Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

Sivilleşme mi Sefilleşme mi?

Size ait , size özel , mektuplar , denemeler , oyunlar , kompozisyonlar, hikayeler , makaleler... Kısacası düz yazılarınızı buradan paylaşıyoruz.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
uzman2769
Durgun Üye
Durgun Üye
Mesajlar: 70
Kayıt: 24 Eyl 2006, 12:28

Sivilleşme mi Sefilleşme mi?

Mesaj gönderen uzman2769 »

Havasından mıdır, suyundan mıdır, Yoksa, sahip oldukları makamlarının gereğinden midir? Bilinmez!... ama bilinen bir şey var ki, “YERLI” kelimesine karşı antipatisi olan söz, makam ve mevki sahibi çevrelerin bu ülkede sürekli sesleri yüksek çıkıyor! Kime karşı? Tabi ki milletin iradesini temsil eden siyasi iktidara karşı!... Neden? Kendi milletini sevmiyorlar, kendi milletine güvenmiyorlar dolayısıyla kendi milletine düşmanlar da ondan!...
Içinizden bu sözlerimi çok abartılı görenler olabilir, ama birazdan hafızalarınızı tazeleyecek bilgileri paylaştığımda inanıyorum ki içinizden, aksine çok hoşgörülü davrandığımı fısıldayacaksınız kendi kendinize!...
Evet! “YERLI” kelimesiyle, kronikleşmiş birçok sorunlarımıza neşter atmaya çalışacağız bu hafta! Zira, yabancı karşıtı olan bu terimin hayatımıza birleştirici, kaynaştırıcı, uzlaştırıcı yönleri olması gerekir ve beklenirken, nasıl ayrıştırıcı bir zemine oturtulmaya çalışıldığından söz edeceğiz…
Isterseniz, YERLI kelimesinin ilgi alanına birinci derecede giren INSAN'dan yani Insanımızdan bir iki örnekle giriş yapalım:
Bunun için çok gerilere gitmeye gerek yok!
-Kendisini hepinizin yakinen tanıdığı ünlü bir siyaset adamı aynı zamanda makine mühendisidir.
Geliştirdiği bir projesini, zamanın ilgili bakanlık ve kurum mercilerine sunmasına rağmen projesi kabul görmez ve Almanya Devleti'nin hayata geçirdiği bu proje; bu gün avuç dolusu paralarla almak zorunda kaldığımız Leopar Tanklarının motorudur.
-80'li yıllarda “Zakkum” bitkisinin yaprağından Kanser ilacı bulduğunu iddia eden Ziya Özel adında bir doktorumuz vardı. Adamın başına gelmeyen kalmadı o zamanlar, soluğu ABD'de aldı… bu amansız hastalık için ithal etmek zorunda kaldığımız ilaçların kimbilir kaç tanesinde onun imzası vardır…
-Askerlik yapanlar bu vb. hikayeleri çok dinlemişlerdir: arızası olan araç ve silahın tamiri için yurtdışından gelecek ekibi aylarca bekleme zorunda kalan teknisyenlerin bu arızaları giderdiği, yada araç ve silah üzerinde olumlu geliştirmeler yaptıkları için ödül yerine ceza aldıkları…
-Iddialara göre, ABD'den aldığımız savaş uçaklarına monte edilmiş dost uçakları tanıma sistemi üzerinde çalışma yaparak şifreleri çözmeyi başaran ASELSAN bünyesinde çalışan 6 mühendisimiz yakın aralıklarla intihar süsü verilerek ortadan kaldırılmaları…
- 2005 yılında Cudi Dağı'nın eteklerinde bulunan insan iskeletinin yaklaşık 20 yıl önce bölgede petrol çalışmaları yapıp bu alanda ülkemizi ekonomi yönünde ihya edecek sonuçları elde edecek bilgileri şahsında taşıdıkları için kafaları kesilerek öldürülen 6 tane maden mühendisimize ait olduğu gerçeği çıkacak, ama sadece gerçek olmakla kalacak!... Gazeteci Çetin Emeç ve Uğur Mumcu'nun sır ölümleri de bu olaylarla bağlantılı iddiaları ortalığa çıkacak…
“Yerli Insan” tahammülsüzlüğüne verdiğimiz bu çarpıcı bir o kadar da acı örnekten sonra dilerseniz Yerli Mallara karşı tahammülsüzlük örnekleriyle devam edelim:
-46 yıl önce DEVRIM adında üretilen ilk yerli otomobilin tanıtım toplantısında, esrarengiz bir şekilde benzin deposunun boşaltılarak, çalışmasının engellendiği ve yaşanan bu talihsiz olaydan sonra bu çok önemli projenin rafa kaldırıldığını sanırım bilmeyenimiz yok!
-Gelirinin önemli bir bölümünün bölücü örgütlere gittiği herkesçe malum olan bir çok ürünün ülkemizde Pazar payı her geçen gün artış gösterirken, bu ürünlerin yerli muadilleri olmasına rağmen Ordu Pazarı'nda yer verilmemesi oldukça düşündürücü değil mi?
-Ülke Kaynaklarının yabancılara peşkeş çekilmesini Ticari Başarı sayan, yatırım konusunda yabacılara tanınan sınırsız imkan ve imtiyaz karşısında, yerli müteşebbisi bürokratik teröre yenik düşürerek, ülke sanayisini montajcı, mucitleri pazarlamacı, toplumu da bilinçsiz tüketici hale getiren toplum önderlerinin bu konuda konuşma hakları var mı? Sorusunun cevabını takdirinize bırakıp dikkatlerinizi biraz da beyin göçüne çekmek istiyorum:
-Dünyanın önde gelen ülkelerin önde gelen bir çok Kurum ve Şirketlerin kilit noktasında Türk kimlikli insanların olduğunu duymuş yada görmüşüzdür. Bu soydaşlarımızla elbette ki gurur duymalıyız, duyuyoruz da. Ancak, bunların hiç birinin o ülke, Kurum yâda Şirketlere transfer edilmeyip, kendi ülkesinde sahipsizlik, imkânsızlık ve ilgisizlikle gelen göç sonucu oralarda görülmesi bu sevincimizin karşısına bir utanç abidesi gibi dikildiğini görüyoruz…
-Her on yılda bir askeri darbe görmeye alışık olan bu ülke insanları, doğal olarak namluların gölgesinde yapılan Anayasa'larla, bir gözü kör, bir kulağı sağır ve içinden geleni kelimelere dökemeyen oldukça sığ bir düşünceyle yaşam mücadelesi verme zorunda bırakıldı… toplumun milli düşünce ufku o kadar daraltılmış, yada milli düşünce o kadar hor- hakir görülmüş olmalı ki, medeni yasaların dahi bir çoğu, Italya, Isviçre, Fransa gibi batılı ülkelerden ithal gelmiştir Anayasamıza…
-Şüphesiz bu vb. yüzlerce, binlerce talihsiz, acı olay vardır yaşanan ve yaşatılan. Bunların hepsini yazacak olsak ansiklopediler yetmez…
Bizim varmak istediğimiz nokta da burası zaten…
Malumunuz, yıllardır toplumun her kesiminden “Sivil Anayasa” özlemi hemen her platformda acil bir ihtiyaç olduğu dile getirilirdi. Mevcut siyasi iktidarın bu konudaki ciddi ve kararlı gördüğüm girişimleri, ülkenin sırtında kambur olarak saltanat sürmeyi kendilerinden alınmaz bir hak olarak görenlerin bu konudaki vaveylalarını anlamaya çalışsak da, sırf muhalefet olma adına, toplumun alıp verdiği nefes kadar önemli olan bu değişim ve dönüşümün önüne engel olmaya çalışan bir tutum içerisinde olan ana muhalefet partisini anlamakta oldukça güçlük çekiyorum şahsen…
Ve yukarda vermeye çalıştığım örneklere bakınca, sormadan edemiyorum kendi kendime!... Acaba diyorum, yine aynı sorun mu? Bu karşı duruş, YERLI tahammülsüzlüğü mü? Yerli Insan ve Yerli Mala karşı tahammülsüzlük sınırları Yerli Düşünceye de mi sıçradı acaba?
Öyle ya! Muhteviyatının dahi ne olduğu bilinmeyen, görülmeyen bir anayasa paketine bu denli ön yargılı yaklaşmak Yerli tahammülsüzlüğü değil de nedir Allah aşkına? Hükümetin, “Bu paketi halkın görüşlerine açıp tartışmaya zaman ayıracağız, herkesin ve herkesimin görüşlerini alacağız” açıklamalarına rağmen, doğmamış çocuğa don biçmeye benzeyen bu kuru gürültülerin altında iyi niyet aranabilir mi?


Yukarıda vermeye çalıştığımız sembolik olaylar bize şunu net bir şekilde gösteriyor ki, geçmişte sivilleşme adına atılan, atılmaya çalışılan her adımın arkasında bir sefilleştirme hareketinin olduğunu görüyoruz. Bu çirkin emellerine de, inandığı değerleri mertçe savunarak değil, kâh bu ülkenin göz bebeği Mehmetçiğin postalı, kâh mülkün temeli olan Adaletin terazisiyle halkın ezici çoğunluğunu sindirmek, yıldırmak ve pusturmak suretiyle amaçlarına ulaşmaya çalışırlardı…
Amaç, saltanat temellerini bu ülke insanlarının huzursuzluğu üzerine tesis ettikleri şer binalarında, isimleri ve kimlikleri YERLI, bedenleri ve ruhları Yabancı olan bu çevrelerin, dünyevi saltanatlarını kaybetmeme uğruna gerçeklerle yüzleşme fobisini yaşamamak!...
Bunlar ki, topluma oldu olası tepeden bakan, bu ülkenin nimetlerinden limitsiz yararlanmanın adeta karşılığıymış gibi ülke insanlarına limitsiz zulüm yapmak isteyen, kişisel çıkarlarını milli çıkarların üzerinde gören, toplumsal barış çabalarından çatışma senaryoları üreten, dökülen kardeşkanının kendilerine hayat verdiğini düşünen vampir zihniyetli zavallılardır…
Bunların zulmüne doğrudan yâda dolaylı maruz kalan bireyler olarak, onların düştüğü bu zavallı durumuna üzülmüyor da değiliz.
Bu yüce milletin oldukça gecikmiş bir hakkı olan “SIVIL ANAYASA” ya karşı haksız ve yersiz çıkışlarında bile onları anlamaya çalışarak, savundukları görüşler gerçekten tartışılmaya değer mi? Diye çoğu zaman empati yaptığımız da oluyor. Ama neresinden bakarsanız bakın, bunların ele alınacak görüşüne rastlayamazsınız. Çünkü, YERLI olan yani bizden, içimizden olan her şeye ve herkese peşinen karşıdırlar. Çünkü bunların sadece Kimlikleri bizim tabirimizle YERLI’dir. Geri kalan ruhu da dahil bize YABANCI ve bize EL… aksi durum söz konusu olsa, bu kuru yaygaralar olur muydu sanıyorsunuz?
Adamın biri çok küfürlü konuştuğu için köylüler toplanır, bu adama küfür yapmayı bıraktırma kararı alırlar. Çağırırlar küfür eden adamı, bak işte falan kişi, bu yaptığın küfürlerden muzdaripiz senden küfür yapmamanı rica ediyoruz. Yaptığının yanlış olduğu konusunda ikna olan bu kişi bir daha küfürlü konuşmamaya büyük yeminler eder… ne zaman ki küfür edecek olsa yemini aklına gelir ve duygularına hakim olmaya çalışır. Günler aylar böyle gider. En zor anlarında bile yeminine sadık kalmaya gayret eder bu adamcağız… bir gün katıldığı bir davette yemeklerin sofraya taşındığı bir ortamda, kendisini tahrik etmesine rağmen bir türlü küfür ettiremeyen muzip bir kadın, küfür eden kişinin köşede oturduğunu görünce hinlik gelir aklına. Hemen oldukça derin bir tabağa ocakta pişen yemekten doldurur ve küfrü bırakan adama doğru çaktırmadan gider, bağdaş kurup oturan adamın üzerine doğru yemek tabağıyla kendini devirince, adamcağız feryat figan yapmış, kolay değil en hassas yerleri kızgın yemekle haşlanmıştı. Küfürlerin en büyüğünü yapmak isteyecek ama yine yaptığı yemin aklına gelecek. Susmaya çalışacak, kasıtlı olduğunu anladığı için duyguları rahat bırakmayacak onu ve diyecek ki kadına dönerek; “Bacı, bacı… size ne söylemek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?” der. Kadın amacına ulaşmanın verdiği keyifle duymazlıktan gelir tabi…
Işte bu gün birçok alanda ve konuda Milletin iradesini temsil eden siyasi Iktidar’a yapılan ve de yapılmak istenen de yukarıda örneğini verdiğim küfür etmemek için inanılmaz mücadele veren kişinin durumundan farksızdır. Iktidar milletin lehine ne zaman bir adım atarsa, her defasında aynı kişileri ve aynı safsatalarla karşısında görüyor.
Sonuç olarak bizim savunduğumuz SIVILLEŞME anlayışı bize, sizin dayatmaya çalıştığınız SEFILLEŞME size kalsın!...
Kullanıcı avatarı
BIDIBIDI
Web Master
Web Master
Mesajlar: 8611
Kayıt: 01 Haz 2006, 03:01
İletişim:

Mesaj gönderen BIDIBIDI »

Düşüncelerinizi çok ilginç ve bi o kadar da tutarlı iddialar ile bizlere sunmuşsunuz,

nedense yerli olana karşı yersiz davranışlar içerisindeyiz , belki yerimizi tam olarak kestiremediğimizdendir.

Kaleminize sağlık.
Cevapla

“Mektuplarınız-Denemeleriniz-Makaleleriniz” sayfasına dön