Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

'Atatürk ve Ulusal Egemenlik'e tarihi bakış

ULU ÖNDER, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'E DAIR HER ŞEY...
Cevapla
Kullanıcı avatarı
diala
Mesajlar: 363
Kayıt: 17 Nis 2008, 19:54

'Atatürk ve Ulusal Egemenlik'e tarihi bakış

Mesaj gönderen diala »

Mustafa Kemal Atatürk, 21 Nisan 1920'de yayımladığı genelgeyle ''ulusun bağımsızlığını ve devletin kurtarılmasını sağlayacak'' Büyük Millet Meclisi'nin 23 Nisan 1920 Cuma günü açılacağını duyurdu.

Düşman işgali altındaki Anadolu ve Rumeli topraklarında Kurtuluş Savaşı'nı başlatacak TBMM'nin açılışına giden adımlar, Osmanlı Imparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmasının ardından, Mondros Mütarekesi'ne rağmen, ülkenin işgali üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a ayak basmasıyla atıldı.

Amasya Tamimi ile Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararlar, "ulusun egemenliğini, yine ulusun sağlayacağı"nı ortaya koydu.

1919 sonbaharında yapılan seçimlerden sonra son Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920'de, 168 üyesinden 162'sinin katılımıyla toplandı.

Mustafa Kemal, Erzurum mebusu seçilmişti, ancak O Ankara'da kaldı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yanlısı milletvekillerinin çoğunlukta olduğu bu Meclis, 28 Ocak 1920'de yaptığı gizli oturumda "Misakı Milli"yi kabul etti.

Istanbul'un 16 Mart'ta işgali ve Milli Mücadele yanlılarının tutuklanmaya başlamaları üzerine, milletvekilleri ve aydınlar, Ankara'ya kaçmaya başladılar.

Mebusan Meclisi de 18 Mart'ta son kez toplanarak, Meclis'in süresiz olarak tatil edilmesini kararlaştırdı. Mustafa Kemal de 19 Mart 1920'de yayımladığı genelge ile "Ankara'da olağanüstü yetkili bir meclis"in toplanacağını duyurdu.

Genelgede,"Ulusun bağımsızlığını ve devletin kurtarılmasını sağlayacak önlemleri düşünüp uygulamak üzere ulusça olağanüstü yetki verilecek bir Meclis'in Ankara'da toplantıya çağrılması ve dağıtılmış olan mebuslardan Ankara'ya gelebileceklerin de bu Meclis'e katılmaları" istendi.

Bu amaçla yapılacak seçimle belirlenen milletvekilleri ile dağıtılan Osmanlı Mebusan Meclisi'nden kaçarak Ankara'ya gelebilenlerden 84'ü, ilk Meclis'te yer alabileceklerdi.

Mustafa Kemal; 21 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin açılışını duyurduğu genelgesinde ise bundan böyle "bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun emir alacağı en yüksek kat"ın bu Meclis olacağını kaydetti.

Büyük Millet Meclisi, "ılık bir bahar günü" 23 Nisan 1920'de Ittihat ve Terakki Kulübü olarak inşa edilen binada açıldı.

Ulusal egemenliğin hayata geçirilişin simgesi

Büyük Millet Meclisi, Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'nin zor koşullarında kurulduktan sonra, ulusal egemenliğin hayata geçirilişinin simgesi oldu.

Mustafa Kemal Atatürk, TBMM'nin açılışından bir gün sonra Meclis Başkanlığı'na seçildi ve Cumhuriyet'in ilan edildiği tarihe kadar bu görevini sürdürdü.

"Yeni ve yüce bir tarihe başlangıç" olarak nitelendirilen 23 Nisan, Büyük Millet Meclisi'nin açılışından bir yıl sonra "Ulusal Bayram" ilan edildi.

TBMM, kuruluşundan bu yana, seçilen temsilcilerinin ülke yönetimini üstlenmesi bakımından ulusal egemenliğin hayata geçirildiği yer oldu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Önderi, ulusal egemenlik kavramını "en hayati konu" olarak tanımlamaktadır.

Atatürk, 1 Mart 1923 tarihinde, TBMM'nin dördüncü dönem toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, kurtuluş mücadelesi ve ülkenin içinde bulunduğu durum hakkında bilgi verdi.

Konuşmasının son bölümünde, "Efendiler, sözlerim burada en hayati noktaya intikal ediyor" diyen Atatürk, Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşundan o güne kadar geçen zamanı ve Osmanlı Devleti'nin çöküş döneminin koşullarını hatırlattı.

Mustafa Kemal, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bugün dünden güçlüyüz. Bugün geçmişe kıyasla daha büyük bir yeteneğe ve yaşama gücüne sahibiz. Bunu çok açık olarak tekrar etmek zorundayız. Bunun gerçek nedeni iki ilkenin altında yatar:

Bu ilkelerden birincisi Misakı Milli, ikincisi de egemenliği kayıtsız şartsız ulusumuzun elinde bulunduran anayasadır. Ulus, egemenliği eline alarak kurduğu yeni devletve yeni nitelikte yönetim sayesinde kendi hayatı ve ülkenin korunması için zorunlu olan koşulları ve çok büyük olan başarıyı sağlamıştır."

Devletin esasları

Atatürk, 1 Kasım 1922 tarihinde kabul edilen ilk anayasanın devlet yapısındaki önemini de vurgulayarak, şunları söyledi:

"Efendiler, ulusal egemenlik ve onun korunmasını üstlenen bugünkü yönetim şeklimiz ve onun niteliği yalnız gelecekteki mutluluğumuzun değil, belki onurumuzun, namusumuzun ve tüm manevi değerlerimizin güvencesidir.

Efendiler, yaşanan olayların etkisi altında toplanan Yüce Meclis'iniz, devletin ve ulusun şeklini ve niteliğini en kesin biçimde belirlemiş; anayasayla onun kesin hükümlerini doğrulayan ve güçlendiren 1 Kasım 1922 kararını oy birliğiyle alarak, yeni Türk Devleti'nin esaslarını koymuştur.

Misakı Milli adı altında, gerçekleşmesi uğruna tüm ulusun ölümü göze aldığı kurtuluş beratımızın kudreti, gücü ve niteliğine ise 1 Kasım 1922 kararının değeri ve önemi de odur."

Dayanak noktası ulusal egemenlik

Atatürk, konuşmasında, "Efendiler, Misakı Milli sonuçları alındıktan sonra bile ulusal yönetimi gevşettiğimiz dakika büyük sonucun elden gitmesi kesindir" uyarısında da bulunmaktadır.

1 Kasım 1922 tarihinde başlayan anayasal sistemin önemini anlatan Atatürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Efendiler, toplumda en yüksek özgürlüğün, en yüce eşitliğin ve adaletin sağlanması ve korunması, ancak ve ancak tam ve kesin anlamıyla ulusal egemenliğin kurulmasıyla gerçekleşir. O nedenle özgürlüğün de eşitliğin de adaletin de dayanak noktası ulusal egemenliktir.

Toplumumuzda, devletimizde özgürlük sonsuzdur. Ancak, onun hududu, onu sonsuz yapan ilkelerin korunmasıyla kaim olur ve sınırlanır."

Mustafa Kemal, "Devletin sonsuza kadar ayakta kalması, ülkenin güçlenmesi ve ulusun refahı için; geleceğimiz için, her şeyimiz için ulusal egemenliği koruyacak ve savunacağız" diyerek, bu konudaki kararlılığı dile getirmektedir.

Atatürk, konuşmasını şöyle tamamladı: "Muhterem ve muazzez arkadaşlarım. Bu açıklamalarımdan sonra, hep birlikte bakışlarımızı vicdanımızın aynası olan ulusa çevirelim.

Orada faziletin, vefa ve sadakatin, yenileşme isteğinin, egemenlik ve özgürlük aşkının ve geleceğin parlak ateşi yanmaktadır. Bu mukaddes ateş, kendi içindeki cehalet karanlığını yakacak ve bağımsızlığımızın önüne çıkacak tüm engelleri yıkacaktır.

Efendiler, ulus önünde, onun bağımsızlık hakkı önünde, onun yenileşmeye ve gelişmeye layık oluşu önünde, her kuvvet, ancak ulusun irade ve emeline uymak suretiyle yaşayabilir.

Milletin irade ve emeline uymayanların talihi yokluktur, bitiştir. Efendiler, bu büyük iradenin önünde saygıyla ve boyun eğerek eğilelim.
Kullanıcı avatarı
scakir16
Mesajlar: 410
Kayıt: 24 Nis 2008, 21:56
Konum: Bursa
İletişim:

Mesaj gönderen scakir16 »

cok gusel bir paylasım olmus eline saglık senin ilerdeki hayatında basarılar diliyorum
http://img518.imageshack.us/img518/7813/ar13lt3pw6.jpg
Cevapla

“Atatürk ve Türkiye” sayfasına dön