Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

Eğer Insansak Söyleyecek Sözümüz Olmalı- Müsade Özdemir

Size ait , size özel , mektuplar , denemeler , oyunlar , kompozisyonlar, hikayeler , makaleler... Kısacası düz yazılarınızı buradan paylaşıyoruz.
Cevapla
M.I.H.R.I.B.A.N
Hoş Geldiniz (Acemi Üye)
Hoş Geldiniz (Acemi Üye)
Mesajlar: 23
Kayıt: 29 May 2009, 17:27

Eğer Insansak Söyleyecek Sözümüz Olmalı- Müsade Özdemir

Mesaj gönderen M.I.H.R.I.B.A.N »

Eğer Insansak Söyleyecek Sözümüz Olmalı

Kimi dinlesen aynı terane.
Iffetli, şerefli.
Vatanına, toprağına, bayrağına düşkün ve merhametli.
--Yaşasın iyilik- ölsün kötülük.---

Hele bir de ayağına basmaya gör, kuzu nasıl kurt oluyormuş.
Içinin derinliklerinde saklanan en hayvani duygular fışkırıverir.
Sorunları paylaşmak, çözüm iradesi geliştirmek şöyle dursun; anında bağlanır belleğinin önyargılarına. Körleşir, en temiz sevgi duygularını ezer geçer.
Kurgular, doldurur kendini. Gün gelir attığı iftiralara ve yalanlara kendisi de inanır olur.
Gerçeği keşfetmek, sarıp sarmalamak, önyargıları sıyırıp atmak ve yanlışların gölgesinden kurtulmak zor mu acaba.

‘’Insan olmak zor zanaat’’ mış

Bir yanda güçsüzü geriye itip öne çıkan, örgütlenip çoğalan ve önyargılarıyla karar alan güçlüler.
Diğer yanda çekilen acının nerden geldiğini bilmeden yaşadığını sanan ve yarınları yıkılan, çıplak durmaya alışmış ak elleriyle güçsüzler.
Uygarlık savaşının birlik sever emekçileri.
‘’-Aralayın ufukları, aralayın’’ diyen sesleriyle.

Sen yemedin, ben yemedim, o yemedi bu yemedi, kim yedi.
Bir lokmamıydı ki tükendi. Belki de şeytan aldı götürdü.
Yoksa nasıl uzansın bir insan eli, uğrunda binlerce canın feda edildiği bu topraklara. Feda edilen bunca can bizi güçlendirmek, bizi büyütmek için değilmiydi. Yoksa tam tersimiydi.

Başımızı bir mengeneyle sıkıyorlar sanki.
Sanki kalbimize bir demir oturtulmuş.
Kime güvenelim.
Kime güvenmeyelim.

Olumlu özelliklerden uzaklaşıp hükmetme, fethetme, ezme, kendine aitleştirme içgüdüsüyle insana şiddetin her alanda artarak yaşandığı dünya ve ülke ortamında, yapılan yeniliklerden veya geriliklerden kimler payını alıyor.
Insan hakları kimler için uygulanıyor.
Kültür ve gelenek ayrılıkları, fikir ayrılıkları, örgütsel ayrılıklar ve inançlar önce bireyleri yabancılaştırıyor. Böyle bir ortamda, dayanışmadan ve mücadeleden söz etmek mümkün mü?
Toplum belli kalıplar içine sıkışıp kalıyor.

Zayıf bir toplumda güçlü, devreye daha kolay girer ve çıkardığı yüksek ses zayıfın sessizliğine hükmeder.
Insanlığı yenen maddenin zaferi.
Kapital güçlü (hükmediyor/ eziyor) ,
insan tecavüze uğruyor,
insan satılıyor,
insan sömürülüyor.

Kimi avare, kafasına serpuş takar, siperliğini burnunun ucuna indirir ve yel altında ölü dallar gibi çatırdar.
Kimi başını deve kuşu gibi kuma sokar.
Kimi de koyun gibi susup çobanın sopasına korkak gözlerle bakar.
Eylem gerek. Eylemek gerek.
Eylemin en anlamlısı özgürlük/ eşitlik adına olanı olsa gerek.

Asırlardır güçlünün egemen sisteminde mutlu olamayan insanlık, boyun eğme, itaat etme, karşı çıkamama belalarını kimliğinin köklerine yerleşmiş sandı.
Oysa bu melun uykudan uyanılsa, dayanışma içinde mücadele edilse; toplum hak ettiği yaşama kavuşacaktır belki.

Güç egemen sistemde; bastıran, sindiren zayıfı saf dışı bırakan,
ayrımcılığa dayalı yargıları sorgulamalı.
Toplumda, ailede veya siyasette güç egemen politikasını uygulayıp din, dil, ırk ayrımıyla ezilen, sürekli baskı altında ve dışlanmaya maruz kalanlar o kadar çok ki

Insanlığa ait değerlere yabancılaşmanın kaynağında bencillik yatıyor.
‘’Ben-ci-l-lik kendine has devingenleri ve ilişkileri olan bir dizgi biçimi.’’
Bu dizgi biçiminin hüküm sürdüğü toplumlarda;
yenilik güçlüye,
gerilik güçsüze düşüyor.
...

Müsade Özdemir
M.I.H.R.I.B.A.N
Hoş Geldiniz (Acemi Üye)
Hoş Geldiniz (Acemi Üye)
Mesajlar: 23
Kayıt: 29 May 2009, 17:27

Çifte Sömürge- Müsade Özdemir

Mesaj gönderen M.I.H.R.I.B.A.N »

Çifte Sömürge

Insanlığın bağrında insan olmaya birer adayız.
Kiminiz bozmaya.
Kimimiz düzeltmeye.

Ataerkilliğin hüküm sürdüğü ailede, iş merkezlerinde, ekonomide,
ve de siyasette,
kısacası kadının malzeme olarak kullanıldığı her yerde (dünya ve ülke düzeninde) kadınlardaki düşüş bireysel değil geneldir.

ATAERKIL ( patriarka ):
Erkeklerin egemen olduğu erkek otoritesine dayanan toplumsal örgütlenme düzenidir. Tarihsel olarak kapitalizm tarafından devralınmış, dönüştürülmüş ve onun maddi temeliyle eklemlenmiş bir sistemdir. Ikisi arasındaki tek fark, namus cinayetleri.
Kapitalist sistemde rasyonellik gereği çözüme gidilirken, ataerkil sitemde tam aksine, en vahşi uygulamalarla, can yakıcı bir şekilde çözüme gidilir.

Bu sistemin içerisinde, kadının yaşadığı en büyük ayrımcılığın cinsiyetçilik olduğu bilinmektedir. Dünyanın birçok yerinde, kapitalizm ve erkek-egemen sistemler kadınlar üzerinde ’’ çifte sömürü” uygular.

Ülkemizde kadın ezilmişliği bölgelere göre değişim gösterse de, birbiriyle çok bağlantılı olduğu bilinmektedir.
Ataerkil sistemin en ağır şekilde işlediği, Filistin ve Batı Sahra’da Suudi Arabistan’da, Iran’da, Irak’ta, vs. vs… kadınların eşini seçmesine izin verilmez ve zina suçu kapsamında değerlendirilir. Kadının bedeni, emeği, yaşamı erkek- egemen(ataerkil) düzence denetiminde tutulur.

Ataerkillikte namus, babadan kocaya devredilir. Köy, kasaba ya da kent fark etmez. Kadın yenileşme yerine cüceleştirilir.
Böyle bir sistem:
Özde ve biçimde, kadını kişisel benlik doyumu ve boşalım aracı olarak gören ve kadının bedenini, emeğini sömüren bir düzendir de diyebiliriz.

Örneğin:
Iran filmlerinde kadın karakterler, Islam’ın ve rejimin kadından beklediği imajı sunar. Kadın karar alma mekanizmalarında yoktur. Kadın iffetiyle merhametiyle doğurgandır. Kocasına itaat eder, çocuklarını büyütür, evini temizler. (ev işi toplumsallaştırılmıştır).
Iran kültürünün kadına kamusal alanda getirdiği yasaklar filmlerde açıkça sergilenir. Hatta kadınların fabrikalarda veya herhangi bir iş yerinde, sosyal güvencesini kazanma adına mücadele ettiği sahneler, yok denecek kadar azdır.

Oysa,
Insan Hakları Evrensel Beyannamesi, tüm insanların özgür doğduğunu, eşit itibar ve haklara sahip olduğunu vurgular. Bu beyannamede öne sürülen tüm haklar, ( ekonomik, soysal, kültürel, medeni ve siyasi) ve hürriyetlerin, cinsiyete dayalı olanlar dahil, hiçbir ayrıma tabi kılınmaksızın herkes tarafından kullanılabileceğini beyan eder.

‘’Insan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Tarafından 1979’ da kabul edilmiş, 1981’ de sözleşme biçimi almış.
T. C. Hükümeti ise bu sözleşmeye 1985 yılında imza atmıştır’’

Dünya ve ülke düzeninde, Insan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni hiçe sayan, kadınları geri plana atan, ataerkil sistemine karşı, feminizm (kadın isyanı) doğdu.

FEMINIZM:
Kadınların ezilmişliğine karşı çıkış ve isyan demektir.

Kadın ezilmişliğinin tarihselliğini ve sürekliliğini vurgulamak amacıyla örgütlenen feminist grupların mücadelesini çürütmek adına, erkek-egemen sistem tarafından türlü görüşlerle ‘’feminizm eşittir lezbiyenlik’’ şiarıyla başka yönlere çarpıtılmak istenmiştir.

Erkek-egemen sistemi hüküm sürdükçe, kadının temel haklarının var olacağı söylenemez.
Dolayısıyla, dünya ve ülke düzeninde, kadınların duygularını rencide eden eşitsizliğin kökünde, acaba dinler mi yatıyor, rejimler mi düşüncesi akla takılıyor.
Bu düşünceyle başkaldıran kadınlar, çoğu ülkelerde radikal dincilerin hedefi haline geliyor hala.

Cumhuriyetle yönetilen bir ülkede hüküm süren ataerkil sistem, ayrımcılığın yanı sıra, cumhuriyet ilkelerinin amacına ulaşmasını da engellemiş oluyor.
Ne cumhuriyeti ne de ilkelerini hazmedemeyen ataerkil düşünce;
YETERKI NAMUS KURTULSUN:
Nice kadınları namus adına cinayete kurban etti. Takas edip töreyle tüketti. Mal niyetine sürülüp güdüldüler, öldüler, öldürüldüler. Sonra da oturuldu darağacının altına, timsah gözyaşlarıyla toprağa gömüldüler.

Ataerkil sistem devam ettiği sürece, namus cinayetleri bitmeyecektir.
Örneğin:
Iran’da Zohreh’in, Azar Kabiri-niat’ın yaşadıklarıyla, Irak’ta Ayşa’nın, Ümmü Omar’ın, Türkiye’de Güldünya’nın, Şemse’nin vs. vs… yaşadıkları ne kadar benzer. Sınırları ne olursa olsun, ortak noktaları aynı ‘’kadın’’ olmak…

VAR OLANI YOK ETME…

‘’kim ders alabilir dünden
kim yeniden doğabilir küllerinden’’

Çok değil aslında, kırılmadan- dökülmeden ve de dövülmeden insan gibi yaşamak, çok değil aslında.
Bilinçlenmiş her kadının bilinçaltında, sınırlanmaya değin bir reddediş yatar. Bu duyguyu tüketmeden ve de çekinmeden, korkmadan uyandırmalıdır.
Çünkü,
toplumda konu edilen eşitlik , eşitlik yanılsamasından öte bir anlam ifade etmiyor.

DIŞI KUYRUK SALLAMASA....deyimini duymayanınız yoktur.

Dış görünüşle özü sorgulayan ataerkil sistemde, düşüncenin apış arasından bir adım öteye gitmesi beklenemez.
Kültür ve geleneklere saygı adına, kadınların eşitlik ve özgürlükten mahrum bırakılmalarına sebep olan erkek egemen sistemde;

‘’var mıydı kadının içinde sağ kalan.
yağmalanan umutları düşerken yarının kirpik uçlarından’’

Müsade Özdemir
M.I.H.R.I.B.A.N
Hoş Geldiniz (Acemi Üye)
Hoş Geldiniz (Acemi Üye)
Mesajlar: 23
Kayıt: 29 May 2009, 17:27

ÜSTÜN INSAN- Müsade Özdemir

Mesaj gönderen M.I.H.R.I.B.A.N »

Üstün Insan

çalışıp didindi
..........ruhunu maddeye teslim etti
çalışıp didindi
..............madde ruhuna ihanet etti

diyerek dile getirdiğimiz ne çok yaşanmışlıklar vardır etrafımızda, bu insanların kazandıklarının yanında kaybettiklerinin muhasebesini yapmak bile faciayla sonuçlanır. sevgisiz, duygusuz ve de yakınsız yaşayıp maneviyatı çürüten, ruhunu maddeye teslim eden o kadar çok tanıdık yüzler var ki, acı sonuçları gözler önünde
biran önce kesesini doldurup bedavadan yaşamak, insanoğlunun en belirgin özelliklerinden biridir. avcılık ve yağmacılık içgüdülerini yenemeyen ve esiri olan nice insanlar da yok değil çevremizde.
kah öfke kustuğumuz kah görmemezlikten geldiğimiz bu tip insanlara ne sözler, ne yumruklar, ne de silleler kar etmez

kişisel menfaatlerini göz önünde bulundurmadan, toplum için insanlık için, ülkesi için çalışan, ya da çalışarak, yaşamdan tat alma gücünü kazanan kaç insan vardır acaba
topluma huzur ve güven veren, çevresine sıkı sıkı sarılmış, bağların önemini benimseyen insanların çokça olduğu bir ülkede yaşamanın rahatlığını ve tarifsiz güzelliğini düşünüyorum da
bütün hayallerim suya düşüyor, gözümde ülkemin kısır kalabalığı çoğalıyor
taş döşemeli, dik ve köhne sokaklarda, yük taşıyıcılarının iç acıtan homurtulu gürültüleri umutsuzluk garında
solgun camlarda, belli belirsiz eğik başlar, yediğini sindirecek kadar uyuyanlar

ah benim şu daldırma düşüncem
işte o anda... bey’le hanım sözcükleri, riyakârlığın desteklenişini anımsatıyor bana
şişen avurtlarında her nefes bir dev, belleklerinde küçücük yüzleri boşaltarak kelebeklerin kanatlarına
iri cüsseleriyle, büyüdükçe yükseklerden bakanlar, kendi kendilerine, kendilerine giden yollarda, atlılar dörtnala, arkalarında bıraktığı tozlarla, atlarının sırtında, kahkahalarla, belki bir kadın yüzü, belki bir kese yastık altında
kısa günün uzun karı, o bildik şeyler, çayırlara, altın ökçeleriyle atlılar dört nala, büyüsüyle kösnül arzularının

denklemleri doğan günün ağzında, ağırlığına-hafifliğine yemiş’in
bel veren orta direk, hem dost, hem düşman
pay çoğaltan zamanın yarınlarından, us’unda dolaşan tilkilerin gürültüsüyle gülümseyerek yumuşatan avını
uyanık elleriyle, gözleriyle erinç içinde yıldız kemiren penceresinde
hanım olmak, ünlü olmak, mekanının kraliçesi olmak, devran döndürüp ün salmak dünyaya, anıt olmak, bulvar olmak, sahibi olmak adaların, ormanların, insanların kraliçesi olmak, baskıyla, zorbayla, oyunla üstün insan

kırbacın havadadır, el üstündesin zıpkınını vur çek, en büyüktür balık
üstün insan, ince eleyip sık dokuyan ve doyumsuzluk sıkıntılarına sıkça kapılan insan
sen yürü, durma yürü, soğuk yüzünü, soğuk parmaklarını koy sofranın üzerine, ye meydan senindir
sınırsız uzamın tadını çıkarırcasına, tükür dilediğin gibi, vardır şakşakçılar, tükürüğünü güzel sayarlar

kim alıkoyabilir alaycılığında, etrafındaki kukumav kuşlarına küçücük kafesinde ıslık çalıp ötene ve demir hücresinde sırtını bükene
evrene kapalı duran alnında, yumrukları saklayana, bak alaylı alaylı, kim alıkoyabilir seni
körpe yeşillik içinde, güneşten sedef sedef olmuş çimenlikler ve üzerinde variyetin miskli kokusu, güzelliğin büyüsüyle büyüyen ve raks eden su ışığı vurur yüzüne
her susadığında ağzını kaynağa dayayan, o kaynaktan kana kana tadan, üstün insan, kralı olan mekanının
tükürür dilediği gibi, nihayetinde tükürüğü güzel sayılan
her zaman vardır şakşakçıları, taraçalardan alkış tutan...

ülkesinde, ülkesine uzak yaşayan ve daha niceleri yokluk uykusuna dalan
suskunluk her şeyin uzaklaşması olur, düşsüz bir ömrün uzun yokuşu gibi
solgun yüzünün altında bir deri bir kemik kalmış düşkün insan
ve garip görünüşü karşısında afallayıp kalan, kılı kıpırdamayan, üstün insan
o umarsızlığı, ruhunu maneviyattan ayıran ve duygusuz kılan
aralarında fersah fersah mesafe, renkleri birbirine uymayan, aralarında çok bildik bir mesafe
zenginle kötülük, iyilikle fukaralık, yan yana
yan yana maskaralık
sık dokuyan seyrek dokuyan, çizmeyle çarık yan yana

her bakışı, budakçının ağaca bıçak vuruşu gibi
bencilliği kuşku götürmeyen, üstünlüğüne üstünlük ekleyen, dilediği gibi ahkam kesen, zedeleyen insanlığın gururunu
haksızlıkla bayağılıkla yoğrulan dünyada, kollarını açan, şölenlere koşan, yemekler yiyip alçakla yanak tokuşturan, değişmeyen düzende zayıfa karşı güçlüyü savunan, sözde insan

ah benim şu daldırma düşüncem, sonsuzluk hiçlikle dolu, hiçlerle dolu şu koca evren
ölen yoksulları kim hatırlar, kim kurtarmaya çalışır bataklığa saplanan yavru kuşu
gamı, tasası, açlığı, gözlerinde asılı depremlerini sokak çocuğunun
acımanın olanca şiddetiyle, kim…
hangi el
hangi yüz
hangi…


Müsade Özdemir
Kullanıcı avatarı
BIDIBIDI
Web Master
Web Master
Mesajlar: 8611
Kayıt: 01 Haz 2006, 03:01
İletişim:

Mesaj gönderen BIDIBIDI »

Yazılarınız çok güzel... Fakat her biri için ayrı konu açmanız , tüm yazıları ayrı ayrı yorumlamamızı kolaylaştıracak düşüncesindeyim..

Farklı başlıklı her yazı için ayrı konu açmayı tercih edebilirsiniz. Ve bizde böylece yorumlarımızı yazınızın verdiği mesaja göre yapma imkanı bulacağız.

Saygılarımla...
Cevapla

“Mektuplarınız-Denemeleriniz-Makaleleriniz” sayfasına dön