Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

Hekimoğlu Türküsünün Hikayesi

Ah şu türküler, türkülerimiz, ana sütü gibi candan, ana sütü gibi temiz.. Ve hepsinde vardır bir hikayemiz
Cevapla
Kullanıcı avatarı
sTRaLiS
Paylaşımcı Üye
Paylaşımcı Üye
Mesajlar: 3803
Kayıt: 24 Haz 2006, 18:08
Konum: SS.Çapa'dan
İletişim:

Hekimoğlu Türküsünün Hikayesi

Mesaj gönderen sTRaLiS »

Hekimoğlu derler benim aslıma Aynalı martin yaptırdım da Narinim kendi neslime Martin denilen eski bir tüfek, yani adalet. Martin taşırmış o da diğer yiğitler gibi. Üstelik de martinin aynalısı. Öyle ki kundağına bak resmini gör, ayna gibi. Bir kere yaman şeydir martin.

Omuzuna astın mı dehşeti yayılır, bastın mı tetiğine düşmanı serer. Gerçi Köroğlu "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu" demiş. Niye? Kim icat etmiş tüfeği? Bolu Beyi. Yeke yek Köroğlu'nun üstesinden gelemeyince, çıkıp da dağlara yaslanamayınca, işi tüfeğe dökmüş. Uzaktan, pusudan. Işte ne yapabilirse. Hoş Ordu'nun, Fatsa'nın ağaları da bundan farklı değil. Salihli'de, Bohçaarmut'ta, Çitlice'de ve öteki köyler de sarılmıştır silaha. Zulüm için, ha!. Yoksul ağzını açmasın, hakkını istemesin. Ama tüfek icat olsa da, hak haktır. Hekimoğlu, "Aynalı martin kendi neslime yaptırdım" der. Nesli topraksız, kendi çoban, devir de eski. Hekimoğlu'nu 'hekimoğlu' yapan ağanın gaddarlığı, kendi yiğitliği. Hekimoğlu derler benim aslıma Aynalı martin yaptırdım da Narinim kendi neslime Hekimoğlu derler ufak bir uşak Bir omuzdan bir omuza Narinim on arma fişek Konaklar yaptırdım mermer direkli Hekimoğlu dediğin de Narinim aslan yürekli Konaklar yaptırdım döşeyemedim Ünye Fatsa bir oldu da Narinim baş edemedim Ünye Fatsa arası ordu da kuruldu Hekimoğlu dediğin Narinim o da vuruldu Kim bu Hekimoğlu? Neden mi ortaya çıktı? Ağa kalıntılarına sorarsanız Hekimoğlu rezilin rüsvanın biridir. Iffetsizin, kanun kaçağının biri. Köylüye sorarsanız iş değişir. Hekimoğlu merttir, yiğittir, fukaranın malına dokunmaz, kimsenin ırzına el sürmez, hakkı hukuku gözetir. Fatsa'nın Yassıtaş Köyü'ndendir. Sekiz on yaşlarında iken anası ölmüş, babası zaten kendi geçiminden aciz. Böyle olunca, yol ağa kapısına açılır, ağaya boyun eğecek, kulluk edecek. Babasının yürek bağı incelmiştir ama çare ne ola yoksulluk bu. Işte Hekimoğlu, Hekimoğlu olmadan önce böyle bir çobandır. Onu "Hekimoğlu" yapan ağanın gaddarlığı ve bir de kendi yiğitliği olur. Ağa katı yürekli, aksi, onu bir saniye bile boş koymaz. Tarlaya git, çift sür, darı çapala, davar güt, ağaç kes, atları yemle, yani nerede ne iş varsa koş hem de karın tokluğuna. Hekimoğlu' nun içinde bir toprak özlemi "Ah be bir iki parça tarla da benim olsa, şöyle ekip dikip yetirsem, evim barkım olsa, çoluk çocuğa karışsam, ambarım dolu olsa" Böyle giderse sonu ayaz, ne evi olur ne karısı, ne ambarı. Kalkar bir gün "Isteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü" deyip toprağa olan hasretini ağaya çıtlatır. Kıyamet kopar. Halis Ağa'nın zaten iki yüzü dünden kara, vermez toprağı ve araları daha bir bozulur. Halis Ağa dayağı çoğaltır, sesini yükseltir, işleri artırır. Yüreğindeki toprak özlemi daha da artar. Bir de Narin'in sevdası eklenir buna. Narin de Narin, güzel, sevimli, alımlı, çalımlı bir kız ki bir de alçak gönüllü. Tutar Hekimoğlu bir daha varır ağasının yanına "Ağam iki parça tarla ver bana, senin tarlan çok, malın mülkün gani ben dersen tarla takım hak getire". Ağanın tepesi atar; "sen kim tarla kim? Çoluk çocuk sana ne gerek, iki çıplak bir hamama yakışır" der. Ağzını açıp gözünü yumar. Çobanın sevdasına da kalayı basar. Tekme tokat kovarlar evden. Hekimoğlu "yeter artık" deyip dağların yolunu tutar. Aynalı martini omzuna asar, tetiğe basar. Nice zalim haksız varsa köşe bucak kaçar Hekimoğlu'ndan. Halis Ağa'nın tepesi atar. Kese kese altınlar kiralık katillerin emrine yollanır, öteden beriden adam aranır. Hekimoğlu'nun namı da dağları tutar. Çitlice'den Belalan'a, Sarıhalli'den Gürgent Yaylası'na kadar içindeki toprak hasreti Narin'in sevdasına karışır yoğrulur ve zalimlere olan kini bin beter büyür. Bu sefer işi Aslan Ağa'ya havale ederler. Aslan Ağa derseniz eli uzun Zaptiye katında hatırlı, bir dediği iki olmuyor, "Ne yapıp yap Hekimoğlu'nun işini bitir" derler. "Paraysa para, adamsa adam, malsa mal". Aslan Ağa'nın güveni ise Zaptiye'de. Kendi önde zaptiyeler arkada düşerler dağlara, şura senin bura benim deyip gezerler, ama boş. Köylerden adam tutarlar parayla. Ne zaman ki Hekimoğlu geçer oradan, haber uçar zaptiyeye. Zaptiyeler at kovar, haberin geldiği köye. Bir yandan Ünye tarafı tutulur, bir yandan Ordu. Bir kış gecesinde sararlar Hekimoğlu'nu. Sararlar ya Hekimoğlu vuruşa vuruşa yarar çemberi, ama yine de kurtulamaz. Ünye sırtında yeniden kıstırılır, vuruşur. Aynalı martini bir yana, kendi bir yana düşer kavga sonunda. Atın terkisine bağlayıp getirirler ölüsünü. Düşmanları bayram yapar, halk sessiz. Içten içe üzülenler göz yaşı döker. Kimi de bir şeyler mırıldanır, giderek büyür mırıldanmalar ve sonunda türkü olur, dökülür dudaklardan.
Resim Resimler Konusmaz Derler YALAN..O Gozler neler Anlatıyor Anlayana..Anlamak isteyene..
Resim


Vazgeçersen Kaybedersin
Cevapla

“Türkü Hikayeleri” sayfasına dön