Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

Doguş (Orhan BALTACI) Kimdir?

Sanatçılar , Tarihçiler , Bilim Adamları, Siyasetçiler ve Dahası. Hayatları , Resimleri , Biyografileri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
tatlı cadı
Kahraman Üye
Kahraman Üye
Mesajlar: 4550
Kayıt: 18 Oca 2007, 16:37
Konum: Önemli Olan Nerden Oldugun Degil,Nereye Gidecegin...
İletişim:

Doguş (Orhan BALTACI) Kimdir?

Mesaj gönderen tatlı cadı »

[bidibidigaleri]https://galeri.bidibidi.com/rss.php?album=168[/bidibidigaleri]
Doguş (Orhan BALTACI) Kimdir?

Orhan Baltacı, Doğuş adıyla tanınan Türk müzisyendir.Ata Demirer'in gösterisinde "duygusal terminatör" olarak tanımlanmıştır.

Orhan Baltacı 30.06.1974 tarihinde Almanya’da doğdu.
4 yaşına kadar Almanya’da yaşadı. 4 yaşında Türkiye’ye geldi. Aile içi sorunlarından dolayı evden kaçtı ve çocuk yaşta sokakta yaşamaya, hayatın gerçekleriyle tanışmaya başladı. Cezaevleri, sokaklar, apartman boşlukları, kötü çevre, kötü arkadaşlıklar hepsini çocukken yaşadı. Bu kadar kötü koşullarda bile sigara, alkol, uyuşturucu vb. maddeler kullanmamakla birlikte içkili bar programı yapmamaktadır. Sokakta yaşadığı dönemde hayaller kurmaya başladı. Bu hayaller zamanla ve inancıyla hedefleri halini aldı. Hedefi Türkiye sınırları içinde bir yıldız olmaktı. Bu yolda tanrı yeteneği sesi yanında kendi söz müziklerini yazmaya başladı. Bunların sokakta beraber yaşadığı arkadaşlarıyla paylaştı. Bu paylaşım ona yetmedi. Bu söz ve müzikleri Türkiye’ye duyurması lazımdı. Ilk iş olarak yıllardır yaşadığı sokaklardan, kötü psikolojiden kurtulup yeni bir hayata başlamak için, yeniden doğmak için adını DO?UŞ olarak değiştirdi. Çalmadığı plak şirketinin kapısı kalmadı.

En sonunda “ babam” dediği Iskender ULUS prodüktörlüğünde Ulus Müzik etiketiyle 1997 yılında kendi söz müziklerini; kendi adını taşıyan “DO?UŞ” adlı albümle müzikseverlere sundu. Ve beklenen patlama çok geçmeden gerçekleşti. Kısa sürede milyonlara vuran bir satışla hayalleri gerçek oldu. O artık Türkiye’nin yıldızı parlak yeni starıydı. Ilk albümü olmasına rağmen “Gamsız”, “Uyan”, “Ben Sensiz Ne Yaparım” gibi liste başı şarkılarla müzik dünyasına merhaba dedi.

1998 yılında “Yalancı”, “Milyonda Bir”, “Bunun Adına Yürek Derler” gibi hit parçaları içeren kariyerinin ikinci albümü “DO?UŞ VE ŞARKILARI” ile rekor bir tirajla Türk Pop müziğinin zirvesindeki yerini sağlamıştır.


1999 YILINDA Almanya’da yapılan kariyerinin üçüncü albümü “HADI HIZLANDIR” ile Türkiye’yi kasıp kavurmaya devam etti. “ Gülüm”, “Günah Pazarı”, “Bebişim”, “ Ayrılmalıyız” gibi liste başı şarkılarla zirvede ikamet etmeye başladı.

2000 yılında yapılan kariyerinin dördüncü albümü “ SEVDIM”, “ Can Dayanmaz”, gibi şarkılarla liste başı oldu.
2002 Temmuz ayında kariyerinin beşinci albümü “ DENGE” ile müzik dünyasındaki dengeleri kökten değiştirecek bir albümle geri döndü.”40 Yılda Bir”, “Yemin Ettim”, “Virane”, “Işte Buna Aşk Derler” adlı barçalarla liste başı oldu.

Iki yıl aradan sonra 2004 Haziran ayında kariyerinin altıncı albümü “6. His” ile müzikseverlerin karşısına çıktı. Albümde “Babuda” adlı parça dışında 11 parçanın söz müziği DO?UŞ’a ait. 2004 yılının en iyi yayımlarından biri olan “6. His” için DO?UŞ “ Onlar şarkı değil, onlar duygu…” diyor.



Ve Yıl 2005

DO?UŞ YENIDEN DO?DU

Doğuş bir yıl içinde hayatında büyük değişikliklere imza attı. Yıllardır bir aile olduğu Ulus Müzik’ten ayrıldı ve kendi kanatlarıyla uçmaya başladı.

Doğuş yeni firması olan “ Promise Production” ile anlaştı. Bu anlaşmanın ilk meyvesi ise kariyerinin 7.albümü “ TAM DO?UŞ” oldu. Sevenleriyle ilk olarak Grek ezgilerini içeren “Gam-Sızlar” ile buluştu. Albümünde yer alan “ Adımı Çok Anacaksın”, “Giden Gider”, “Hayat” ve sadece bağlama çalınarak seslendirdiği “Ne Çıkar” sevenleri tarafından anketlerde ilgi gören parçalarıydı.

Doğuş kendi Müzik firması olan “DO? MÜZI?I” kurdu ve prodüktörlüğünü yaptığı ilk sanatçısı olan Elif KARLI ile albüm için kolları sıvadılar.

Resim

2006 DO?UŞ - BOZUK
Doğuş 2006 yılına büyük değişiklerle merhaba dedi. Promisede şanssızlıklar yaşayan Doğuş DSM' ye transfer oldu Ekibinde köklü değişikliklere gitti ve DSM etiketiyle ' Bozuk ' isimli maxi single ile sevenlerine merhaba dedi. Bozuk'da yer alan ' Bozuk ' , ' Kıyamam ' ve Ceza albümün hitleri. Ayrıca Doğuş Ceza'nın ingilizce versiyonu olan' Don't Cry ' ilede avrupa yollarında nabız yokluyor..
Doğuş'un ilk videosu olan Bozuk sevenlerinin büyük begenisini gördü.
Doğuş'un 2006'daki dev projelerinden biride yıllardır üzerinde çalışılan ' unicef ' yararına çekilecek film. Doğuş Bu filmde başrolde hayatını oynacak...

Veee ! DO?UŞ'TAN ARABESK ALBÜM !

" HER BIR ŞEYIM "
Doğuş 2006 yılında 6 ay arayla 2. ve aynı zamanda tamamen tarzını değişerek arabesk bir albümle sevenleriyle tekrar buluştu.Albüm 21 Ekim 2006 tarihinde raflardaki yerini aldı.Albümle birlikte aynı gün ilk videoda albümün 1 numaraları şarkısı "Dönek"e çekildi.Albümde " Dönek,Herbişeyim,Sessizlik,Rezil Ettin ve Gülom " arabesk tarzında dikkat çeken şarkılar.Albümde dikkat çeken şarkılardan bir diğeri ise " Dağlar Alası "..Bu parçada da Doğuş sevenleri değişik tadlar bulabilecekler..
Doğuş "HerBiŞeyim" albümüyle 1 milyon satmayı hedefliyor..


Resim
Bilindiği üzere Doğuş yaşamının büyük kısmını sokaklarda geçirmiş, verdiği büyük mücadeleler sonucunda sanat dünyasında kalıcı olmayı başarmıştı. Sanatçı, bu albümünde yine hüzünlü söz ve melodilerin yanı sıra hasret, aile sevgisi, yuva özlemi gibi kavramları da müzikal anlamda dile getiriyor.
Sanatçı bu kararın ilk pratik adımını çıkardığı ‘Tam Doğuş’ isimli albümünde atıyor. Albümün fotoğraf çalışmalarını sokaklarda yapan sanatçı, albüm kartonetlerine de gönüllü destek verdiği kuruluşların isimlerini ve logolarını ekledi. Albüm sonrası konserlerinde Sokak Çocukları’yla ilgili kuruluşlara yardım çağrılarında bulunacak, standlar açılmasına ön ayak olacak, yardım kampanyalarını destekleyecek.

Eylül ayında TV dizisi projesine de başlamayı düşünen Doğuş’un, başrolünü oynayacağı dizinin öyküsü sokaklarda geçiyor. Sokak Çocukları, kapkaç çeteleri, akran istismarı gibi sosyolojik temaları işleyen Karanlık Sokaklar isimli dizinin senaryosu, bilim adamları ve sosyologların danışmanlığında hazırlandı. Ayrıca çekimler boyunca iki bilim adamı diziye danışmanlık yapacak.
Doğuş yeni çıkacak albümünün kliplerinde de benzeri bir konsepti uygulayacak. Bilindiği üzere geçtiğimiz yıl yapılan bilimsel çalışmaların (üniversiteler ve emniyet birimleri) sonucu hazırlanan raporlarda, sokak çocuklarının idolleri arasında Doğuş ilk sırayı almaktaydı. Doğuş, bu sevgiyi olumlu bir düzleme kanalize etmek istiyor. Sanatçı, sokaklarda tehlike olarak görülen, ancak asıl tehlikede onların olduğuna inandığı sokak çocuklarının bu sevgisini olumlu yönde kullanmak ve topluma yararlı bir katma değere dönüştürmek çabasına girecek.

Gelecek yıl uygulamaya geçirmeyi düşündüğü projelerinden biri de ‘BIZ BIRLIKTE GÜCLÜYÜZ’ bileklikleri projesidir. Bilindiği gibi dünyaca ünlü bisikletçi Lance Armstrong yakalandığı kanser hastalığıyla giriştiği mücadeleden sonra ‘LiveStrong’ yazılı sarı bileklikler ile bir kampanya başlatmış ve bu kampanya ünlü pedalın da tahminlerinin üzerinde ilgi görmüş, dünyanın her yanından destek bulmuştu. Doğuş böylesi bir çalışmayı UNICEF ya da UNODC gibi World Wide kuruluşlarla birlikte yapmak istiyor. Sponsorluk karşılığı sipariş edilecek bilekliklerin tüm gelirini bahsi geçen gönüllü kuruluşlara aktarmayı planlayan Doğuş, ülkemizdeki ünlü ve popüler isimlerin de bu bileklikleri sembolik olarak da olsa takmasını ve kamuoyunda destek vermesini sağlayacak.
Öte yandan önümüzdeki sezon konuyla ilgili bir sinema filminin de çalışmalarını başlatan sanatçı, sokağın anladığı dilden onlara seslenerek, çabalarını büyük bir kampanyaya dönüştürecek ve çalışmalarını uluslar arası boyuta taşımaya gayret edecek.
Resim Kaderimi Kendim Yazarım Sandım...
&
O BIZIM KAVUŞMAMIZ MAHSERE KALDI
Kullanıcı avatarı
tatlı cadı
Kahraman Üye
Kahraman Üye
Mesajlar: 4550
Kayıt: 18 Oca 2007, 16:37
Konum: Önemli Olan Nerden Oldugun Degil,Nereye Gidecegin...
İletişim:

Mesaj gönderen tatlı cadı »

Resim

BIYOGRAFI



1974 yılının 30 Haziran günü Almanya'da bir yaşam daha başlıyor. Aslen Rize Ikizdereli olan bu küçük varlık, büyüdükçe anne ve babası arasındaki anlaşmazlıklar da geçen yıllarla beraber büyüyor. Ve Doğuş iki yaşındayken kaçınılmaz son "ayrılık" bir gün aileyi derinden sarsıyor. Fakat bir süre sonra anne ve baba belki çocuklarının, belki de yıllar önce birbirlerine duydukları aşkın hatırına yeniden bir araya geliyorlar. Aile, ilk iş olarak kendilerine uğursuzluk getirdiğine inandıkları Almanya'dan apar topar Türkiye'ye dönüyor. Yüreklerinde bir umut; vatanlarında her şeyin iyiye gideceğine, acı vatanın, gurbetin üzerlerine yağdırdığı mutsuzluklardan kurtulabileceklerini düşünüyorlar. Ama umutlar gerçekleşmiyor. Türkiye'de bu aile ocağının tütmesini sağlamıyor. Anne başka bir yaşamda, baba bilinmezlikte kaybolup gidiyor. Doğuş için de bambaşka bir dünyanın "yetiştirme yurdunun" kapıları açılıyor. Yetiştirme yurdunda geçen bir yıl boyunca onu evlat edinmek isteyenler oluyor. Ama o şiddetle reddediyor. "Hayır, bir gün annem gelip beni alacak" haykırışları dolduruyor müdürün odasını. Annesi ise hiç gelmiyor. Onun küçücük yüreğinin hasretle çırpışını hiç duymuyor. Ve bir gün babaannesi gelip onu buluyor. Sevgiyle bağrına basıyor. Babası ve annesi için ise "öldüler" diyor. Doğuş, babaannesine büyük bir sevgi ile bağlanıyor. Ta ki bir gün annesi çıkıp gelinceye değin... Doğuş o günleri şöyle anlatıyor; "Bir gün annem çıkageldi. Beni sevgiyle kucaklıyordu. Inanılır gibi değildi. Ben de onu sevgiyle kucakladım. Ona ağlayarak öyle sıkıca sarıldım ki sanki kasılıp kaldım. Bir süre annem ziyaretlerime gelmeye devam etti. Onu her gördüğümde daha çok bağlanıyor ve onu daha çok seviyordum. O benim annemdi. Yıllarca yokluğunu hissettiğim, sıcacık kucaklamasına hasret olduğum annem... Ama çok geçmeden annemin ziyaretleri seyrekleşti. Ve bir süre sonra artık hiç ziyaretlerime gelmez oldu. Tam ona alışmışken, tam benim de annem var diye içim içime sevinçten sığmazken o beni bir kez daha terk etmişti. Çocuk yüreğim müthiş bir kırılganlıkla sarsıldı ve öyle çok acıdı ki... Sonradan bu acı, annemi bulmak ve ona sarılıp bir daha hiç bırakmamak saplantısı halini aldı. 9 yaşındaydım, ilk kez evden kaçtım. Gece gündüz sokak sokak geziyor ve annemi arıyordum. Ruhsal durumum tamamiyle bozulmuştu. Beni bulup yeniden babaanneme teslim ediyorlardı ama ben yine kaçıyordum. Babaannem gibi güzel ve sevecen insanı da o dönemde öylesine merakta bıraktım ki, o günleri düşününce vicdan azabı duyuyorum. Evden çok sık kaçıyordum. Artık eve dönmeme sürelerim de uzamaya başlamıştı.. Ev dar, sokaklarsa çok büyük görünüyordu gözüme. Sokaktaki insanlar bana aile gibi, hatta ailemden bile daha yakın geliyorlardı. Aç kalıyordum, ağlıyordum... Üstüm başım iyice sefilleşmişti. Ama annemi bulma umuduyla eve dönmüyordum. O yıllarda jeton satıyordum. Açtım ve parasızlıktan bakkaldan ekmek, süt çalıyordum. Kimi zaman trafik lambalarının önünde bekliyor, arabalara koşuyor, camları silmeye çalışıyordum. Ve arabaların içine mutlaka bakıyordum. Belki bir arabanın koltuğunda, bir gün annem oturuyor olacaktı. Beni görünce mutluluk içinde gülecek ve arabadan inip beni şefkatle kucaklayacaktı. Ben de onun kokusunu içime çekecek ve onun sıcaklığına sığınacaktım. Ama bu hayalim hiç gerçekleşmedi. Ve biliyorum ki hiç gerçekleşmeyecek de... Onun şimdi nerede olduğunu biliyorum. Ama ona karşı öylesine katılaştım ki ve ona olan sevgim öylesine derine gömüldü ki şimdi ben bile bulamıyorum. Altı kardeşimin hepsine baktı. Bir tek ben mi fazla geldim ki beni bırakıp gitti. Gerçi bir söz vardır "Anneniz size ne yaparsa yapsın, sizi 9 ay karnında taşıdığı için onu 40 yıl sırtınızda taşısanız hakkını ödeyemezsiniz" der ama şu an için elimde değil onu affetmek."
Bir söz vardır "Babalar içten, sıcacık bir kucaklamanın, çocuklarının yüreklerindeki bütün yaraları iyi edeceğini bilirler..." Doğuş'un babası da bunu mutlaka biliyor olmalıydı ama o da onu kucaklamayı değil, bırakıp gitmeyi tercih etmişti. Doğuş için hiçbir zaman ellerini sımsıkı tutan ve kendini güvende hissettiren bir babası olmamıştı. Ve o babası için şu cümleleri hiç söyleyememişti; "Birlikte oynarken benimle çocuklaştığın, korunmam gerektiğinde devleştiğin için teşekkür ederim. Bir yudum su ve sonu uyku içinde yitip giden bir öykü. Oradasın. Her şey normal. Beni tehlikelerden koruyan, bana bu güven duygusunu, her zaman geri dönebileceğim bu rahat huzurlu yeri veren sensin...." Doğuş babası için asla bunu hissedememiş, babası onun hatıralarında koruyan, güven veren değil, onun güvenilmez sokaklara düşmesinin nedenlerinden biri olarak anılır olmuş. Anne ve babasından aldığı darbelerin ardından Doğuş kimliğini verirken artık şöyle söyler olmuş: Adı: Doğuş, Annesinin Adı: Sevgisizlik, Babasının Adı: Yalnızlık... Bu yalnızlık ve sevgisizlik içinde eriyip giderken Doğuş, sokaklara, sokakların kültürüne de uyum sağlıyor. Sokaklarda dört tane sıkı arkadaşı var. Onlar dışında sokaklarda kimseyle fazla yakınlık kurmuyor. Tiner koklayanlardan, uyuşturucu kullananlardan, hırsızlardan olabildiğince kaçıyor. O yıllarda Doğuş, her şeyden özellikle de insanlardan nefret ediyor. Soğuk kış gecelerinde, ışıkları yanan sıcak odalı evlere bakarken hissettiklerini Doğuş şöyle anlatıyor; "Neden ben burada üşürken onlar bu kadar mutlular, diye düşünüyor ve onlardan nefret ediyordum. Nefretle büyüdükçe, nefretim çoğalıyordu. Bana teselli veren tek şey şarkı söylemek ve dans etmekti. Ne zaman canım çok sıkılsa ya da çok mutlu olsam sokaklarda avazım çıktığı kadar şarkı söylüyordum. Özellikle de Sezen Aksu'nun "Masum Değiliz" şarkısını... Arkadaşlarım benimle dalga geçiyorlardı. "Şarkıcı ol bari" diyorlardı. Ben de olacağımı söyleyince kahkahalarla gülüyorlardı. Ben ise bir gün bir sanatçı olarak zirveye yerleşeceğime emindim."
Bir gün Doğuş'un sokaktaki sıkı dostlarından biri, Murat aşık oluyor. Mutsuz bir aşk... O sokakların çocuğu, kız ise çok güzel ve varlıklı bir ailenin biricik kızı. Bir anlamda klasik Türk filmlerinin yaşama yansımış öykülerinden biri... Arkadaşı bu aşktan ötürü büyük bir acı çekiyor. Bir gün ikisi çimlerin üzerine uzanmış, gökyüzünü seyrederek sohbet ediyor ve acılarını paylaşıyorlar. Doğuş dalgın ve düşünceli. Arkadaşının çektiği acıyı anlatan bir şarkı söylemeye başlıyor; "Sabret yüreğim sabret/Sabret gelecek elbet/Uzanan bu elleri/Tutacak bir gün sabret..." "Sabret" onun ilk bestesi. Doğuş'a sanatçı kimliğini ortaya çıkmasını sağlıyor bu eser. Ve birbiri ardına Doğuş'un besteleri duygu dünyasından, gün ışığına çıkmaya başlıyor. Doğuş o döneme ait şarkılarında bir keresinde, "Korkma Biz Genciz" diyor ve ardından ekliyor "Çekerim ben acıyı dertleri/seveceksen beklerim ömür seni...", bir şarkısında ise, "Sensiz Ne Yaparım" diye soruyor ve yine cevabını veriyor, "Gece gündüz ağlarım/ Eğer sen cehennemliksen/ Senin için ben yanarım..." Bu eserlerle birlikte Doğuş, sokakların nefret dolu çocuğundan, tutku dolu bir aşık olma yönüne hızla yol almaya başlıyor.

Resim

"ILK DEFA INANIR OLDUM AŞKA"

Doğuş artık sokakların 18 yaşındaki yakışıklı delikanlısı. Ve dört sıkı arkadaşı ile birlikte yeni bir tutku edinmişlerdi. Hafta boyunca zorluklarla kazandıkları paralarla üstlerine giysiler alıyorlar ve tutuyorlar disconun yolunu. Doğuş zaten dansa doğuştan yetenekli. Nerede müzik duysa başlıyor dans etmeye. Discolar onun için bulunmaz güzellikteki mekanlar oluyor. Delicesine dans ediyor. 1993 yılında bir gün discoda bir genç kız ile tanışıyor. Ve ilk defa inanır oluyor aşka... Bu genç kız hepimizin yakından tanıdığı bayan popçularımızdan biri. Siyah saçlarıyla, mavi lensli gözleriyle bizlere şarkısıyla "80 günde devri alem" yaptıran bir sanatçımız. Doğuş'a da acı dolu bir aşk turu attırıyor. Doğuş onun vokalistliğini ve dansçılığını yaparken bir yandan da ona tutku dolu bir aşkla bağlanıyor. Ama "sevgili" onu bir gün apansız, acılarla baş başa bırakarak gidiyor. Doğuş o günleri şöyle anlatıyor;"Onun reklamını yapmak istemediğim için ismini vermek istemiyorum. Ve bana yaptığı tüm kötülüklerden, aşkıma indirdiği darbeden, müzik yaşamımda bana köstek olmak amacıyla yaptıklarından sonra bile onun özünde minicik de olsa bir iyilik taşıdığına inanıyorum. Onun için özellikle beni terk edişinin ardından birçok beste yaptım. Mesela Gökhan Tepe'ye verdiğim "Aşk Belası"nı ona yazmıştım. "Gamsız"ı da onun için yazdım.
Doğuş bu "gamsız sevgili" için daha bir çok beste üretiyor. Ve o çok tanınan şarkısında olduğu gibi soruyor "Ben sana ne yapmıştım?/Tek suçum/Seni çılgınca sevmekti..." Ama gamsız onu hiç duymuyor. O yeni kalpler yakıp ardından da "Güvendiğim dağlara kar yağdı" diyerek yoluna devam ediyor. Doğuş ağlıyor ama gamsız hiç karşısına çıkıp silmiyor gözyaşlarını... Ona hiç dönmüyor, tıpkı annesinin ve babasının yaptığı gibi...
Doğuş yaşadığı acı veren duyguların etkisinden kurtulabilmek için kendisini yoğun bir çalışma temposunun içine atıyor. Emel'e vokal yapıyor. Dans ediyor. Bu arada "babam" dediği Iskender Ulus'la tanışıyor. Bu babacan insan Doğuş'a hasret olduğu şefkati büyük bir cömertlikle sunuyor. Onun içinde bulunduğu bunalımdan çıkmasına, ruhundaki fırtınaları dindirmesine yardımcı oluyor. Bir anlamda Doğuş, Iskender Ulus'la tanıştıktan sonra yeniden doğuyor. Zaten asla söylemek istemediği öldü saydığı eski adını da bu dönemde bırakıyor ve "Doğuş" adını alıyor.
Doğuş'un çocukluğundan beri en dikkat çekici özelliklerinden biri gözlerindeki sürmeler. Çocukluğundan beri Doğuş, her aynaya bakışında gözlerine kendisinin bile hayret ettiğini söylüyor. Kendinden sürmeli gözlerinde güneşin yedi rengi var. Doğuş'un gözlerine duyduğu hayret, bir gün Mısır'ın efsanevi kraliçesi, Firavun Aheton'un karısı Nefertiti'nin resmini gördüğünde bir kat daha artıyor. Çünkü Nefertiti'nin gözleri de tıpkı Doğuşunkiler gibi... Kocasının kurduğu Aton dilinin ateşli savunucusu olan fakat hükümdarlığının 12. yılında kocasının gözünden düşerek güç kaybeden bu ünlü kraliçenin kendine olan benzerliğini keşfetmesinin ardından Doğuş, Nefertiti'ye karşı bir yakınlık duyuyor. Onunla ilgili ne bulursa okuyor. Okudukça güneşin imparatorluğunun insanlara duyduğu ilgi ve bağlılık da artıyor. Doğuş, bugün Firavunlar soyundan geldiğine inanıyor. Boynundan Nefertiti'nin bir resminden kopya edilen gümüş kolyeyi hiç çıkarmıyor ve Nefertiti'nin ruhunun onun koruyucusu olduğuna inanıyor. Ve bazı geceler uykusunda duyduğu seslere uyanıyor. Bu uyanışlarının nedenini Doğuş şöyle anlatıyor; "Kimi zaman rüyalarımda kendimi eski Mısır'da görüyorum. Çöl ve piramitler var... Koruyucu ruhum olduğuna inandığım Nefertiti yanımda. Birden bir ses zevreyi dolduruyor Sun of the Son..."Kalabalık bana "güneşin oğlu" diye bağırıyor. Uyanıyorum. Bu rüyayı çok sık görüyorum ve her defasında çok etkileniyorum. Beni Mısır'a, piramitlere çeken bir güç var sanki. Bir gün mutlaka oraya gideceğim. Ve oraya gittiğimde ya çok iyi duruma geleceğim ya da düşüşe geçeceğim, bilemiyorum. Ama sonuç ne olursa olsun mutlaka gideceğim"...
Doğuş bugün çocukların ve hayvanların ağlamasına dayanamıyor. Geldiği sokakların yeni çocuklarına da kucak açmış durumda. Onlardan güvendiği, inandığı çocuklara sahip çıkıyor. Bakım, eğitimini üstleniyor. Ve bir gün mutlaka dev bir bina yaptırarak bu binada birçok sokak çocuğunu barındıracağını söylüyor. Gelen çocukların bu binadan bir meslek sahibi olmadan çıkmayacaklarını da özellikle belirtiyor. Onun sokaklardaki üç sıkı dostu da bugün artık mutluluğu bulmuş durumdalar. "Sabret " parçasını bestelediği Murat'ın bu parçaya konu olan sevgilisiyle mutlu bir evliliği var. Arkadaşlarından biri yurt dışında işçi olarak girdiği fabrikada da adeta tırnaklarıyla tutunarak yükselmiş ve bugün o fabrikanın müdür koltuğunda oturuyor. Diğeri ise kendisini evlatlık olarak alan çok zengin bir ailenin yanında eğitimine devam ediyor. Doğuş'un, dünya çapında bir star olma düşüncesinde. Bu nedenle Ingilizce ve Almanca öğreniyor. Ve bu konuda şöyle diyor: "Her zaman bir hedefim vardı; bir gün sanat camiasına girip zirveye tırmanmak. Şu an bu amacıma yavaş fakat emin ilerlemekteyim. Henüz emekleme dönemindeyim. Bir gün bu camiada en yüksek zirve neredeyse oraya çıkacağım. Allah'ın bu gücü bana verdiğine inanıyorum."

Resim
Resim Kaderimi Kendim Yazarım Sandım...
&
O BIZIM KAVUŞMAMIZ MAHSERE KALDI
Kullanıcı avatarı
tatlı cadı
Kahraman Üye
Kahraman Üye
Mesajlar: 4550
Kayıt: 18 Oca 2007, 16:37
Konum: Önemli Olan Nerden Oldugun Degil,Nereye Gidecegin...
İletişim:

Mesaj gönderen tatlı cadı »

ResimDOGUŞ VE ENLERI...


En Sevdiği Aktör Yabancı : Al Pacino – Robert DEe Niro

En Sevdiği Aktirist yabancı : Nicole Kidman – Jennifer Lopez

En Sevdiği Aktör Yerli : Tarık Akan – Emre KINAY

En Sevdiği Aktirist Yerli: Türkan ŞORAY – Sanem ÇELIK

Tuttuğu Takım: Fenerbahçe

Burcu: Yengeç

Favori Yabancı Filmleri: Matrix – Green Mile

Favori Yerli Filmleri: Herşey Güzel Olacak - ***** Bizans

En Sevdiği Renk: Kırmızı

En Sevdiği Yemek: Taze Fasülye

En Sevdiği Aksesuarlar: Özel Kolyeler – Özel Saatler

Hobileri: Arabamla Hız Yapmak – Film Izlemek – Body Building

Fobileri: Kötü Olan Herşey – Yükseklik Korkusu – Yılan

En Sevdiği Içecek: Su – Gazoz

Sevdikleri: Dürüstlük – Sadık Olmak – Sevenlerinin Mektuplarını

Okumak – Telefonla Konuşmak

Sevmedikleri: Yalan


Resim
Resim Kaderimi Kendim Yazarım Sandım...
&
O BIZIM KAVUŞMAMIZ MAHSERE KALDI
Kullanıcı avatarı
tatlı cadı
Kahraman Üye
Kahraman Üye
Mesajlar: 4550
Kayıt: 18 Oca 2007, 16:37
Konum: Önemli Olan Nerden Oldugun Degil,Nereye Gidecegin...
İletişim:

Mesaj gönderen tatlı cadı »

Resim

Belki psikopatım

Şarkıcı, besteci Doğuş, "Büyük sürpriz olacak" dediği şarkısını dört dilde okumaya çalışıyor.

Dünya pazarına girmeye hazırlanıyor. Her adımından Ahmet San'ın haberi var. Giyiminden basınla ilişkilerine kadar sayısız menajerle çalışıyor.

En övündüğü konu üçbuçuk oktav sesi, bir de gözleri. Geliştirdiği kaslı vücudundan çok memnun. "Tam plaj vücudu oldu." Gözlerinin altındaki kalıcı sürme iddialarına karşılık gülerek "Annem belki bebekken sürme çekmiştir" diyor.

Bir ünlünün menajeri olmak ne demekmiş, bilmiyormuşum. Ama öğrettiler. Neler öğrendiğimi size anlatacağım. Zira bilmeyenler için aydınlatıcı olabilir. Mesela pop camiasında bir ünlünün menajeri gazeteciyi azarlar ve bunu hak görür. Öğrendim; bu biiir. Ikincisi azarlayıp da sonradan tekrar yanınıza gelip konuşmak istediğinde konuşmazsanız, röportajı yayınlatmama hakkı olduğunu sanır. Doğuş'la röportaj yapmak için Menajeri Engin Esen ile randevulaştık. Gayet kibar bir konuşma oldu, arayacağını söyledi. Aradı da sağolsun. Üstüne basa basa "Aman geç kalmayın aynı gün altı gazeteciye randevu verdik. Bizim için zaman çok önemli" dedi. Biz bu sözü çok ciddiye alıp Foto Muhabiri arkadaşım Batuhan Kıran ile randevu saatinden önce oradaydık. Ama telefon ederek "biraz" gecikeceklerini söyledi. Görüşeceğimiz kafeteryada bizden önce kapak haberi için randevu verilmiş olan başka bir gazeteciye "Röportajı koymayın zaten gazeteyi ben şimdi arayacağım" der. Bu iki. Magazin dünyasında işler böyle oluyormuş. Biz bir saat 15 dakika bekledikten sonra nihayet mutlu haber geldi. "Geldiler."

Ben yeni tanıştığım menajer Esen'e "Bizden önce randevusu olanlar da varmış. Nasıl bir organizasyon yapmayı düşünüyorsunuz" diye sordum. Meğer hayatımın hatasını yapmışım. Menajerlere soru sorulmayacağı da üçüncü maddeymiş. Cevabımı hemen aldım. "Kendi adınıza mı konuşuyorsunuz, onlar adına mı? Siz avukat mısınız?" Üstelik ne hakla böyle bir soruyu sorma cüretini gösterebilmiştim. Ben izah etmeye çalışırken menajer son cümlesini patlattı: "Isterseniz yapmayabilirsiniz, bizim için fark etmez." Bardak taşmıştı artık, kalkmak lazımdı. Biz ayaklanırken Doğuş geldi ve "hoşgeldiniz" dedi. Biz de kibarlık ederek madem geldi, gitmeyelim deyip Doğuş ile röportajı yapalım dedik. Bu sefer Doğuş soruları istedi. "Olmaz" deyince "Artık Ahmet San ile çalışıyoruz. Kurallarımız böyle." Biz soruları vermedik, orta yol bulundu. Ama bir kural daha geldi. "Fotoğraf çektirmiyoruz." Sonuçta fotoğraf da çekildi. Demek ki sabır denemesinden geçmemiz gerekiyordu. Başarıyla geçtik.



Öğrendiklerim

1) Menajerlere soru sorulmayacak.

2) Sorulursa azarlanma bedeli göze alınacak.

3) Bu tartışmadan sonra tekrar yanınıza gelinirse gülerek hiçbir şey olmamış gibi davranacaksınız. Yoksa gazeteden müdürleri arama gibi bir tehdit olabilir.



Çok sayıda menajerle çalışma yönteminiz profesyonel mi?

- Iki yıldır menajerlerle çalışıyorum, ondan önce savruk çalışıyordum. Artık her adımımın bir nedeni var. Nedensiz adım atmıyorum. Yapmış olduğum her şeyden Ahmet San'ın haberi var. Bir yıl oldu Ahmet San ile çalışmaya başlayalı. Anlaşma yapmadan önce konuşmuştuk. Biliyorsunuz kendisi her işi almıyor.Ama yurtdışı projelerimizden dolayı bana inandığından dolayı ortak bir adım attık. Ama basınla ilişkilerden giyim kuşamıma kadar farklı menajerlerle çalışıyorum.

Bir söyleşinizde dünya starlığı demişsiniz. O yolda mı yürüyorsunuz?

- Hayır, bu laf çok iddialı. Ben Michael Jackson değilim. Ama dünya pazarında bir yer edinmek hedefim. Çok sıkı çalışıyorum, ayaklarım yere basıyor. Artık dünyaya açılmak üzereyiz Fransız Atol Müzik ile bir şarkının üzerine dört versiyonla çalışıyoruz. Imza atılmak üzere. Ahmet San ile Fransa'ya gidip anlaşma yapacağız. Ama bu şarkıyı okumaya çalışıyorum. Dikkat edin okumaya çalışıyorum diyorum. Çünkü her ayrıntıya çok dikkat ediyorum. Insanlara Ingilizce bir kelimem, ya da Ispanyolca söyleyiş biçimim komik gelmesin istiyorum. Hakikaten ince eleyip sık dokuyorum. Adını veremem çok gizli. Bayağı iddialı bir parça.

Doğuş deyince herkesin aklına sokaklarda büyümek, adliyeler geliyor. Rahatsız oluyor musunuz?

- Doğuşluğumla gurur duyuyorum. Zoru demiyorum, imkansızı başardım diyorum. Bazı sanatçı arkadaşlar var, sıfırdan bir yere gelirler. Ama ben eksi beşlerdeydim. Dışarıdan nasıl görünüyor bilmiyorum ama gülenler varsa yapmasınlar çünkü Allah kimsenin başına vermesin. Ben devamlı sokak çocuklarıyla beraberim ve dünya pazarında da onlarla yol alacağım için herhalde bundan kurtulamayacağım.

Kurtulmak istiyor musunuz bu imajdan?

- Geçmişte Orhan Baltacı vardı, şimdiki Doğuş. Ne utanırım, ne pişmanlık duyarım O zamanki şartlarım onları şimdi bunlar. 17 yaşımda kendime yeni bir yol açmaya karar vermişim. Doğuş olacağım deyip olmuşum. Kendim başardım. Ben belki hakikaten psikopatım. Yerlere, duvarlara, kumsallara Doğuş yazıyordum. Arkadaşlarım bana gülerdi. Ondan sonra söz-müzik yazmaya başladım. Allah'ın adaletine inansın insanlar. 100 şarkım var, söz ve müziği bana ait olan.

Problemli insan

Hayatınızın en önemli gündemi spordu, hâlâ öyle mi?

- Bilmeden konuşuyorlar. Istediğim vücut buydu, ideal olan yani. Plaj vücudu, plajda güzel görünecek bir vücut. Gördüğün gibi iri değilim zaten. Her gün iki saat spor, iki saat dans ediyorum. Tamamen serbest dans. Ritmik hareketler yapıyorum. Daha önce hiçbir klibimde dans etmedim, sadece sallandım ama şimdi farklı şeylerle geliyorum.

Kadınlarla ilişkilerinizin ardından hep sorun yaşanmış gibi görünüyor. Neden?

- Çünkü ben çok problemli bir insanım. Her şey benden kaynaklanıyor (gülüyor). Ben her ilişkimin arkasındayım.Ama problem ne biliyor musun; çok ödün veriyorum, çok duygusalım. Hiçbir insanı suçlayan bir insan değilim. Şu anda da benim bir ilişkim var ama tanımadığım insanlarla resmimi basıyorlar.

Ilişkilerinizde nasıl bir erkek portresi çiziyorsunuz?

- Günümüzde maçoluk tamamen kalktı ama ben maçoyum. Örf ve adetlerime bağlıyım. Limitlidir sinirim. Bir kadına el kaldırmak çok kötü bir şey. Bağırırım ya da gözünün içine bakarım. Bu yeterli. Bir kadına vurmak bence doğru değil. Kadın sonuçta, nesine vuracaksın. Bence erkeklik değil bu.

Afla döndü

Almanya günleriniz nasıl geçiyordu?

- Dokuz ay kaldım ama o sadece bir resimdi, aslında Ispanya'daydım. Sürekli tatil yapıyordum. Af çıkmasa dönmeyecektim. Çok rahat geçindim. Ben Doğuş'um. Herhalde birikimimiz vardır. O dönemde dokuz konser yaptım. Kırmızı bültenle aranmıyordum.

Kitap okumayı sever misiniz?

- Şu sıra Kuran'ın şifresini çözen bir arkadaş var ya ona takmış durumdayım. Belki 2006'da bir meteor çarpacak. Herşey gelip geçici. Türk'ün aklı tamamen Şeytanlığa çalışıyor. Allah'a yönelik şeyler yapsak daha iyi olacak.



Kadınlardan para teklifi

Kadınlardan enteresan teklifler alıyorum tabii, almıyorum desem yalan olur. Para teklif ediyorlar. 30 bin dolar teklif aldım. Kitabım Bir Doğuş'u yazarken dilbilgisi dışında hiç yardım almadım. Ben ilkokul üçten terkim. Yeni dışarıdan bitirdim. Bir yıldır sürekli yazıyordum. Herkes kendinden bir şeyler bulur. Unicef le tüm dünyadaki sokak çocukları adına satacağız. Tüm kazanç çocuklara gidecek.
Resim
Resim Kaderimi Kendim Yazarım Sandım...
&
O BIZIM KAVUŞMAMIZ MAHSERE KALDI
Kullanıcı avatarı
tatlı cadı
Kahraman Üye
Kahraman Üye
Mesajlar: 4550
Kayıt: 18 Oca 2007, 16:37
Konum: Önemli Olan Nerden Oldugun Degil,Nereye Gidecegin...
İletişim:

Mesaj gönderen tatlı cadı »

Resim


ATEIST DO?UŞ, NASIL TÖVBEKAR OLDU?


ZAMAN TÜNELI

Şarkıcı Doğuş geçmişteki yaşadıklarını anlattı. Bir dönem ataist olduğunu söyleyen Doğuş, tövbe edip Allah'a yönelmiş. Doğuş'un 'dönüşü'ne sebep olan olay hayli ilginç.


-Sevgili Doğuş, Doğu müziği kurdun, patronsun artık? Hayırlı olsun.

Teşekkür ederim Şebnem. Artık benim de bir firmam var. Ancak her şeyden önce sanatçıyım ve bu kimliğimle varım. Kurmaylarım sürdürecek bu ağı.. Ben de yaptığım şarkılarımı sanatçı arkadaşlarımla paylaşıp, onları destekleyerek varolacağım.

-Neden Elif Karlı?

Çünkü çok düzgün bir insan. Evli ve iki çocuk annesi. Böylesine düzgün bir insanın sanatçım olmasını istedim.

-Peki başka isimlerde katılacak mı firmaya?

Serdar Ortaç'ı da yanıma alacağım inşallah. Onun gibi böyle birkaç büyük isim daha var. Dur bakalım. Tanınmamış yorumculara da yardım etmek istiyorum. 2 kişi var elimde. Biri askerlik arkadaşım. Bir güzel sesi var, onu her dinlediğimde hüngür hüngür ağlıyorum. Dayanılır gibi değil. Türk Sanat Müziği okuyacak ve pek çok kişiye nasıl okunduğunu gösterecek. Çok kızıyorum, bu türü bilmeyen, eğitimini almamış insanlar okumaya çalışıyor ama beceremiyor. Geçenlerde ''Elifnağme'' nin gecesinde sanatçı bir arkadaşım okudu eline gözünü bulaştırdı; kötüydü. Bakın, ben de hiç okumuyorum çünkü cesaret edemiyorum. Ama türkü için aynı şeyi söylememem Önümüzdeki günlerde bir başka sürprizim olacak; sadece bir türkü kaseti yapacağım. Bu benim için bir ilk ve çok arzu ettiğim bir şey.



-Bir önceki albümünün satışı iyi değil miydi?

Yoo, çok iyiydi aslında. Geçen yaz her yerde benim şarkılarım çalıyordu. Derin mevzular var orada, pek girmek istemiyorum. Yanılmıyorsam 540 bin falan. Ama bu benim rekorum değil. Yalancı 1 milyon 900 bin satmıştı.

-Besteci kimliğinin olması da büyük bir avantaj değil mi?

Olmaz mı, 1400 tane şarkım var. Daha önce yapmış olduğum pek çok eser var ama onları kullanmıyorum. Bankada saklı.. Onları bir kenara atıyorum, yenileri piyasaya çıkarıyorum. Böylelikle elimde sonraki albümleri için bir sürü çalışma oluyor. Benim albüm yapmam keyfime kalmış yani. Bir sürü şarkı hazır. Canım sıkılır albüm yaparım, beste bulma derdim yok.

-Kaçıncı albümün ve artık kendine ''Ben de sanatçıyım'' diyebiliyor musun?

7'inci albümüm. Çok düzgün bir hayat yaşıyorum. Son derece düzeyli. Gece hayatım yok. Hayranlarıma kötü örnek olmuyorum. ''Eskiden sanatçı değilim daha'' diyordum ama şimdi öyle değilim. 7 albümümün de parçaları bana ait. Üstelik pek çok meslektaşıma şarkı verdim; patladılar. Artık sanatçıyım diyebilirim.

-Beste yaparken nelerden etkileniyorsun, illa bir hikayesi olması lazım mı senin için?
Bir insanın bana bakmasından etkilenebilirim mesela. Onun yanında aklına gelebilecek her şey ilham verir. Özellikle de araba kullanırken, neler çıkardım bir bilsen. Geçenlerde arabadayım yine. Trafikte çok sıkışık. Bir kız gördüm, sarışın. Inanılmaz güzeldi ve ben onun çekiciliğini ifade etmekte zorlanıyorum şimdi. O da araba kullanıyordu. Yol boyunca beraber gittik. O bana derin derin baktı ben de ona. Gözlerimiz birbirinden ayrılamıyordu sanki. Ama arabayı kenara çekmesine izin vermedim. Istemedim bu büyü bozulsun. O orada kalmalıydı. Aşk yaşamam mümkün değildi, elini tutabilmem de öyle, ama farklıydı benim için. Demek istediğim piçlik yok bende. ''Gideyim alayım telefonunu, sevgilim olsun'' düşünmem bu tip şeyleri.. Arkadaşlarım ''Neden konuşmadın lan?'' diye kızdılar bana. Yapamazdım çünkü gülüşü ruhumu ısıtmıştı. Benim yaşamım boyunca hiç ailem olmadı. Hep o analı babalı hayatın özlemini çektim. O yüzden insanlara da kutsal bakıyorum.


Neler seni soğutuyor da ilişkin bir anda bitiyor?

Ilişkide tamamen mantıksız hareket ediyorum. Duygularımla.. Yamuğunu görünce anında siliyorum. Yalanı hiç sevmem. Yalan duyunca tırnaklarım çıkar. Nefret ederim. Ben yalanlarla büyüdüm çünkü. 9 yıldır hayatımı doğrular üzerine kurdum, oysa evvelim yalanlar üzerine kuruluydu. Bir de Sadakatsizlik herkesi rahatsız eder o. Çok sahiplenirim sevgilimi. Örf ve adetlerine bağlı olacak. Gece hayatını seven kadın benim sevgilim olmamalı. Hilal'in bana geri dönüşü yok. Öyle bir şeye asla ihtimal bile vermiyorum.

Resim

Hayranlarında Hilal ile olan aşkına karşıydı değil mi? Hatta o bu konuda tehditler bile almış?

Telefonla arayıp ''Doğuş'tan ayrılmazsan yüzüne kezzap atarız'' demişler. Beni çok sahipleniyorlar. Mutlu olmam, en güzel şeyleri yaşamam için çırpınıyorlar. Hilal'i de bana yakıştırmıyorlardı. Bir de onun çıplak fotoğrafları çıkmıştı ya, hepten sinirlenmişlerdi. Zaten ondan sonra ayrılmıştık. Ama sonuçta benim hayat felsefem şu; ben aşık olayım, genelevden alır çıkarırım kadınımı. Geneleve niye düşmüş? Namus iki bacak arasında değil beyindedir. Bakire alırsın arkanı dönersin kapı arasında seni aldatır. Inanırsam pavyondan hanım çıkarırım, ne olacak? Onlar keyif için mi yapıyor, onca adamın gönüllerini eğlendiriyor. Bu mantık işi değil? Sevdiysem benden sonra düzelir, baş örtüsünü takıp abdestini alır, benimle birlikte yeni hayatına başlar. Sevgi çok büyük, dünyadaki en güzel şey. Gidene dur diyemem giden gider zaten- Sevene sevme demem seven sever zaten.

-Nasıl bir hayat yaşamak istiyorsun Doğuş?

Doğru mesajları vermeye çalışıyorum. O manken, bu manken senin takarım koluma ohh hayat yaşarım bazılarına göre. Yapı olarak ben değilim o. Güzel bir ilişki yaşamak istiyorum. Dünyaya adımı duyurmak istiyorum. Insanlara her konuda yardım etmek istiyorum. Bu dünyaya görevli olarak gönderildiğime inanıyorum. Öldükten sonra Sakıp Sabancı ve Barış Manço gibi değerli kalmak hedefim.

-10 sene önce bugünlere geleceğini hayal bile edebiliyor muydun?

Nereden bileyim. Ben ne zaman şarkı söylesem arkadaşlarım ya kulaklarını tıkıyor, ya da yanımdan kaçıyordu. Kimse inanmıyordu ki bana. Ama ben başardım. Hayatta bir tek ölüme çare yok, her şeye var. Allah'a olan inançlarını kimse kaybetmesin. En önemlisi bu. Ikincisi çevresindeki insanlardan kötülük görseler bile iyi olsunlar. Bir gün mutlaka karşılığını alırlar. Dört defa ölümden döndüm ben. Bir kere kurşunlandım, bir kere bıçaklandım, bir kere şişlendim, bir kere de jiletlendim. Hep son saniyede hayata döndüm. Meleğim vardı yanımda. Koruyucum Allah'tı. Her şeye tövbe ettikten sonra ''Artık pis iş yapmayacağım'' dedim ve çok süründüm. Çalıştım, simit sattım, paramı biriktirdim ve otelde kaldım. Sokaktan kurtuldum böylelikle. Temiz giyinmeye başladım. Sonra Antalya'ya gittim. Orada bir şarkıcıya vokal yaptım. Emel Müftüoğlu'yla çalıştım. Bir arkadaşıma parça verdim. Öyle öyle Doğuş oldum ama bir anda değil. Zamanla oldu her şey. Benim hayatım insanlar için bir mucize gibi geliyor. Benim içinde öyle oldu.

-Yüce Yaradanımıza olan inancın kuvvetli anladığıma göre?

Allah'a inanmayan kimse benim albümümü almasın. Gerçekten buradan herkese sesleniyorum. Inanç çok başka bir şey. Ben ilk dönemlerimde Allah'a inanmıyordum. O kadar çok hapse girdim, açlık çektim ki tövbe haşa haşa ''Nerede nerede benim koruyucum?'' diyordum kendi kendime. Çok dağılmıştım. Tövbe ettikten sonra ''Allah'ım bana affet'' dedim. O zamandan bu yana oruçlarımı hiç kaçırmadım. Cebimde iki lira varsa bir lirasını verdim muhtaçlara..

-Hangi hadise sana tövbe kapısını açtı?

17 yaşındaydım, o gün yeni Bursa Emniyeti'nden çıkmıştım. Günlerce işkence gördüm. Komaya sokmuşlardı beni. Elektrik bağladılar her yanıma. Öldüresiye dövdüler. Sonra serbest bıraktılar. Onca şeyden sonra karar vermiştim, artık bu işlerle uğraşmayacaktım. Gece birkaç arkadaşımla buluştuk. Dediler ki ''Biz market soyacağız?'' Olur mu oğlum. Her yerim mosmor. Yeni çıktım hapisten. Ben girmem bu işe'' dedim. ''Öyleyse köşede dur'' diyerek beni itelediler. Yol başında öylece izledim marketin camını kırışlarını. Çaldıkları eşyaları ceplerine doldurup benim elime de birkaç tane kalem verdiler. Ben de alıp cebime koydum. Param yoktu, karnım açtı. Bunları satıp ertesi gün bir şeyler yiyebilirdim. Bir anda yanımızda ekip otosu durdu. Bun durur muyum? Vıııın, kaçtım. Ateş ettiler. Sol koluma bak, mermi izi var. Çat çat çat mermiyi sıktılar, ölebilirdim de. Çok büyük bir mesafede yoktu ya aramızda. Açık bir apartman kapısı gördüm. Kapıyı kapamayıp, otomatı açmadan doğru en üst kata çıktım. Arkamdan polisler daldı. Yukarı çıkıyorlardı. Çok korkmuştum. Kalbimin deli gibi çarpan sesini duyuyordum.

O ara içersinde ''Tövbe ediyorum bundan sonra kimseye zarar vermeyeceğim Allah'ım. En ufak bile hatam olmayacak'' dedim. Yalvardım. Kolumda şakır şakır kanıyor. Polisler bir merdiven daha çıksa beni görecek. Çıkmadılar ya, daha doğrusu Allah tarafından çıkamadılar. Onlar gidince sokağa ağlayarak fırladım. Elimdeki kalemleri attım ve arkadaşlarımın yanına giderek ''Benim yolum başka artık eyvallah size'' dedim.

O zamandan beri Allah' sonsuz inancım var.

-Bir ara genç bir kıza tecavüz ettiğin gerekçesiyle yargılandın da değil mi? Sanırım bu yaşadıklarının en beterlerindendi?

Benim için neler dediler, doğrudur ''tecavüzcü'' de dediler bir ara. Harbi bu olaydan sonra intihar etmeyi bile düşündüm. Hayatıma son verecektim. Ne demek ya, ''tecavüzcü''? Halbuki o kızla birbirimizi seviyorduk, evlenecektik. Ama ben onun ilk erkeği değildim. O 15 yaşındaydı bense 16. Cahildik. Sonra zaten benden başka birini daha aynı sebepten dava ettiği için beraat ettim. Ama basından da tecavüzcü damgasını yedim. Sağolsun Reha Muhtar yaptı. O dönem ölmeyi çok istedim. Cezaevindeydim ve nasıl kendimi öldürebilirim diye ciddi ciddi düşündüm. Kimse şunu düşünmedi, anası babası bakmamış, sokaklara atmış bir çocuktum ben. Gidebileceğim hiçbir yer yoktu. Iş bulmaya gittiğimde kovuyorlardı. Karnımı doyurmak için ne yapmalıydım? Çevremdeki arkadaşlarımda öyleydi. ''Şunu yapalım'' diyorlardı çaresiz ''Hadi yapalım'' diyordum. Kolayımıza geliyordu. Çünkü başka türlü ekmek parası kazanmamıza izin vermiyorlardı. Kendi şansımı kendim yarattım. Şunu öğrendim; her acının sonunda bir mutluluk vardır.Her karanlığın sonunda bir aydınlık var. Bu dünyada yaptığın hiçbir şey yanında kalmıyor. Ne oldu küçük yaşta bir sürü pis işler yaptım, en zirvede olduğum zamanda Doğuş'ken hapise düştüm. Ardından randımanımı alamadım, kasetimi yaptım fakat askere gittim. Geldim, yeni bir sayfa açtım, arka arkaya 100 konsere imza atmıştım ki, ''Suçlusun'' dediler, hayde yurt dışına kaçtım. Ne oldu, yaptıklarımın cezasını ödedim. Bedeli çok ağır oldu benim için ama o sayfa çoktan kapandı. Kötülük yapanlar ettiklerinin cezasını öderler. Hem bu hayatta hem de öteki hayatta. Çok ağladım çok göz yaşı döktüm. Ancak şimdi mutluyum. Çünkü dosdoğruyum.

Resim
Resim Kaderimi Kendim Yazarım Sandım...
&
O BIZIM KAVUŞMAMIZ MAHSERE KALDI
Cevapla

“Kim Kimdir” sayfasına dön