Bidibidi Yenileniyor !

23 Nisan 2021 tarihinden önce hesabın varsa Şifreni Sıfırlaman gerek: TIKLA ŞİFRE SIFIRLA | Her şeye sana özel olan panelinden ulaşabileceksin. Seni evine bekliyoruz: https://www.bidibidi.com


[YENİLENDİ] Kullanıcı, Kayıt, Üyelik ve Profil Sistemi
[YENİLENDİ] Bidibidi Oyun Bölümü

[BEKLİYOR] Forum, Galeri, Diğer Bölümler


KAYDOL

Konya Oyunları

Konyada eğitim, kültür, yaşam...
Cevapla
Kanunsuz iSTANBULLU
Isındım Buraya
Isındım Buraya
Mesajlar: 291
Kayıt: 18 Tem 2006, 02:08
Konum: Neresi Lazım

Konya Oyunları

Mesaj gönderen Kanunsuz iSTANBULLU »

KONYA OYUNLARI

Konya Kaşık Oyunu : Oyun denince kaşık oyunu akla gelir. Konya kaşık oyunu Orta Asya'dan Türkler tarafından getirilmiştir.

Kaşık oyunlarının figürleri çok fazladır. Fakat göbek figürü halkın daha çok hoşuna gitmektedir. Bir figür dinamik ve sert hareketlerden meydana gelmiştir. Oyuncu devamlı güler yüzlüdür. Çünkü neşe saçması gerekmektedir. Oyun başlar başlamaz kaşıkların çıkardığı ezgiler seyircide saçılmış olan herşeyi yeşertmeye başlar. Herkes farkında olmadan oyunun neşeli havasına kapılır. Kaşıklar vura dursun oyuncunun tıpış tıpış yürüyüşü, topuk döve döve nazlanışı, yan yana sıyrılışı, yavaş yavaş şakalaşması oyunun en belirgin figürlerindendir. Kaşık vurmaları yavaşladığı sırada oyuncu derin bir nefes alacak kadar fırsat bulur. Fakat kimse bunun farkına varamaz.

Ayrıca Konya türkülerinin kaşık yapısı içinde oyun havaları niteliğinde oluşu hayli dikkat çekicidir. Çünkü oturak âlemlerindeki oyunlarda icra edilen bu müziğin eşliğinde kadın oyuncular zil ve kaşıklarla beraber Milli kıyafetle oyuna iştirak ederler. Bu halk oyunlarının koreografisi, motifleri yüzyıllardan beri hiçbir değişikliğe uğramadı. Aynen korundu. Oturak alemlerindeki oyunlar da bu oyun türlerine Anadolu'nun başka yörelerinde rastlamak mümkün değildir. Kadın oyunu oynayan oyuncu kadın, zamanla misafirlere sakilik yaptığı görülüyor. Bu usulün Selçuklular'dan önce olduğu iddia ediliyor. Konya kaşık oyununda, oyunlar çeşitli isimler alırlar. Şöyle sıralayabiliriz :

KÜSTÜ OYUNU :

Konya'nın has bir oyunudur. Kaşıkla oynanır, zille oynandığı da olur. Bu oyunla çalınıp, söylenen türkü "Ince Çayır" türküsüdür. Diğer havalarda oynandığı zaman bu türküyle oynandığı zamanki etkiyi bırakmaz. Sazlar ince çayır türküsünün ara ezgisinin üç bazen de beş defa çaldıktan sonra türkünün okunmasına geçilir.

Ince çayır biçilir mi
Soğuk sular içilir mi amman.

Türkünün burasında bütün sazlar durur. Oyuncu hangi durumdaysa öylece kalır. Işte bu duruş anında bir koşma okunur. Bu koşma umumiyetle küsme üzerinedir.

Küsme dilber barışalım, cümle isyan bendedir.

Cümle isyan bende ise, her kabahat sendedir.

Bundan sonra sazlar yavaştan başlar. Hızlanarak devam eder. Oyuncu da müzikle birlikte yavaştan hızlanarak oyuna devam eder. Bu figür iki ve üç kez tekrarlandıktan sonra oyun biter.

SEKELIM KIZLAR :

Bu oyun Konya ve köylerinde, düğünlerde genç kızlar tarafından oynanır. Diğer saz meclislerinde bu oyun oynanmaz. Düğünlerde bir araya gelen genç kızlar birbirlerinin bellerinden sarılarak halay oynar gibi dizilirler. Baştaki kız sazla birlikte şu türküyü okur.

"Küp dibine bastırma
Kız saçını kestirme
Yar evine gelince
Gönülcüğünü kaptırma"

Sonra kızların hepsi bulundukları yerde sıçrarlar ve hep birlikte;

"Sekelim kızlar, sekelim vay, vay
Arpada buğday ekelim vay, vay"

Derler böylece oyuna bir canlılık katarlar. Figürler birkaç kez tekrarlandıktan sonra oyun biter.

OYUNCU ILE OKUYUCUNUN KARŞILIKLI TÜRKÜ SÖYLEYEREK OYNADI?I OYUN

Bu oyun şu iki türkü ile oynanır;

A) Kız sana fistan aldım yolladım geldi mi?
B) Kıralım kıralım fındık fıstık kıralım.

Bu oyunda okuyucu ile oyuncu karşılıklı sorulu cevaplı türküler söylerler.

Bu iki türküden biri çalınırken önce okuyucu, sazların kesilmesiyle oyuncuya ahenkli sesiyle sorar. Oyuncu da tempo ile cevap verir. Cevaptan sonra oyuncu kaşıklarını vurarak sazların temposunu hareketlendirir. Oyun böylece başlar.

KONYA ÇOCUK OYUNLARI

Konya'mızda her yerde olduğu gibi mahalli nitelikler taşıyan ve mahallelerin her gece gündüz neşe kaynağı olan çocuk oyunları vardır. Folklorik mahiyet taşıyan bu oyunlar bazen değişik karakterlerde gösterebilir.

Mesela : Şivilik, halen bu oyun oynanmaktadır. Misallere devam edelim.

Gökte ne var; karpuz, karpuz, eşim dalda ben burda: aç kapıyı bezirgen başı, Edin nine bedin nine, Uzun eşek, yattı kalktı, mendilim köşe gibi.

Günümüzde yaşayan oyunlarımızı açıklamaya devam edeceğiz.

AŞIK OYUNU :

Aşık hayvanların diz kapaklarında bulunan bir kemiktir. Bunun çukur tarafı "çil" şaşı tarafı "tök" adını alır. Yandaki çukur yere "kellek" şiş yerde "dappan" denir. Çok eski oyundur. Hatta bunun fıkra ve atasözleri bile vardır. "Onunla aşık atılmaz gibi"

ŞIVLILIK :

Regaip Kandili günü sabahı, sabah namazından sonra mahalledeki üç ile on beş yaş arasındaki kız erkek çocukları sokak başlarında toplanarak ilk kapıdan başlamak üzere kapıları birer birer çalarak açılmasını beklerler, kapı açılması biraz gecikti mi hep bir ağızdan ve tempo ile şu maniyi söyleme başlarlar.

Şivli şivli şişirmiş
Erken kalkan pişirmiş
Iki çörek bir börek
Bize namazlık gerek
Şivlilik...

Çocukların sesini duyan ev sahibi bayan, elindeki tabak dolusu üzüm veya ne verecekse onunla gelerek kapıyı açar ve sıra ile çocukların avucuna veya ekseriye boyunlarına takmış oldukları keselere birer avuç vermek suretiyle onları sevindirir, çocuklar bu kapıdan kısmetlerini aldılar mı diğer kapıya topluca koşmaya başlar, öğleye kadar bütün mahalle dolaşılmış olur.

AÇ KAPIYI BEZIRGAN BAŞI :

Iki kişi kendilerine isim seçerler. Ellerini tutuşup, yukarıya doğru kaldırırlar. Ellerinin altından arkadaşları geçer.

Aç kapıyı bezirgen başı
Arkamdaki yadigar olsun derler.

En arkadaki geçerken kollarıyla yakalarlar. Diğerleri duymasın diye sessizce, kendilerine koydukları isimden birini seçmesini söyler. Hangisinin aldığı ismi beğenmemişse, onun arkasına geçer. Aynı soru bütün çocuklara teker teker sorulur. Hepsi seçim yaptıktan sonra araya bir çizgi çekilir. Başkanlar elleriyle tutuşarak çekişirler. Bu arada arkadakilerde onlara yardımcı olur. Hangi taraf kuvvetliyse, diğerini çeker. Kendi tarafında en son kalan kişiye "çürük elma" denir.

KONYA FOLKLORUNA HIZMET EDEN FOLKLORCULARDAN BAZILARI

Eğitimci M. Ferit U?UR, Ihsan HINÇER, Ali Kemal AKÇA, Memduh Yavuz SÜSLÜ, Namık AYAS, Veli Sabri UYAR, Selçuk ES, Ibrahim Aczi KENDI, Mahmut SURAL, Sıraç Aydın TAŞBAŞ, Ahmet PETEKCI, Atif EVREN, Muhlis KANER, Fehim ÇAYLI, Celaleddin KIŞMIR, Ibrahim Hakkı KONYALI, Mitat Şakir ÜLKÜTAŞIR, Mazhar SAKMAN,

YAŞAYAN FOLKLORCULARIMIZ

Dr. Mehmet ÖNDER, Prof. Dr. Saim SAKAO?LU, Doç. Dr. Kamil U?URLU, Nuri CENNET, Mehdi HALICI, Seyit KÜÇÜKBEZIRCI, Sefa ODABAŞI, Fevzi HALICI, Mustafa ATAMAN, Dr. Hasan ÖZÖNDER,

KONYALI VE KONYA'DA YAŞAYAN SANATÇILAR

Hat Sanatı : Dr. Hüseyin ÖKSÜZ, Abdullah Rıza (Runyum) Efendi, Ahmet Ziya IBRAHIM, Dr. M: Esat GÜÇLÜ, Tahir GÜÇLÜ,

Tezhip Sanatı : Sami ÖKSÜZ, Sinan HIDAYETO?LU, Şemseddin KÜÇÜKAZAY, Osman ŞIŞMAN, Veli ACAR (Nakkaş)

Ebru Sanatı : Mukadder Kavas DIKICI

Çini Sanatı : Veli TUNA, Ayşegül ÖKSÜZ, Şengül KÜÇÜKEŞMEKAYA,

Seramik Sanatı : Ayşe AYDEMIR, H. Nurgül BEGIÇ

Vitray Sanatı : Fisun BATÇA, Ayşe AYDEMIR

Resim Sanatı : Mehmet ÖZEL, Yrd. Doç. Alaybey KARAO?LU, Prof. Dr. Hasan PEKMEZCI, Orhan CEBRAILO?LU, Doç. Dr. Zeki ŞAHIN, Zuhal ARDA, Doç. Dr. Mehmet UYANIK, Nesip KOCER, Halit BARDAKÇI, Erdoğan MUNIS, Ali Sami BÜYÜKYA?CI, H.Hüseyin ARIASLAN, M. Necati BÜYÜKKALKAN, Ayşe ASLAN

Grafik Sanatı : Mehmet BÜYÜKÇANGA Küdekari : Mevlüt ÇILLER, Ahmet YILÇAY

Fotoğraf Sanatı : Cahit SA?LIK, Zeki O?UZ

Boyama Sanatı : Yrd. Doç. Fatma KOYUNCU

Keçe Yapım Sanatı : Mehmet GIRGIÇ

Minyatür Sanatı : Ahmet EFE

Sim-Sırma : Sebahat ENDAM

Tesbih Sanatı : Nurettin KÜÇÜKOKKA

Oya Sanatı : Hayriye TOKER

Naht Sanatı : Ibrahim KABAKÇI, Fahrettin ŞIŞMAN, Cengiz BILGE, Faiz BILGE, Mehmet KÖSEO?LU, Rahim KÖSEO?LU, Halil AÇIKGÖZ, Yusuf Ziya ÖZTÜRK, S. Mehmet ÇOLAKO?LU,

MAHALLI SANATÇILARIMIZDAN BAZILARI

Ahmet ÖZDEMIR, Ramazan KOYUNCU, Mustafa KONYALI, Mustafa KAZANOVA,

Zekeriya CIVELEK, Ahmet ALICI, Nuri CENNET, Rıza KONYALI, Kemal PEKÇA?LAR; Muharrem EZDER, Osman ERDEN

KONYA EFSANELERI

a) Alaeddin Tepesi : Konya Selçukluların başkenti iken Sultan Alaeddin bir cami yaptırmak istedi, bunun için şehrin meclisi şehrin ortasında bir tepe meydana getirilmesinin ve bu tepenin üzerine camiin yapılmasını kararlaştırdı. Bu maksatla bir toprak vergisi kondu. Herkesin hissesine düşen toprağı çuval ve torbalarla getirmesi suretiyle meydana geldi. Camiin inşasına başlandı. Bir gün Sultan Alaeddin tepeye çıktı ve şehir halkının evlerinin damlarında yarı çıplak yattıklarını gördü. Bunun üzerine tepeye yalnız camiinin yapılmasını, sarayın ise tepenin eteklerine inşasını istedi.

b) Üçler : Üç dervişe hasta olan efendileri "Sizin kısmetiniz burada kesildi, Konya'ya gidin" demesi üzerine Horasan'ı bırakıp Konya'ya göç ederler. Kale kapısına vardıklarında önlerine yüzüpeçeli derviş kılıklı bir adam çıkar ve "Gelin der, sizin yeriniz Mevlanâ Dergahı'dır, oraya yerleşeceksiniz." Yol gösteren derviş peçesini kaldırır. Bir de ne görsünler, hasta olan kendi mürşitleri değil mi? Mehmet, Mahmut ve Ahmet adlarında bu üç derviş ölünce Mevlanâ'ya yakın yere gömüldüler. Mezarlığa Fatih Sultan Mehmed zamanında Üçler adı verildi.

c) Şems'in Kuyusu : Konya'lı iki hacı Kabe'yi ziyarete giderler. Su alırken tası zemzem kuyusuna düşürürler, fakat çıkaramazlar. Konya'ya geldiklerinde aynı tası Şems'in türbedarının elinde görürler. Nereden aldın bu tası ? diye sorduklarında türbedar, Şems'in kuyusundan aldığını söyler.

c) Deve Taşı Efsanesi : (Seydişehir) Seyyid harun küpe dağının eteklerinde şehri kurarken bir haber ulaşır. Ilgın - Kadınhanı arasındaki Mahmuthisar köyündeki tekke de müridleri ile oturan Didiği Sultan adlı bir ermiş şeyh, ayıya gem vurarak binmiş, müridleri ile birlikte Seyyid'in ziyaretine gelmektedir. Haberi alan Seyyid'in Harum, müridlerini toplar, oradaki kocaman bir kayaya "Deve ol" der, deve şekline giren kayaya binerek Didiği Sultanı karşılar. Keramet ehli iki pir, Seydişehir'in girişinde buluşurlar. Didiği Sultan bindiği ayıdan iner, onu dağa sürer. Seyyid Harun'da bindiği taş deveyi çöktürür, oda iner, böylece helalleşip görüşürler. Seyyid Harun'un bindiği taş deve, çöktüğü yerde olduğu gibi kalır. Yüzyıllar boyunca, deveye benzeyen bu kaya parçası, halk tarafından ziyaret edilerek efsanesi anlatılır. Devetaşı olarak bilinen kaya bu gün Aliminyum tesisleri lojmanları arasında kalmıştır.

Bu efsanelerin dışında daha çok sayıda Konya'ya ve ilçelerine ait efsane mevcuttur. Bunları isim olarak zikretmek faydalı olacaktır. "Kaşıkçı güzeli", "Nasrettin Hoca" "Güllü Baba", "Neyzen Hamza", "Dede Efsanesi", "Amazonlar Efsanesi", "Itri Efsanesi", "Yunus EFsanesi", "Tahir ile Zehre Efsanesi", "Kızlar Kayası Efsanesi" vs.
Kullanıcı avatarı
BIDIBIDI
Web Master
Web Master
Mesajlar: 8611
Kayıt: 01 Haz 2006, 03:01
İletişim:

Mesaj gönderen BIDIBIDI »

bilmediğim yöreler arasında gelir Konya Halk Oyunları.. öğrenmekte isterim..

ellerine sağlık, emeğine sağlık.
Kanunsuz iSTANBULLU
Isındım Buraya
Isındım Buraya
Mesajlar: 291
Kayıt: 18 Tem 2006, 02:08
Konum: Neresi Lazım

Mesaj gönderen Kanunsuz iSTANBULLU »

bişe degil kardesim ne demek ;) imkanimiz olsada TÜRKIYE mizi tanitabilsek :(
Kullanıcı avatarı
BIDIBIDI
Web Master
Web Master
Mesajlar: 8611
Kayıt: 01 Haz 2006, 03:01
İletişim:

Mesaj gönderen BIDIBIDI »

inşallah olur, gerçekten çok güzel bir çalışma olacak bu...
Hiçbir forumda rastgelmedim, bu kadar detaylı bir çalışmaya..

Gelişirse süper olacak..
Cevapla

“KONYA EĞiTiMi-KÜLTÜRÜ” sayfasına dön