Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

Bizi bize bırakma Ya Muhammed!...

Size ait , size özel , mektuplar , denemeler , oyunlar , kompozisyonlar, hikayeler , makaleler... Kısacası düz yazılarınızı buradan paylaşıyoruz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
uzman2769
Durgun Üye
Durgun Üye
Mesajlar: 70
Kayıt: 24 Eyl 2006, 12:28

Bizi bize bırakma Ya Muhammed!...

Mesaj gönderen uzman2769 »

Kainatı şereflendirilişinizin 1436 yılında size olan ihtiyacımız, size olan hasret ve özlemimiz içimizde tutamayacağımız kadar büyüyüp taşmış, toplumsal ve bireysel sorunlarımız kendi boyumuzu aşmış, insanlar arasındaki sevgi nehrine kan bulaşmış, doğrular ve yanlışlar ayırt edilemeyecek kadar birbirine karışmıştır. Ümmet-i Muhammed seni arıyor, nerdesin ya Resulallah!...

Aramadık, sormadık yer bırakmadık. Gittiğimiz her yerde de sizi bulacağımız yerin kalbimiz olduğunu doğruladı yeryüzündeki elçileriniz. Ümitle ve heyecanla kalbimin derinliklerine doğru inmeye ve sizi aramaya başladım. Aramalar günler, aylar, yıllar sürdü belki. Meğer kalplerde ne çok köşe varmış Ey Resul!... ve dünyada ne kadar şeytan ve şeytanlıklar varmış meğer! Kalbimin hangi yerine ve köşesine baksam farklı bir şeytan ve şeytanlıklarla karşılaştım hep! Alaycı bir tavırla sırıtarak “Burası bizim mekan! Yanlış kişiyi yanlış yerde arıyorsun” diyorlardı ağızları salya burunları sümüklü şeytanlar! Kalbimin her köşesinde bu sesler yankılanıyordu. Gerçekten yanlış yere mi girdim acaba diye korku saran ruhumla dışarı attım kendimi. Ama o da ne! Yanlış girdiğimi umut ettiğim kalp benimdi ve benim kalbimi şeytanlar, nemrutlar, firavunlar ve ebu cehiller bir şekilde istila etmiş. Bu ne gaflet ve dalaletti benimki ya Nebi!... Kalp atışlarım o kadar hızlanmış ki bedenimi terk etmek istercesine göğsümün kalkıp indiğini fark ettim. Kendimi yoklamaya başladım. Bu ben miyim acaba? Rüya görmüyorum değil mi? diye. Evet, bedenimin kaldıramayacağı kadar ağır bir yük olsa da gerçekti. Bu bir rüya değildi ve yoklamaya çalıştığım beden benimdi ama kalbimi birileri benim adıma sahiplenmiş ve içeri girmeme bile tahammüllerinin olmadığı şokunu yaşıyordum. Söküp atmak mümkün olmadığı için tek çare temizlemek gerekiyordu sahibi olduğum kalbimi. Içimde rahmani bir ses, Muhammed’in kalbimde olduğunu, yeniden girip onu bulmamı fısıldıyordu ama şeytani sesler koro halinde “Yalan… Yalan… Yalan…” diye bu sesi bastırarak beni nefsani duygulara mahkum şekilde yaşamak zorunda kalmamı dayatıyorlardı adeta… dünyaya bakan kör olmuştum artık… etrafımdakilerin varlığından bile habersiz ve tepkisiz oluşum fark edilmişti… ve ben arayışımı sürdürmek zorundaydım. Kendimle çelişki içerisinde değil barışık bir şekilde yaşama yolunu bulmalıydım. Bu hesaplaşmayı sorunsuz yapmak için kendimi dışarı attım, mevsim kış gece ayazdı… gözlerimi semaya dikmiş, uğruna kainatın yaratıldığı Fahri Kainat Hz. Muhammed’i arıyordu gözlerim… gecenin sessizliğinde parlayan yıldızların arasında bana el sallayıp “Buradayım adaşım” diye sesleneceği umuduyla, tatlı bir tebessümle yıldızları inceliyor,bunda değilse diğerinde heyecanıyla pür dikkat inceliyorum yüzüme parlayan yıldızları. Bakmadığım yıldızların sayısı azaldıkça umutsuzluğumda artıyordu. Yıldızların tükenişiyle birlikte umut ve heyecanımda tükenmişti. Bu çelişkiler içerisinde kalp atışlarım giderek hızlanmış, duygularım karmakarışık bir şekilde hangi sese kulak vereceğim konusunda kararsız ve kendime yararsız bir hal içine girmiş vücudumu ateşler sarmıştı. Belli ki duygularımla savaş halindeyim ve beynimde gel gitler oluşuyor, şimşekler çakıyordu. Bedenimi saran ateş kısa sürede sırılsıklam terletmişti bedenimi gecenin ayazında… vakit hayli geçti ve üzerimi değiştirmem gerekiyordu.

Eve gittiğimde herkes derin uykuda. Gecenin ve odanın sessizliğini babaannemin horultusu bozuyordu. Bu horultu sesi, nefsimle muhakemeye engel olabilir endişesiyle diğer odaya geçtim. Kararlıydım çünkü içimdeki beni dışımdaki ben yapmaya! Yatağa girdiğimde yine o ses! “Muhammed ‘i kalbinden başka yerde arama!” diyordu. Hışımla daldım yine kalbimden içeriye. Derine daha da derinlere indim. Ben indikçe karanlık da çöküyor benimle kalbimin ücra köşelerine ve şeytani seslerin tacizi fiili saldırıya dönüşüyor. Nefsi müdafaaya geçip boğazlamaya çalışıyorum onları ama ne mümkün Eeeyy Nebiiii! Insan şeytani duyguların esiri olmaya görsün bir. Boğazlamaya çalıştığım her şeytanın bedeninde onlarca yeni şeytanın dirildiğini gördüm. Yakamı kurtaramıyorum bir türlü ellerinden. Önüme set olmuşlar “Biz seni kolay kazanmadık ki bu kadar kolay kaybedelim!” diyorlar. Kanlar içinde yığılmış kalmıştım. Pes etmiş, teslim olmuştum irademe… yorgunluk, bitkinlik, en önemlisi de kendime sahip olamamanın utancıyla sızmış kalmışım o cerahat içerisinde… gözlerimi açtığımda sıcak yatakta bedenim kas katı kesilmişti. Tir tir titriyordum. Anladım ki bu titreme soğuktan değil, irademe olan mağlubiyetin bedenimde oluşturduğu mahcubiyet refleksiydi! Artık benim için dönüm noktasıydı o an! Bedenimin kabul etmek istemediği bir kalple sabahlayamazdım zira… kalbimi tutsak etmiş irademle büyük taarruza başlama zamanıydı. Ya ben irademe yada iradem bana sahip olacaktı. Son bir dalış yaptım kalbimden içeriye. Irademin karşıma dikildiğini gördüm tüm heybetiyle… bana “Bu kadar mağlubiyetten sonra tekrar döndüğüne göre çok güçlü olmalısın. Göster bakalım gücünü!” dediğinde, mütevazi bir tavırla “Estağfirullah” dedim… ve o heybetli irademin çam gibi devrilip yok olduğunu gördüm Ey Resul!... ilerlemek için henüz bir adım atmıştım ki, ne kadar şeytan, firavun, nemrud ve ebu cehiller varsa üzerime doğru yürüdüğünü gördüm… acaba sihirli kelime bu mu dedim kendi kendime ve “Estağfirullah” dememle hışımla üzerime gelenlerin donduğunu, hareket edemediğini gördüm… devam ettim ilerlemeye. Ilerledikçe tekrarlıyorum estağfirullah kelimesini… sesimin gittiği yerde buharlaşıp yok oluyorlar hasımlarım. Ben ilerledikçe karanlıklara gömülüyorum ama sihirli kelimeyi bulmuşken kalbimi kuşatanlardan kurtarma adına karanlığa aldırmıyorum. Yiğitliğimden değil, onların yaşattığı korku karanlıktan daha büyük bir korkuydu. Ne kadar koştum ve ne kadar “Estağfirullah” çektim bilmiyorum ama uzun bir aradan sonra sona yaklaştığımı fark ettim… zafer kazanmış komutan edasıyla geri dönüş yaptım. Ama bir türlü çıkışı bulamıyorum bu defa… hangi tarafa doğru gitsem önüme duvarlar çıkıyor. Nefesimin yankılandığı karanlıktan korkmaya başladım… acaba yine mi kaybettim? Diye. Yapabileceğim her şeyi yapmış ve yapacak bir şey kalmamıştı artık. Birden “Yetiş Ya Muhammed!” sözü dudaklarımdan döküldü… çaresizlik içerisinde tekrarlayıp durdum bu imdat kelimesini… Nurundan bir kıvılcım belirdi üzerimde. ortalığı öyle aydınlatmıştın ki gözlerim kamaştı ey resul! Kan ve irinle dolan kalbime o cilayı kim çekmişti öyle? Her taraf berrak, pırıl pırıl… biraz önce çıkmak için imdat dilediğim bu zindan kalbim, cennet bahçesi dedikleri yere dönüşmüştü adeta! Dünyanın en mutlu insanı olmuştum… Hasret ateşin bütün iliklerimi sarmıştı. Sevinç çığlıkları atıyordum… buldum sonunda seni ya Resulallah! Nur cemalini göster bana Ey Nebi! Gül yüzünü göster bana ya Muhammed! Ya Muhammed! Ya Muhammed!...

Nurun gittikçe çoğalıyordu ve bana geldiğini hissediyordum. Içimde şeytan ve şeytanlıklardan eser kalmamış, yorgun ve bitkin ruhum tüy gibi uçuyordu adeta. Çıkışta yüz yüze görüşebileceğimizi hissediyordum artık… “Ya Allah Ya Muhammed” dedikçe varlığını ensemde hissediyordum. Hem bu nakaratları tekrarlıyor hem de görüşme noktası kalbimin dışına doğru koşmaya çalışıyordum… labirent gibi, döndüğüm her köşeyi başka bir köşe izliyor. Sevinçten ayaklarım yere değmiyordu. Dışarı çıkıp, Allah Resulünün ayaklarına kapanacak, ona olan hasretimi, ona olan özlemimi gidermek için çok ama çok az bir zamanın kaldığını hissediyordum artık. Sevinç gözyaşlarım geçtiğim yolları ıslatıyor, bulmuşken kaybetmeye tahammülümün olmadığını arz etmek için yalvaran bir üslupla “Ya Muhammed” diye avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Ama yine olmadı Ya Muhammed! Yine olmadı Allah’ın Resulü! O kadar içten hıçkırıklarla ağlamış ve bağırmışım ki annemin telaşla uyanıp beni uyandırmasına vesile oldum. O gün bu gündür kalbimde beliren nurundan bir kıvılcımla avunuyor yeniden geleceğin günün hasretiyle yanıp tutuşuyorum. Sadece bu günahkar kul değil sizi bekleyen…

Israil zulmüne maruz kalan Filistinli, Sırpların vahşetini üzerinden atamayan Bosnalı, Rus mezalimine direnen Çeçenistanlı, Emperyalist ABD’nin işgali altında inim inim inleyen Iraklı, Afganistanlı, Somalili, dolaylı olarak tehdit edilen Suriyeli, Iranlı hatta Türkiyeli din kardeşlerimiz de gelişini bekliyorlar Ya Resulallah! Ümmet-i Muhammed sizi arıyor, insanlık size muhtaç Ey Nebiii! Hiç olmazsa bu Kutlu Doğum Haftanızın yüzü hürmetine bizi bize bırakma Ya Muhammed! Bizi bize bırakma Ya Muhammed! Bizi bize bırakma Ya Muhammed!...
Kullanıcı avatarı
GökkUşAgI
Paylaşımcı Üye
Paylaşımcı Üye
Mesajlar: 3055
Kayıt: 18 Oca 2007, 11:49

Mesaj gönderen GökkUşAgI »

mesajınız birinde stralis size ''abi'' diye hitap etmsti sanırım bizlerden büyüksünüz.izninizle bende size abi diye hitap etmek istiyorum

sayın uzman abi yazdıgın denemelerin çogunu okuyrm genelde siyasetle ilgili paylasımlar yaptıgınız için ben pek yorum yapamıyorum .bilmiyorum paylasımalrınz alıntımı ama bu 'Bizi bize bırakma Ya Muhammed!..'
paylasımınız hepsinden daha güzel ve anlamlı oldugu belirtmek istiyorum. bilmiyorum bu olay sizin basınızadanmı gecti yoksa alıntımı ama gercekten çok güzel çünkü burda bi insanın tekrardan uyanısı anlatılmış.
kaleminize,yürginize saglık efendim...

uzman2769 yazdı:Hiç olmazsa bu Kutlu Doğum Haftanızın yüzü hürmetine bizi bize bırakma Ya Muhammed! Bizi bize bırakma Ya Muhammed! Bizi bize bırakma Ya Muhammed!...
AMIN...
BEN SANA KUL KÖLE OLURDUM
AMA SEN BANA BIR GÜNLÜK YAR OLMADIN...
Resim
O BIZIM KAVUSMALARIMIZ A YARIM MAHŞERE KALDI!!!
Kullanıcı avatarı
uzman2769
Durgun Üye
Durgun Üye
Mesajlar: 70
Kayıt: 24 Eyl 2006, 12:28

Mesaj gönderen uzman2769 »

GökkUşAgI yazdı:mesajınız birinde stralis size ''abi'' diye hitap etmsti sanırım bizlerden büyüksünüz.izninizle bende size abi diye hitap etmek istiyorum

sayın uzman abi yazdıgın denemelerin çogunu okuyrm genelde siyasetle ilgili paylasımlar yaptıgınız için ben pek yorum yapamıyorum .bilmiyorum paylasımalrınz alıntımı ama bu 'Bizi bize bırakma Ya Muhammed!..'
paylasımınız hepsinden daha güzel ve anlamlı oldugu belirtmek istiyorum. bilmiyorum bu olay sizin basınızadanmı gecti yoksa alıntımı ama gercekten çok güzel çünkü burda bi insanın tekrardan uyanısı anlatılmış.
kaleminize,yürginize saglık efendim...
Bende size Kardeşim diye hitap etmek istiyorum müsadenizle Gökkuşağı Kardeş!... bu konunun ilginizi çekmesi beni sevindirdi... bu konu olduğu gibi burada sizinle paylaştığım bütün konular kendi fikir ve düşüncelerimdir... alıntı değildir... bu olay da kısmen yaşadığım bir olayın kelimelerle süslenmiş halidir... sevgilerimle...
Cevapla

“Mektuplarınız-Denemeleriniz-Makaleleriniz” sayfasına dön