumarla sadece aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazı kılmaktan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyorsunuz değil mi?
92. Allah'ı ve peygamberleri dinleyin, karşı gelmekten sakının! Eğer kulak asmazsanız biliniz ki, elçimize düşen sadece açık bir tebliğden ibarettir.
93. Iman edip yararlı işler yapan kimseler bundan böyle (Allah'tan) korktukları, imanlarında sebat ettikleri, yararlı işler yapmaya devam ettikleri, sonra sakındıkları ve imanlarında iyice sağlamlaştıkları, yine sakınmakla beraber her yaptığını güzel yapan kişi mertebesine erdikleri takdirde, daha önce (haramı) tatmalarından ötürü kendilerine bir günah yoktur. Allah iyi davrananları sever.
94. Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, Allah sizi elleriniz ve mızraklarınızın erişeceği bolluk içinde bir avla sınayacak ki, gıyabında kendisinden korkanlar meydana çıksın. Kim bunun üzerine saldırıda bulunursa ona gayet acı bir azap vardır.
95. Ey iman edenler, sizler ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. Içinizden kim onu kasten öldürürse Kabe'ye varacak bir kurbanlık olmak üzere öldürdüğü hayvanın dengi bir ceza vardır ki, buna aranızdan adalet sahibi iki kişi hükmeder. Veya bir keffaret vardır ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki bu şekilde yaptığının vebalini tatsın. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim bir daha yaparsa Allah onun intikamını alacak. Allah, azizdir, intikamı vardır.
96. Deniz avı ve onu yemek, size ve yolculukta olanlarınıza yiyecek olmak üzere helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı bulunduğunuz sürece size haram kılındı. Huzuruna varıp toplanacağınız Allah'tan korkun!
97. Allah Ka'be'yi, o Beyt-i Haram'ı insanlar için hayat kaynağı yaptı, o haram ayı, boyunları bağsı ve bağlı kurbanlıkları da. Bütün bunlar, Allah'ın göklerde ve yerde olanları bildiğini, sizin de bilmeniz içindir. Gerçekten Allah herşeyi bilendir.
98. Biliniz ki Allah, hem azabı çok şiddetli, hem de bağışlayan ve merhamet edendir.
99. Peygamberin üzerine düşen sadece tebliğdir. Açıkladığınız ve gizlediğiniz şeylerin hepsini bilecek olan ise, ancak Allah'tır.
100. De ki: "Pis ile temiz bir olmaz, pis olanın çokluğu tuhafına gitse bile. O halde ey temiz özü, düşünür beyni olanlar, Allah'a sığının ki, kurtuluşa eresiniz!
101. Ey iman edenler, size açıklanınca fenanıza gidecek şeyleri sormayın! Oysa Kur'an indirildiği esnada sorarsanız, onlar size açıklanır. Allah onları şimdilik affetmiştir. Allah, çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır.
102. Nitekim, böyle meseleleri sizden evvel bir topluluk sordu da sonra bu yüzden kafir oldular.
103. Allah, ne kulağı yarılan, ne salma bırakılan, ne erkek-dişi ikizler doğuran, ne de on defa doğurması yüzünden yük vurulamayan hayvanların (adanmasını) meşru kılmadı. Fakat küfreden kimseler, Allah adına yalan söyleyerek O'na iftira ediyorlar. Çoklarının da aklı ermez.
104. Bunlara: "Gelin Allah'ın indirdiği hükümlere ve peygambere." denildiği zaman: "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter!" derler. Ya ataları birşey bilmeyen ve doğru yolda bulunmayan kimseler idiyseler de mi?
105. Ey iman edenler, siz kendinizi düzeltmeye bakın; siz doğru gittikten sonra öte taraftan sapıtanlar size ziyan dokunduramaz. Hepinizin varışı sonunda Allah'adır. O size neler yaptıklarınızı o zaman haber verecektir.
106. Ey iman edenler, herhangi birinize ölüm emareleri geldiğinde, vasiyette bulunurken, kendi içinizden iki adaletli şahit veya yolculukta olup da ölüm musibeti başınıza geldiyse sizden olmayan iki şahit tutun. Bunları namazdan sonra alıkorsunuz. Şüphelendiğiniz takdirde de şöyle yemin ederler: " Vallahi akraba da olsa yeminimizi hiçbir şeyle değişmeyiz, Allah için şahitliği de gizlemeyiz, yoksa biz o zaman şüphesiz günaha girenlerden oluruz."
107. Eğer bu şahitlerin bir günah işledikleri anlaşılırsa o vakit tercihe şayan olan bu iki kişinin yerine, bunların aleyhlerinde bulundukları karşı taraftan iki şahit dikilir, bunlar da şöyle yemin ederler: "Vallahi bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur, biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik, aksi halde şüphesiz zalimlerden oluruz."
108. Işte bu, şahitliği gerektiği gibi yapmalarına veya yeminlerinden sonra, yeminlerinin kabul edilmemesinden korkmalarına en yakın bir çaredir. Allah'tan korkun ve söyleneni iyi dinleyin! Çünkü Allah fasıklar topluluğunu doğru yola çıkarmaz.
109. Allah bütün Resulleri toplayacağı o günde: "Size ne cevap verildi." diye soracak. Onlar da: "Bizim bir bilgimiz yok, gizli olanları bilen ancak Sensin Sen!" diyecekler.
110. Allah o günde şöyle buyuracak: "Ey Meryem oğlu Isa, sana ve anana olan nimetimi düşün; hani seni Cebrail ile destekledim, insanlarla hem beşikte hem de yetişkin iken konuşuyordun; sana yazı yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı ve Incil'i öğrettim. Hani Benim iznimle çamurdan kuş biçiminde birşey yapıyordun, içine üflüyordun da Benim iznim ile bir kuş oluveriyordu; anadan doğma körü ve abraşlıyı Benim iznimle iyi ediyordun; hani ölüleri Benim iznimle diriltiyordun ve hani Israiloğullarına açık delillerle geldiğinde, onlardan inkar edenler: "Bu apaçık bir büyüden başka birşey değildir." demişlerdi de, seni onlardan kurtarmıştım. Allah bütün Resulleri toplayacağı o günde: "Size ne cevap verildi." diye soracak. Onlar da: "Bizim bir bilgimiz yok, gizli olanları bilen ancak Sensin Sen!" diyecekler.
111. Ve hani Havarilere: "Bana ve Resulüme iman edin!" diye emretmiştim, onlar da: "Iman ettik, bizim şüphesiz müslüman olduğumuza şahit ol!" demişlerdi.
112. Bir vakit Havariler: "Ey Meryem oğlu Isa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi de Isa da: "Inanıyorsanız Allah'tan korkun!" demişti.
113. Onlar: "Biz istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz mütmain olsun da senin bize doğru söylediğini bilelim ve onu -Allah'ın indireceği sofrayı- bizzat görenlerden olalım." dediler.
114. Meryem oğlu Isa şöyle yalvardı: "Allah, ey bizim yegane Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve kudretinden bir nişane olsun! Bizleri rızıklandır. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın!"
115. Allah buyurdu ki: "Ben onu size muhakkak indiririm. Fakat bundan sonra içinizden kim nankörlük ederse, Ben onu kainatta hiç kimseye yapmayacağım bir azap ile cezalandırırım.
116. Ve Allah şöyle buyurduğu zaman: "Ey Meryem oğlu Isa, sen misin o insanlara "Beni ve o anamı Allah yanında iki tanrı edinin." diyen?" "Haşa, dedi, sen her türlü eksikliklerden münezzehsin ya Rab! Benim için gerçek olmayan bir sözü söylemem bana yakışmaz. Eğer söylemiş olsaydım elbette Sen bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ben ise Senin zatında olanı bilmem! Şüphesiz Sen, gizlilikleri çok iyi bilensin.
117. Sen bana ne emrettinse, ben onlara sadece onu söyledim. Hep "Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin!" dedim. Aralarında bulunduğum müddetçe üzerlerinde kontrolcü idim. Ne zaman ki beni içlerinden aldın, onları gözetleyen yalnız Sen kaldın. Zaten Sen herşeye şahitsin.
118. Eğer Sen onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan yine şüphe yok ki sen çok güçlü ve hikmet sahibisin."
119. Allah buyurur ki: "Işte bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlar için, altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan. Işte o büyük kurtuluş budur.
120. Bütün o göklerin, yerin ve onlarda olan herşeyin hükümranlığı Allah'ındır. O, herşeye daima gücü yetendir.